Anne mi daha yakındır yoksa kadının eşi mi?

Tarih: 20.06.2018 - 00:23 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bir anne mi çocuğuna daha yakındır yoksa eşi mi daha yakındır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Sualinizin cevabına geçmeden evvel, birkaç hususa dikkatinizi çekmek isteriz:

Böyle şümullü ve göreceli bir suale aklımızla bir cevap bulmaya çalışsak, herkesten farklı yorumlar gelebilir. Bize düşen bunun cevabını Kuran’da, Sünnette, yani özet olarak İslamda aramak olacaktır, çünkü Kuran’da Enam Suresi 38. Ayette mealen buyurulur ki:

“...Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık…”

Öyleyse ana, baba, evlat, eş ve diğer tüm ilişkiler için Kuran ne diyor ona bakacağız.

Kur'an-ı Kerim 4 ana kısımdan oluşur, özet olarak:

Tevhid; Allah’ın varlığı, birliği ve bunların ispatı,

Nübüvvet, yani peygamber kıssaları; Bu mübarek elçilere itaat eden kavimlerin huzurları ve isyan edenlerin helakleri,

Haşir; yani yeniden dirilme ve hayat imtihanının neticelerinin alınacağı ebedi ahiret hayatı,

İbadet; yani içinde bulunduğumuz imtihan aleminde nelere dikkat etmemiz gerektiği, yapmamız ve kaçınmamız gerekenler, kulluk vazifelerimizin tamamı.

Bu dört bölümden ilk üçü bütün insanlığı uyarmak içindir. Ve bunlara kayıtsız şartsız iman olmazsa olmazdır. Buradaki küçücük bir eksiklik imanın gitmesine sebep olabilir.

Son bölüm olan ibadet, yani kulluk vazifeleri ise, elbette sadece müminlere hitap eder, buradaki eksiklik ve kusurlar da günahlarımızı teşkil eder.

Konumuz olan, genel hatlarıyla aile ilişkileri meselesini de İslam bu ibadet kısmı içinde değerlendirir.

Dolayısıyla Müslüman bir ailedeki ana-baba, evlat ve eş ilişkilerine buna göre, yani ibadet ve kulluk vazifemiz olarak bakmamız gerekir:

Ana-baba ilişkisi; Kuran-ı Kerim bizi küçükken, en zayıf ve muhtaç olduğumuz günlerde, bin bir fedakarlıkla yetiştirip büyüten ana-babaya apayrı bir yer ayırmıştır. İsra suresi 23. ayette mealen şöyle buyrulur:

“Ve Rabbin, kendisinden başkasına ibâdet etmemenizi ve ana-babaya iyilik etmeyi emretti. Eğer onlardan biri veya her ikisi, senin yanında ihtiyarlığa erişirse, sakın onlara 'Öf!..' bile deme! Onları azarlama ve onlara güzel söz söyle!”

Ana-baba, velev ki kafir olsunlar, imana ters düşen konularda onlara itaat edilmeyecek (bk. Ankebut, 29/8) ama her şartta tabiri caizse evlatları onları hayatlarının son günlerine kadar sırtlarında taşıyacaklar.

Burada bazılarımız diyebilir ki, “Ama benim babam çok aksi, annen şöyle...vs…”

İşte tam da bu noktada Cenab-ı Hak “Öf bile demeyeceksin!” diyor ve tam da bu muhtemel yersiz sitemimize cevap veriyor.

Öte taraftan, İslam ana-babaya da mirastan pay ayırır, oysa insan aklı ile yapılmış hukuk düzeni ana-babaya pay ayırmaz, hepsi evlada kalır.

Evlat nankör olabilir, hele ki torun daha da nankör olabilir, oğlunu veya kızını kaybetmiş yaşlı ana-baba, evlat üzüntüsü bir tarafa, dünyada perişan durumda kalabilirler. Zaten her şartta onlar da vefat ettiklerinde her şey gene torunların olacaktır. Onun için, anaya, babaya, evlada, eşe bırakılacak miras taksimi açıklanırken Yüce Allah Nisa suresi 11. ayette mealen şöyle buyurur:

“...Babalarınız ve oğullarınız; bilmezsiniz ki, onların hangisi fayda bakımından size daha yakındır. Bütün bunlar Allah’tan birer farzdır. Muhakkak ki Allah, Alîm, hakkıyla bilendir, Hakîm, her işi hikmetli olandır.”

Evlat ilişkisi ise farklıdır. Allah içimize öyle bir merhamet ve şefkat hissi verir ki, onlar için canımızı vermeye hazırız. Dünyalık diğer her şey ikinci plana düşer.

Oysa bazen evdeki hesap çarşıya uymaz. Tegabün suresi 14 ve 15. ayetlerde mealen belirtildiği gibi:

“Ey iman edenler! Şüphesiz ki eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olan vardır. O halde onlardan sakının! Eğer affeder, kusurlarına bakmaz ve bağışlarsanız, artık şüphesiz ki Allah, Gafur, çok bağışlayandır, Rahim, çok merhamet edendir.”

Mallarınız ve çocuklarınız ancak bir imtihandır. Allah ise, büyük mükâfât ancak O’nun katındadır.”

Evlat ve ana-babamızı ve diğer bütün aile efradımızı biz seçmeyiz, fikrimiz de sorulmaz ama muhtemel çocuklarımızın anası veya babası olacak eşlerimizi biz seçeriz, hayatımızın her şeyini bir anda onlarla paylaşırız. “Aşk” denen, tarifi mümkün olmayan hislerle, kalbimiz her türlü akli düşüncenin önüne geçer.

İşte İslam terbiyesinden ve edebinden geçmemiş, imanı zayıf kişiler buralarda çok hatalar yapabilirler. Ama İslam edebi ve itikadında olan kişi burada Allah’ın murad ve izin dairesinde hareket eder. Çünkü bilir ki Hakîm olan Allah’ın muradı ve imtihan sırrı gereğince bazen olur ki gerek evlatlarımızla gerek eşlerimizle çok ağır imtihanlar yaşarız.

Bu imtihanları aşmanın en basit ve tek yolu, İslam dairesinde sırat-ı müstakimde hareket etmek, ifrat ve tefritten kaçınmak, müsamahalı ve affedici olmaktan geçmektedir.

Bu şuurda olup, bu ana prensipleri hatırda tutarak, ailemizin ve şartların maslahatı neyi gerektiriyorsa, gerek ana-babamızı, gerek evladımızı gerek eşlerimizi olabildiğince hoş tutabilmektir bize düşen.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun