Hep başıma zarar gelecek korkusunu nasıl yenerim?

Tarih: 01.07.2020 - 15:24 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle sorununuza genel bir teşhis koymamız gerekir.

İnsan, dünya misafirhanesindeki varlıklar içinde en kıymetli, en donanımlı ve en nazik yaratılmış olanıdır. Bu değerli varlığın, dünyaya gönderilmesi başıboş olmadığı gibi, anne karnına düşmesinden ölmesine kadar geçen zaman içindeki her hali ve davranışı da belirli bir nizam ve kanun çerçevesindedir. Âdetullah denilen bu kanunlar herkes için geçerli olup,  dünya hayatının huzuru ve sağlıklı yaşanması  büyük ölçüde bu kanunlara uymaya ve akabinde Allah’tan yardım dilemeğe bağlıdır.

Akil baliğ oluncaya kadar, kişinin âdetullah çerçevesinde terbiyesinden, eğitiminden, olgunlaşmasından onu dünyaya getirmeye vesile olan anne-babası sorumludur. İradesi ile iyiyi kötüden, hayrı şerden ayırt etme yeteneğine sahip olduktan sonra artık tüm sorumluluk kişinin kendisine aittir. İnsanoğlunun dünya yolculuğunun her aşaması, kendisine özgü bir öneme sahiptir, dolayısıyla azami bir dikkat ve ihtimam gerektirir. Ancak çocukluktan ergenliğe kadar geçen süre, kişilik yapısının oluşması açısından daha da önemlidir. Burada anne-babalara çok büyük bir sorumluluk düşmektedir.

Sizin “Başıma bir şey gelmesinden korkuyorum.” dediğiniz şeyin adı, psikoloji biliminde “felaketleştirme” ve “hatalı düşünce biçimi” veya “düşünce bozukluğu”dur. Bunda kaderin bir hissesi olduğu gibi, anne baba eğitimi ve kişinin kendisinin de sorumluluğu vardır. Çünkü insanların düşünce biçimi; öncelikle, kişinin doğuştan getirdiği genetik yapısı, kişilik yapısı, annesinin doğum öncesi ruh hâli, doğum sonrası anne-baba ve bebek ilişkileri, daha sonra çevre, eğitim, arkadaş ve bir de yaşadığı deneyimler çerçevesinde biçimlenir. Bu süreçte âdetullaha uyulmadığı zaman, kişi aşırı kaygılı, aşırı depresif, aşırı takıntılı vb olabilir.

Örneğin anne; huzursuz ve gergin bir hamilelik dönemi geçirmişse veya anne-baba aşırı kaygılı, panik atakları olan, duygusal olarak mesafeli, çok yoğun çalışan kişiler ise, veya gerçekten yeterince zamanları olmamışsa, çocuk büyüdüğünde hayata karşı daha güvensiz ve kaygılı bakabilir.

Veya bizzat kişinin kendisi derin ve sarsıcı bir olay, travma, kaza, doğal afet vb. gibi veya anne-babanın, kardeşin, yakın bir akrabanın ani vefatı gibi bir travma yaşamışsa, ileride düşünce bozukluğu yaşayabilir.  

Bunların hiçbiri olmasa da kişi yaşadığı bir iki olumsuz deneyimden ve zorluktan sonra çaresizlik, yetersizlik, başarısızlık duygusuna kapılıp, mücadele azmini yitirirse artık her şeyi felaketleştirebilir, her şeyden korkar hale gelebilir; sürekli felaket senaryoları yazmaya başlayabilir.

Peki, bu korkuya nasıl karşı koyabiliriz?

Yaptığımız açıklamalardan da anlaşıldığı gibi, sorunun temeli geçmiş yaşantılardan kaynaklanan hatalı ve çarpıtılmış düşünce biçimine dayanmaktadır. Hayatımızda düşünce, duygu ve davranış döngüsü vardır. Yani ne düşünürsek ona göre bir duygu hissederiz ve o duygu da bir davranışa neden olur. Düşüncelerimiz duygularımızı belirler, duygularımız da davranış biçimlerimizi. Çözümü de sabırla, azimle, inançla bu düşünce biçimini değiştirmekten geçiyor.

- Kadere iman etmenin manasını sık sık hatırlayalım.

Öncelikle İmanın altı şartından biri olan “kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine” olan inancınızı sık sık hatırlayıp içselleştirin. Çünkü Allah, kişiye imtihan sırrına binaen, düşünce ve irade yeteneği vermişse de her şeyi halk eden kendisidir.

Her şeyin dizgini O’nun kudret elindedir. O’nun izni ve müsaadesi olmadan hiçbir şey ona zarar veremez. Hiçbir şey O’nun izni ve iradesi olmadan hareket edemez. Şu kâinatın gayet Hâkim ve Kerim bir müdebbiri vardır.

- Aklımızdan geçen düşüncelerin farkında olalım ve kayıt tutalım.

Kaygı bozukluğu veya düşünce çarpıtmaları olan kişinin, bir olay karşısında ilk aklına gelen şey “otomatik olumsuz düşüncelerdir”. Adından da anlaşıldığı gibi, bunlar otomatiktir ve kişinin iradesi dışında aklına gelir ve geçer, sadece korku ve kaygı izi kalır.

Dolayısıyla ilk aklınıza gelen felaket düşüncesini bilinçli düşünmediğinizi, bilinçaltı korkularınızın bir anlık yansıması olduğunu hatırlayın. Bilincinize ait olmayan düşüncelere sahip çıkmayın, önem de vermeyin, size ait olmadığına inanın.

Bunu gün içinde sık sık yapın, hatta kayıt tutun. Göreceksiniz ki aklınızdan geçen ve sizi rahatsız eden düşüncelerin neredeyse tümünün de hayatta bir karşılığı yoktur, bir yanılgıdır.

Korku anında kendimize gerçekçi sorular soralım.

Bu durumda, "Korktuğum şeyin sebepler tahtında gerçekleşme ihtimali ne kadardır?" diye kendinize sorun. Örneğin sınava gireceksiniz, “ya başaramazsam ya kaza olursa ya rezil olursam” gibi düşünceler gelir.

Burada hemen durun ve bu ihtimallerin yüzde kaç olduğunu kendinize sorun. Korkunuza birden yüze kadar aralıkta bir rakam verin. Örneğin kaza olma ihtimaline, günlük yaşanan kazaları düşünerek 1-2 deyin. Bir-ikiden de korkulmayacağını kendinize telkin edin.

Kendimiz, yakın çevremiz ve olaylarla ilgili olumlu düşünmeyi alışkanlık haline getirelim.

Geçmişte yaşanılanlardan dolayı olumsuz düşünce sizde otomatik hale geldiği için, olumsuz düşünce ve korkularınız da muhtemelen, zaman zaman korktuklarınızı gerçekten yaşamanıza neden oluyor. Psikolojide buna “kendini gerçekleştiren kehanet” denir. Yani bir kişi ve olayla ilgili felaket senaryoları yazarsanız, beyniniz de ona göre çalışır, karşı taraf da sizi ona göre algılar ve sonuçta korktuklarınız sizin düşünce ve davranışlarınızdan dolayı gerçekleşir.

Örneğin sınava girerken, ciddi bir neden olmadığı halde, “Ben yapamayacağım, olmayacak, kafam karışacak vb.” derseniz, beyniniz sınav esnasında her şeyi karıştırabilir, tam da sizin düşündüğünüz gibi. Bu sizin “felaketleştirme” davranışınızı daha da pekiştirir.

Bediüzzaman Hazretlerinin şu veciz sözünü rehber etmeli:

“Güzel gören, güzel düşünür; güzel düşünen hayatından lezzet alır.” (Sözler, Sekizinci Söz)

İslam'ın, hüsnüzan, müspet düşünmek, her şeyin iyisini alıp kötüsünü terk etmek, tevekkül ve teslimiyet gibi kavramları da olumlu düşünmenizde size yardımcı olacaktır.

Allah’ın bize verdiği yetenek ve kabiliyetlere güvenelim ve daha fazla geliştirmeye çalışalım.

Kişinin yaşayacakları ile ilgili felaketleştirme yapmasında, geçmiş başarısızlıkları, çok fazla eleştirilmesi, takdir edilmemesi büyük rol oynar. Böyle kişiler sadece geçmişindeki olumsuz yaşantılara odaklanırsa, kendilerini başarısız ve yeteneksiz görürler. “Geçmişte böyle olduysa gelecekte de böyle olacaktır.” şeklinde bir algı geliştirirler.

Bu sorunu aşmanın yollarından biri de yeteneklerinizin farkında olmanız, çeşitli seminerlerle, kurslarla, hobi çalışmalarıyla bu yeteneklerinizi geliştirmeniz; Allah’ın verdiği potansiyelinizin arttığını gördükçe kendinize olan güveniniz de aratacaktır.

Bu çerçevede ayrıca çevrenizin size olan bakışını daha geniş bir perspektiften gözlemleyin. Sizde takdir ettikleri, beğendikleri, olumlu baktıkları özelliklerinize odaklanın. Bunu onların sözlerinden anlayacağınız gibi, gözlerinden, jest ve mimiklerinden de anlayabilirsiniz.

Düşüncenin değişimi kolay değil, zaman ister. Bunun için burada sayılanları sabırla uygulayın, inşallah sıkıntılarınızdan kurutulacaksınız.

Rahatsızlığınız hayat kalitenizi olumsuz anlamda etkilemeye devam ederse, uzman ve dindar bir psikoloğa görünmeniz faydalı olabilir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun