"Ağızla söylemedikçe, buna uygun hareket edilmedikçe, Allah, ümmetimin içinden geçenleri affetmiştir." sözünün detaylı açıklamasını yapar mısınız?

"Ağızla söylemedikçe, buna uygun hareket edilmedikçe, Allah, ümmetimin içinden geçenleri affetmiştir." sözünün detaylı açıklamasını yapar mısınız?
Tarih: 15.04.2011 - 01:21 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“Allah Teâlâ, ümmetimden nefislerinde yapmayı arzuladıkları şeyleri yapmadıkları ve konuşmadıkları müddetçe affetti."(Buhârî, VII/59)

manasındaki hadis-i şerifte, insanların içinden gelip geçen gayrimeşru arzu ve istekleri pratiğe dökülmediği sürece, bundan dolayı cezaya çarpılmayacakları ifade edilmiştir.

“Ey insanlar! Siz içinizdeki şeyleri açığa vursanız da gizleseniz de Allah sizi onlardan dolayı hesaba çeker.”(Bakara, 2/284)

mealindeki ayetten zihin-fikir planındaki düşüncelerimizden de imtihana tabi olduğumuz anlaşılmaktadır. Buna göre küfrünü açığa vuran kâfir gibi, küfrünü gizleyen münafık da hesaba çekilecektir. Farklı manalara imkân veren hadis ve ayetlerin varlığı, alimlerin de farklı görüşlerde bulunmasına imkân vermiştir:

Bu ayetten de anlaşıldığı üzere, insanların hiçbir şeyi Allah'tan gizli kalmaz. Bundan dolayı insanların açığa vurmaları ve gizli tutmaları bir önem taşımaz, kendi hür iradeleriyle ve isteyerek yaptıkları tercihler ve seçimlerle yaptıkları işlerin hepsi hesap kapsamının içine girer ve hepsinin hesabını Allah sorar ve sorumlu tutar. Tutar da sorumluluk kesinleştikten sonra dilediğini bağışlar, mağfiret eder, dilediğine de azap eder. İşte bundan dolayıdır ki, O'nun azabı bile katıksız adalettir; mağfireti de katıksız ihsan ve inayettir. Gerçi burada önce mağfiretten söz edilip, azabın önüne alınmıştır. Lakin bunlar O'nun istemesine (meşiyyetine) ait işlemler ve hükümler olduğundan mağfiretin kime, adaletin kime nasip olacağını yine Allah'tan başka kimse bilmez.

Bu gerçek karşısında insan olanlar kısmetlerine adalet çıktığında, haklarına düşen şeyin azap olmaması için, açıkta ve gizlide her türlü fenalıktan sakınıp, kâmil imanla hayır hasenata sarılmalı, iyilikleri ve faziletleri alışkanlık hâline getirip güzel huylarla donanmalı, kendilerinde çirkin şeyler huy, meleke ve ahlâk olarak değil, hal olarak dahi bulunmamalı, kendi içindeki her fenalığı söküp atmaya çalışmalıdır.

Bunlar nasıl gerçekleşir, demeyiniz. Allah her şeye kâdir, hem de pek ziyade kâdirdir. İnsanları ve bütün içinde bulunanlarla gökleri ve yeri yaratan, bilerek vücuda getiren Allah, hepsini bir anda yok etmeye ve öldürmeye kâdir olduğu gibi, ölenleri tekrar diriltmeye, gizli veya açık geçmişin hesabını sormaya, iyilere iyi, kötülere kötü karşılık ve mükâfat vermeye, azabı hak etmiş olanları bağışlamaya da kâdirdir.(bk. Elmalılı Hamdi Yazır, ilgili ayetin tefsiri).

Konuyu özetlersek;

İnsanın iradesi dışında kalbine gelen vesvese, telkin, tasavvur ve hayallerden dolayı sorguya çekilmez. Çünkü, bu ayetten sonra gelen ayetlerde ifade edildiği üzere, “Allah hiçbir nefse gücünün yeteceğinden fazla yük yüklemez.” Bu sebeple, hakkında herhangi bir kasıt, bir azm-u cezm bulunmayan, gayr-ı ihtiyarî insanların kalbine gelen günahlardan ötürü bir sorumluluk yoktur(bk. Nesefî, ilgili ayetin tefsiri).

Alimlerin belirttiğine göre, bir insan bir günah işlemeye azmettiği hâlde o azminden vazgeçip, pişman olup tövbe ederse, bundan da sorumlu olmaz. Keza, bir kişi, bir günah işlemeye teşebbüs ettiği hâlde, kendi iradesinin dışında bir engel çıktığı için o işi yapmaya muvaffak olmadıysa, yine işlemediği o fiilin günahını yüklenmiş olmaz, sadece işlemeye kastettiği için o kasıt ve niyetinin vebalini çeker. Örneğin, zina etmeye niyet eden bir kimse, bir şekilde buna muvaffak olmazsa, zina suçundan sorumlu olmaz, fakat Allah’a karşı beslediği isyandan ötürü -Allah affetmezse şayet- niyetinin cezasını çeker. Sorudaki konumuzun esasını teşkil eden ve Kütüb-ü Sittenin hepsinde yer alan hadis-i şerifte Peygamberimiz (asm) şöyle buyurdu:

“Ümmetim, işlemediği veya onu dillendirmediği sürece, içinden geçirdiği günahlarını Allah affeder.”(bk. Nesefî, ilgili ayetin tefsiri).

Ancak, alimlerin cumhuruna göre, bu hadisin hükmü, azmedilmeyen tasavvurlar içindir. Yoksa, bizzat yapılması kastedilen ve içten niyet edilen bir günah işlenmezse bile sorguya tabidir(bk. age.).

Eğer bu düşünceler vesvese halindeyse, bunu yapmadıkça elbette sorumlu olmaz.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun