Allah'ın kendisinden başkasının bilemediği haddi (sınırı) var mıdır?

Tarih: 07.06.2016 - 01:26 | Güncelleme:

Soru Detayı

- İbn Teymiyye'nin Kitabında: "Allah'ın kendisinden başkasının bilemediği haddi (sınırı) vardır" [İbn Teymiyye, Beyanu Telbis- el Cehmiyye, C. 1, Sf: 433] ifadesi bulunur mu?
- Bu sözün orijinal metnini (Arapça) verebilir misiniz?
- Bu sözü ne maksatla kitabına almıştır, savunuyor mu?
- Bu ifadenin anlamı nedir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- İlgili bilgi için -bizdeki baskı itibariyle- bk. İbn Teymiye, Beyanu Telbis- el Cehmiyye, 2/605-606.

- Bu konu “Allah için bir sınır ve bir nihayet olmadığını savunan” Cehmiyelere karşı Darimi’nin verdiği cevabında yer almaktadır.

İbn Teymiye de bu düşünceyi “Cehmiyelerin düştükleri sapıklık ve dalaletin temel esasını teşkil ettiğini” söyleyen Darimi’yi tasdik etmiş ve ardından da Darimi’nin şu sözlerine de yer vermiştir:

“Herkes bilir ki var olan her şeyin bir sınırı, bir nihayeti vardır. Sınırı ve nihayeti olmayan var değil / yok demektir. Demek ki sen (ey Cehmi!) Allah’ın varlığını kabul etmiyorsun… Vallahi Allah'ın kendisinden başkasının bilemediği bir haddi (sınırı) vardır. Ancak bir kimsenin kendi içinde Allah’ın bu “haddini” tevehhüm / tasavvur etmesi, ona bir sınır çizmesi caiz değildir. Biz Allah’ın bir haddi (sınırı) olduğuna iman ediyoruz, bunun hakikatini ise Allah’ın ilmine havale ediyoruz...” (İbn Teymiye, a.g.y)

- İlgili konunun Arapça metni şöyledir:

وقال أبو سعيد عثمان بن سعيد الدارمي في كتابه الذي سماه نقض عثمان بن سعيد على المريسي الجهمي العنيدفيما افترى على الله تعالى في التوحيد قال فيه باب الحد والعرش وادعى المعارض أيضًا أنه ليس له حد ولا غاية ولا نهاية قال وهذا الأصل الذي بنى عليه جهم جميع ضلالاته واشتق منه أغلوطاته وهي كلمة لم يبلغنا أنه سبق جهمًا إليها أحدٌ من العالمين فقال له قائل ممن يحاوره قد علمت مرادك أيها الأعجمي تعني أن الله تعالى لاشيء لأن الخلق كلهم علموا أنه ليس شيء يقع عليه اسم الشيء إلا وله حد وغاية وصفة وأن لاشيء ليس له حد ولا غاية ولا صفة فالشيء أبدًا موصوف لامحالة ولا شيء يوصف بلا حد ولا غاية وقولك لا حد له تعني أنه لا شيء قال أبو سعيد والله تعالى له حد لايعلمه غيره ولايجوز لأحد أن يتوهم لحده غاية في نفسه ولكن نؤمن بالحد ونكل علم ذلك إلى الله تعالى ولمكانه أيضًا حد وهو على عرشه فوق سمواته فهذان حدان اثنان.

- Bu konuyu işleyen Darimi’nin ilgili eseri için bk. Nakdu’l-İmam Ebi Said Usman b. Said(ed-Darimi) ala’l-Mürisi el-Cehmi el-Anid, 1/223.

- Allah’a bir had, bir nihayet tayin etmek, Kerramiye gibi mücessimelerin bir tasavvurudur. Bunlardan bazılarına göre, Allah altı (6) yönden / cihetten bir had, bir nihayete sahiptir. Diğer bazılarına göre ise, Allah yalnız alt / aşağı cihetten sınırlanmıştır. (bk. Şehristani, el-Milel ve’n-nihal,1/109)

- Ehl-i sünnet alimlerine göre, Allah’ın bir sıfatı da “muhalefetun lil-havadis” (sonradan var olan hiçbir şeye benzememek)tir. Bu sebeple Allah hakkında cevher, cisim gibi sonradan olan cisimlerin unvanları kullanılmaz ve cismanilerin bir özelliği olan cihet ve had (sınır) biçilmez. (bk. el-Gaznevi, Usuluddin, 1/67-70; Abdulkahir el-Bağdadi, el-Ferku beyne’l-firak, 1/320)

- İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin ifadesiyle, Allah ne cisimdir, ne cevherdir, ne arazdır, ne de bir haddi (sınırı) vardır. Allah’ın zıddı, niddi olmadığı gibi haddi (sınırı) de yoktur. (el-Fıkhu’l-Ekber,1/26)

- Ehl-i sünnetin en büyük alimlerinden biri olan İmam Gazzali’nin bu konudaki görüşünü özetle yazmakta fayda vardır:

“Allah ne musavver / şekillendirilmiş bir cisim, ne de sınırları belirlenmiş bir cevher değildir.

Allah cevher olmadığı gibi, bir araz da değildir.

Allah hiçbir varlığa benzemez ve hiçbir varlık da ona benzemez. “Onun bir benzeri yoktur.”

Ne miktarlar / ölçüler, ona bir sınır çizebilir, ne de aktar/mekânlar onu barındırır."

"Ne cihetler / yönler onu kuşatır, ne de yerler ve gökler onu üzerlerinde taşır. “Allah Arşa istiva etti” (bunun ne anlama geldiğini bilemeyiz). Fakat O, kendisinin söylediği gibi ve kastettiği tarzda istiva etmiştir. Öyle bir istiva ki, bir yere temas etmekten, karar kılmaktan, oturmaktan, hulul etmekten (içine girmekten) ve bir yerden bir yere intikal etmekten münezzehtir."

"Arş, Allah’ı taşımıyor, bilakis arş ve arşın hameleleri / taşıyıcıları olan melekler Allah’ın kudretinin lütfuyla taşınıyorlar ve O’nun kabza-i tasarrufunda kalmaya mecburdurlar." (bk. Gazzali, İhyau’l-Ulum, 1/90)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun