Camiye abdestli gitmek şart mı?

Tarih: 26.07.2017 - 00:09 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Evde güzelce abdest aldıktan sonra camiye giderken attığımız her adım sevapmış, peki abdestsiz gidersek yine sevap mıdır?
- Örneğin abdesti camide alacağız.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Abdestli olarak camiye giden kimsenin faziletinden ve kazanacağı sevaptan bahseden hadislerde, “abdestli olarak camiye giden yolda yürümenin sevabının” öneminden söz edilmektedir.

Hadisin bu ifadelerinden “abdestsiz camiye gitmenin hiç sevabı olmaz” manası anlaşılmaz.

Abdesti ister evde veya iş yerşnde alsın isterse camide alsın, elbette sevabını ve mükafatını alacaktır.

Şüphesiz abdestli camiye gitmek, abdestsiz gitmekten daha sevaplıdır.

Konuyla ilgili hadislerden bazıları şöyledir:

عَن أَبِي هُرَيْرَة؛ قَالَ: قَالَ رَسُول اللَّه صَلى اللَّه عَلَيْهِ و سلّم: إِنَّ أَحَدَكُمْ إِذَا تَوَضَّأَ فَأَحْسَنَ الْوُضُوءَ، ثُمَّ أَتَى الْمَسْجِد لاَ يَنْهَزُهُ إِلاَّ الصَّلاَةُ، لَمْ يَخْطُ خَطْوَةً إِلاَّ رَفَعَهُ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ بِهَا دَرَجَةً وَحَطَّ عَنْهُ بِهَا خَطِيئَةً حَتَّى يَدْخُلَ الْمَسْجِد.

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’den rivayet edildiğine göre Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Sizden biri abdestini güzelce alır, sonra sâdece namaz kılmak maksadıyla mescide gelirse Allah Teâlâ, attığı her adım sebebiyle onu bir derece yükseltir ve bir günahını da siler. Câmiye girinceye kadar bu böyle devam eder. Mescide girdiğinde ise namazı beklediği müddetçe namazda sayılır.” (İbn-i Mâce, Mesâcid, 14)

 عن حُمْرَان مولى عثمان؛ قال: تَوَضَّأَ عُثْمَان بن عَفَّان يَوْمًا وُضُوءًا حَسَنًا. ثُمَّ قَالَ: رَأَيْتُ رَسُولَ اللهِ صَلَى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تَوَضَّأَ فَأَحْسَنَ الْوُضُوءَ. ثُمَّ قَالَ: مَنْ تَوَضَّأَ هكَذَا. ثُمَّ خَرَجَ إِلَى الْمَسْجِد لاَ يَنْهَزُهُ إِلاَّ الصَّلاَةُ غُفِرَ لَهُ مَا خَلاَ مِنْ ذَنْبِهِ.

Osman -radıyallâhu anh-’ın mevlâsı Humrân anlatıyor:

Osman bin Affân bir gün güzelce abdest aldıktan sonra şöyle dedi:

“Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-’i abdest alırken gördüm. Abdestini güzelce aldı ve şöyle buyurdu:

“Bu şekilde abdest alıp sonra sâdece namaz kılmak niyetiyle câmiye giden kimsenin geçmiş günahları affedilir.” (Müslim, Tahâret, 12)

عن أبي هريرة؛ قال: قال رسول الله صَلَى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ تَطَهَّرَ فِي بَيْتِهِ ثُمَّ مَشَى إِلَى بَيْتٍ مِنْ بُيُوتِ اللهِ لِيَقْضِيَ فَرِيضَةً مِنْ فَرَائِضِ اللهِ، كَانَتْ خَطْوَتَاهُ إِحْدَاهُمَا تَحُطُّ خَطِيئَةً وَالأُخْرَى تَرْفَعُ دَرَجَةً.

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’den rivayet edildiğine göre Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Kim evinde güzelce abdest alır sonra Allah’ın evlerinden birisine doğru, yine Allah’ın farzlarından bir farzı eda etmek için yürürse, iki adımından birisi bir hatasını siler, diğeri de o kişiyi bir derece yükseltir.” (Müslim, Mesâcid, 282)

عن أبي هريرة؛ أن رسول الله صَلَى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قال: أَلاَ أَدُلُّكُمْ عَلَى مَا يَمْحُو اللهُ بِهِ الْخَطَايَا وَيَرْفَعُ بِهِ الدَّرَجَاتِ؟ قَالُوا: بَلَى يَا رَسُولَ اللهِ! قَالَ: إِسْبَاغُ الْوُضُوءِ عَلَى الْمَكَارِهِ وَكَثْرَةُ الْخُطَا إِلَى الْمَسَاجِد وَانْتِظاَرُ الصَّلاَةِ بَعْدَ الصَّلاَةِ. فَذلِكُمُ الرِّبَاطُ.

Ebû Hüreyre’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullâh -aleyhisselam- şöyle buyurdu:

“Allah’ın kendisiyle hataları sildiği ve dereceleri yükselttiği şeyin ne olduğunu size bildireyim mi?”

Ashâb-ı kirâm:

“Evet yâ Rasûlallâh” dediler.

Bunun üzerine Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“Zorluklara rağmen abdesti tam olarak almak, câmilere (gitmek için) atılan adımların çok olması ve bir namazdan sonra diğer namazı beklemek. İşte asıl ribât bunlardır.” (Müslim, Tahâret, 41)

Ribât: Nefsi itaate bağlamak, sınır boylarında nöbet tutmak ve Allah yolunda cihad etmek gibi manalara gelir. Ayet ve hadislerde ribât çok methedilmiş ve onu yapanlara büyük mükafatlar vaad edilmiştir. Buna göre bir mü’min de günlük ibadetlerini usulüne uygun bir şekilde ihlâs ve ihsan duygusu içinde yaparsa, hudud boylarında nöbet tutmuş gibi cihad ve ribât sevabı kazanır.

عن سعيد بن المسيب، قال: حَضَرَ رَجُلاً مِنَ الأَنْصَارِ الْمَوْتُ فَقَالَ: إنِّي مُحَدِّثُكُمْ حَدِيثاً مَا أُحَدِّثُكُمُوُهُ إلاَّ اِحْتِسَاباً، سَمِعْتُ رَسُولَ اللهِ صَلَى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ: إِذَا تَوْضَّأَ أَحَدُكُمْ فَأَحْسَنَ الْوُضُوءَ ثُمَّ خَرَجَ إِلَى الصَّلاَةِ، لَمْ يَرْفَعْ قَدَمَهُ الْيُمْنَى إلاَّ كَتَبَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ لَهُ حَسَنَةً، وَلَمْ يَضَعْ قَدَمَهُ الْيُسْرَى إِلاَّ حَطَّ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ عَنْهُ سَيِّئَةً، فَلْيُقَرِّبْ أَحَدُكُمْ أَوْ لِيُبَعِّدْ، فَإِنْ أَتَى الْمَسْجِد فَصَلَّى فِي جَمَاعَةٍ غُفِرَ لَهُ، فَإِنْ أَتَى الْمَسْجِد وَقَدْ صَلَّوْا بَعْضاً وَبَقِيَ بعضٌ صَلَّى مَا أَدْرَكَ وَأَتَمَّ مَا بَقِيَ كَانَ كَذلِِكَ، فَإِنْ أَتَى الْمَسْجِد وَقَدْ صَلَّوْا فَأَتَمَّ الصَّلاَةَ كَانَ كَذلِكَ.

Said bin Müseyyeb şöyle demiştir: Ensâr’dan bir zât ölmek üzere iken şöyle dedi:

“Size sâdece sevap kazanmak gayesi ile bir hadîs-i şerîf rivâyet edeceğim. Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-’i şöyle buyururken işittim:

“Sizden biri abdest alır ve bunu da güzelce yapar da namaz için çıkarsa, sağ ayağını her kaldırdığında Allah Teâlâ onun için bir hasene yazar, sol ayağını her koyduğunda da bir kötülüğünü siler. -Artık dilerseniz ayaklarınızı birbirine yaklaştırarak küçük adım atın, dilerseniz büyük adım atın.- O kişi, câmiye gelir cemaatle namaz kılarsa günahları affedilir. Şayet câmiye geldiğinde namazın bir kısmını kılmışlarsa onlara uyar ve sonra da kaçırdığı rekâtları tamamlarsa yine aynı hüküm geçerlidir. Şayet câmiye geldiğinde cemaat namazı kılıp bitirmiş olur, bu kimse de namazını kendi başına kılarsa yine aynı hüküm geçerlidir.” (Ebû Dâvûd, Salât, 50/563)

عن أبي هريرة قال: قال النبي صَلَى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ تَوَضَّأَ فَأَحْسَنَ وُضُوءَهُ ثُمَّ رَاحَ فَوَجَدَ النَّاسَ قَدْ صَلَّوْا أَعْطَاهُ اللهُ جَلَّ وَعَزَّ مِثْلَ أَجْرِ مَنَ صَلاَّهَا وَحَضَرَهَا لاَ يَنْقُصُ ذلِكَ مِنْ أَجْرِهِمْ شَيْئاً.

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’den rivayet edildiğine göre Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Kim şartlarına riayet ederek güzelce abdest alır, sonra câmiye gider, cemaat de namazı kılmış olursa, Allah Teâlâ o şahsa, cemaate yetişip de namazını cemaatle kılan kimselerin sevabı gibi sevap verir. Bu, onların ecirlerinden de hiçbir şey eksiltmez.” (Ebû Dâvûd, Salât, 51/564)

عن عثمان بن عفان؛ قال: سمعت رسول الله صَلَى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يقول: مَنْ تَوَضَّأَ لِلصَّلاَةِ فَأَسْبَغَ الْوُضُوءَ. ثُمَّ مَشَى إِلَى الصَّلاَةِ الْمَكْتُوبَةِ فَصَلاَّهَا مَعَ النَّاسِ أَوْ مَعَ الْجَمَاعَةِ أَوْ فِي الْمَسْجِد غَفَرَ اللهُ لَهُ ذُنُوبَهُ

Osman bin Affân -radıyallâhu anh-, Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in şöyle buyurduğunu işitmiştir:

“Kim namaz için güzelce abdest alır, sonra da farz namaz için yürür ve onu insanlarla veya cemaatle veya câmide kılarsa Allah Teâlâ günahlarını affeder.” (Müslim, Tahâret, 13)

عن أبي موسى قال: قال النبي صَلَى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَعْظَمُ النَّاسِ أَجْرًا فِي الصَّلاَةِ أَبْعَدُهُمْ فَأَبْعَدُهُمْ مَمْشًى، وَالَّذِي يَنْتَظِرُ الصَّلاَةَ حَتَّى يُصَلِّيَهَا مَعَ الإِمَامِ، أَعْظَمُ أَجْرًا مِنَ الَّذِي يُصَلِّي ثُمَّ يَنَامُ

Ebû Mûsa -radıyallâhu anh- anlatıyor: Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurdular ki:

“Namazdan daha çok sevap alanlar, derece derece, yolu daha uzak olanlardır. (Yani bir kimse camiye giderken ne kadar çok yürürse sevabı da o kadar çok olur.) İmamla kılıncaya kadar (sabah) namazını bekleyen kimse de hemen kılıp uyuyandan daha çok sevap kazanır.” (Buhârî, Ezân, 31)

عن أبي هريرة: عن النبي صَلَى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قال: اَلأَبْعَدُ فَالأَبْعَدُ مِنَ الْمَسْجِد أَعْظُمُ أَجْراً

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’den rivayet edildiğine göre Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Kişinin evi câmiye ne kadar uzaksa sevabı o kadar fazla olur.” (Ebû Dâvûd, Salât, 48/556)

Câmiye doğru yürünen mesafe uzaklaştıkça elde edilen sevap da artmaktadır. Çünkü adım başına mükafat verilmektedir.

 عن أنس: أَنَّ بَنِي سَلِمَةَ أَرَادُوا أَنْ يَتَحَوَّلُوا عَنْ مَنَازِلِهِمْ فَيَنْزِلُوا قَرِيبًا مِنَ النَّبِيِّ صَلَى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، قال: فَكَرِهَ رَسُولُ اللهِ صَلَى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ يُعْرُوا الْمَدِينَةَ فَقَالَ: أَلاَ تَحْتَسِبُونَ آثَارَكُمْ.

Enes -radıyallâhu anh- anlatıyor:

“Selime oğulları kabîlesi Mescid-i Nebevî’nin yakınına taşınmak istediler. Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-, Medîne-i Münevvere’nin çevresini ıssız bırakmalarını hoş karşılamadı ve:

“Adımlarınızın karşılığında sevap almayı istemez misiniz?” buyurdu.” (Buhârî, Ezân, 33)

عن جابر بن عبدالله قال: كَانَتْ دِيَارُنَا نَائِيَةً عَنِ الْمَسْجِد. فَأَرَدْنَا أَنْ نَبِيعَ بُيُوتَنَا فَنَقْتَرِبَ مِنَ الْمَسْجِد. فَنَهَانَا رَسُولُ اللهِ صَلَى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ. فَقَالَ: إِنَّ لَكُمْ بِكُلِّ خَطْوَةٍ دَرَجَةً.

Câbir bin Abdillâh -radıyallâhu anh- anlatıyor:

“Bizim oturduğumuz yer mescide uzaktı. Evlerimizi satarak mescide daha yakın bir yere taşınmak istedik. Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- bunu uygun görmedi ve şöyle buyurdu:

“Attığınız her adım karşılığında size bir derece verilir.” (Müslim, Mesâcid, 279)

عن أُبَيِّ بن كعب؛ قال: كَانَ رَجُلٌ، لاَ أَعْلَمُ رَجُلاً أَبْعَدَ مِنَ الْمَسْجِد مِنْهُ. وَكَانَ لاَ تُخْطِئُهُ صَلاَةٌ. قَالَ: فَقِيلَ لَهُ: أَوْ قُلْتُ لَهُ: لَوِ اشْتَرَيْتَ حِمَارًا تَرْكَبُهُ فِي الظَّلْمَاءِ وَفِي الرَّمْضَاءِ. قَالَ: مَا يَسُرُّنِي أَنَّ مَنْزِلِي إِلَى جَنْبِ الْمَسْجِد. إِنِّي أُرِيدُ أَنْ يُكْتَبَ لِي مَمْشَايَ إِلَى الْمَسْجِد وَرُجُوعِي إِذَا رَجَعْتُ إِلَى أَهْلِي. فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: قَدْ جَمَعَ اللهُ لَكَ ذلِكَ كُلَّهُ.

Übey bin Kâ’b  -radıyallâhu anh- şöyle dedi:

“Bir adam vardı -ki ben mescide ondan daha uzak(ta oturan) bir başkasını tanımıyorum-. Bu kişi cemaatle namazı hiç kaçırmazdı. Kendisine:

"Bir merkep alsan da hava karanlık ve sıcak olduğunda ona binsen!" dediler. Veya bunu kendisine ben söyledim. Adam şöyle cevap verdi:

"Evimin, mescidin yanı başında olması beni hiç de sevindirmez. Çünkü mescide giderken ve evime dönerken attığım adımlardan dolayı bana sevap yazılmasını istiyorum."

Bunu duyan Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- ona:

"Allah Teâlâ, arzu ettiğin bu sevapların tamamını senin için toplamıştır (her adımına karşılık sana sevap yazmıştır).buyurdu.” (Müslim, Mesâcid, 278)

 عَن أبي هُرَيْرَة؛ قال: قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْمَشَّاءُونَ إِلَى الْمَسَاجِدِ فِي الظَّلَمِ، أُولئِكَ الْخَوَّاضُونَ فِي رَحْمَةِ اللهِ.

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’den rivayet edildiğine göre Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Karanlıklarda mescitlere çokça yürüyenler var ya, işte onlar Allah’ın rahmet deryasına çokça dalan kimselerdir.” (İbn-i Mâce, Mesâcid, 14)

Karanlık, soğuk, kar, kış demeden cemaate devam etmek, kişiyi Allah’ın rahmetine erdirir.

عن أبي سعيد الخدري؛ أنه سمع رَسُولَ اللهِ صَلَى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ: أَلاَ أَدُلُّكُمْ عَلَى مَا يُكَفِّرُ اللهُ بِهِ الْخَطَايَا وَيَزِيدُ بِهِ فِي الْحَسَنَاتِ؟ قَالُوا: بَلَى يَا رَسُولَ اللهِ! قَالَ: إِسْبَاغُ الْوُضُوءِ عِنْدَ الْمَكَارِهِ وَكَثْرَةُ الْخُطَى إِلَى الْمَسَاجِدِ وَانْتِظَارُ الصَّلاَةِ بَعْدَ الصَّلاَةِ.

Ebû Saîd el-Hudrî -radıyallâhu anh-’in bildirdiğine göre Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-:

“Size, Allah’ın kendisiyle günahları yok edip dereceleri yükselteceği amelleri haber vereyim mi?” diye sordu.

Ashâb- kirâm:

“Evet yâ Rasûlallâh!” dediler.

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Zorluklara rağmen abdesti tam almak, camilere doğru çokça adım atmak ve bir namazı kıldıktan sonra diğer namazı beklemek.” buyurdu. (İbn-i Mâce, Mesâcid, 14)

 عن عقبة بن عامر عن رسول الله صَلَى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أنه قال: إِذَا تَطَهَّرَ الرَّجُلُ ثُمَّ أَتَى الْمَسْجِدَ يَرْعَى الصَّلاَةَ كَتَبَ لَهُ كَاتِبَاهُ أَوْ كَاتِبُهُ بِكُلِّ خَطْوَةٍ يَخْطُوهَا إِلَى الْمَسْجِدِ عَشْرَ حَسَنَاتٍ وَالْقَاعِدُ يَرْعَى الصَّلاَةَ كَالْقَانِتِ وَيُكْتَبُ مِنَ الْمُصَلِّينَ مِنْ حِيْنِ يَخْرُجُ مِنْ بَيْتِهِ حَتَّى يَرْجِعَ إِلَيْهِ.

Ukbe bin Âmir -radıyallâhu anh-’den rivayet edildiğine göre Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Bir kimse abdest alır sonra sadece namaz için câmiye gelirse yazıcı melek veya iki yazıcı melek, onun câmiye gelmek için attığı her adımına on sevap yazar. Namazı kıldıktan sonra diğer namazı bekleyerek câmide oturan kimse, boyun eğerek Allâh’a çokça itaat eden kânit gibidir. O kimse, evinden çıktığı andan geri döndüğü vakte kadar namaz kılmış gibi sevap kazanır.” (Hâkim, Müstedrek,  I, 331)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun