“Şüphesiz ben ve peygamberlerim galip geleceğiz.” (Mücadele, 58/21) ayetine göre, Hz. Zekeriya Peygamberin şehit edilmesi nasıl açıklanabilir?

Tarih: 05.03.2012 - 10:29 | Güncelleme:

Soru Detayı
- Bazı peygamberlerin şehit edilmesi çelişkisini nasıl anlamalıyız?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

Evet, Allah çok açık bir şekilde buyurmuştur:

“Şüphesiz ben ve peygamberlerim galip geleceğiz. Şu bir gerçektir ki Allah çok kuvvetlidir, mutlak galiptir.” (Mücadele, 58/21) 

- Evvela, ayetin sonunda yer alan Allah’ın Kavî ve Azîz isimleri, Allah’ın ve elçilerinin galip geleceklerinin teminatıdır. Akıl aksini düşünemiyor. Zira, Allah’ın -sonsuz kuvvet sahibi bir varlık olduğu halde- çok cılız bir güce sahip olanlar karşısında mağlup olması, gerçeklerin ters yüz olması anlamına gelir. O halde aklı başında olan herkes peşinen şunu kabul eder ki, Allah’ın bazı peygamberlerinin öldürülmesi veya başka şekilde mağlup olmaları, bu ayette ilan edilen galibiyet hakikatini değiştirmez. İşin gerçeğini bilmememiz konuyu etkilemez.

- Bu ayette yer alan ifadelere bakarak konuyu bir kaç madde halinde değerlendirmek mümkündür:

a. “Ben ve peygamberlerim galip geleceğiz” mealindeki ayette yer alan “peygamberler”in çoğul olarak kullanılması işaret eder ki, buradaki galibiyet bütün peygamberlerin fert fert galibiyetinden ziyade, onların hepsinin hizmet ettiği davaları olan tevhit inancının, “ilay-ı kelimetullah”ın galibiyeti söz konusudur. Bu genel hüküm, Hz. Âdem’den beri, -umumi bir prensip olarak- peygamberlerin ve onlara tabi olanların değişik semavî ve arzî musibetlerden kurtulmaları, onların karşısında yer alan inkârcıların yok edilmeleri bu ilahî hükmün tarihi bir tasdik belgesidir. Her ne kadar bazı peygamberler mağlup da olsalar, genel prensibi bozmaz. Zaten her külli kaidenin bazı istisnaları var ve o kaideyi bozmazlar.

b. Bu ayette ifade edilen galibiyet hakikati, peygamberlerin fani olan bedenleri için değil, bakî olan davaları için söz konusudur. Nitekim Kadı Beyzavî de ayetteki galibiyetten maksat “huccet”, yani davanın galibiyeti, davalarının haklılığını ortaya koyan delillerin galibiyeti olduğunu söylemiştir. (bk. ilgili ayetin tefsiri)

Gerçekten baki olan Allah’ın -meal olarak- “Ben ve peygamberlerim galip geleceğiz.” ifade buyurması, bu hakikatin bir emaresi görünümündedir. Evet, peygamberler de birer beşer olarak fanidirler, fakat davaları bakidir ve tarih boyunca hep galip gelmiştir.

c. Bütün zaferler ve başarılar sonuçları itibariyle değerlendirilir. Başta kazanmış görünseler bile sonunda kaybedenler, galip değil mağlup sayılırlar. Örneğin Müslümanlar Uhud savaşının başında galip olmalarına rağmen, sonunda mağlup duruma düşmüş olduklarından fiilen bir cihette mağlup sayılmışlar. Buna mukabil, Huneyn savaşının başında mağlup duruma düşmelerine rağmen, sonunda zafer onların olduğu için savaşın galipleri olmuşlardır.

Bütün semavi vahiylerin davalarının en büyük temel esasları Allah’a ve ahirete iman etmektir. Bu açıdan bakıldığında, şu dünya imtihan meydanında yapılan mücadelenin asıl  galibiyet ve mağlubiyeti, ahiretteki akıbete göredir.

“Sabret; şühesiz akıbet (güzel sonuç) takva sahibi olan (Allah’a karşı gelmekten sakınan) kimselerindir.” (Hud, 11/49)

mealindeki ayet ve benzeri ayetlerde bu gerçeğe işaret edilmektedir.

d. Ünlü tefsir alimi, Mukatil’in belirttiğine göre, bu ayetin nüzul sebebi şudur. Müslümanlar, “Biz Allah’tan ümit ediyoruz ki, bizi Rum/Bizans ve İranlılara karşı da muzaffer kılacaktır.” dediler. Buna mukabil, münafıkların başı sayılan Abdullah b. Ubey, “Siz herhalde bu iki devleti galip geldiğiniz bazı Arap köyleriyle karıştırıyorsunuz. Oysa bunlar onlara benzemez.” dedi. Bunun üzerine “Ben ve peygamberlerim galip geleceğiz” mealindeki ayet indi. (bk. Razî, Kurtubî,  ilgili ayetin tefsiri)

e. Bazı alimlere göre, Allah bazı peygamberleri cihadla da mükellef tutmuştur. Bunların galibiyeti maddi savaştadır. Bazıların görevi ise sadece manevî savaş olan huccet/delil/fikirle mücadeledir. Bunlar da bu konuda galip gelmişlerdir. (Razî, Kurtubî, a.y) Demek ki, savaşla mükellef olmayan peygamberlerin inkârcılar tarafından öldürülmeleri, söz konusu ayetteki hükme ters değildir. Hz. Zekeriya ve oğlu Hz. Yahya da savaşla mükellef olmayan peygamberlerdendir..

f. Burada şöyle bir incelik de söz konusu olabilir, şöyle ki; bu ayet, önceki peygamberler için değil, Hz. Muhammed (a.s.m) ile ilgilidir. Bu ayetten önce gelen “Allah’ı ve Resulünü karşısına alanlar, onlara düşmanlık edenler en alçak olanların derekesindedirler.” mealindeki ayette Hz. Muhammed’e karşı çıkanlar söz konusu edilmiştir. O halde, asıl konumuz olan ayette “peygamberlerim” sözcüğü çoğul olmakla beraber Hz. Muhammed için olması manaya en uygun olarak görünmektedir.

“Allah’ı ve Resulünü karşısına alanlar, onlara düşmanlık edenler en alçak olanların derekesindedirler (yani, daima hezimet ve mağlubiyette olacaklardır). Çünkü Allah, 'Ben ve Resullerim elbette galip geliriz.' diye hükmetmiştir. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, mutlak galipti.”(Mücadele, 58/20-21).

Hz. Muhammed’in hem maddi hem de manevi savaşta düşmanlarını dize getirmesi, onlara galip gelmesi tarihin imzaladığı bir gerçektir. Madem bu iki ayet birbirinin tamamlayıcısı durumundadır; birinci ayette açıkça “Resul” kelimesiyle Hz. Muhammed söz konusu edilmiştir. O halde bu ikinci ayette “Rusul” kelimesiyle de onun söz konusu edilmesi ayetlerin sibak ve siyakları bakımından çok uygundur.

Ayette Resul yerine Rusul (peygamberler) sözcüğünün kullanılmasının hikmeti, Hz. Muhammed’in bütün peygamberlerin efendisi, onların reisi, dinlerinin -temel esasları itibariyle- hakiki varisi, davalarının gerçek temsilcisi, vahiylerinin gerçek müdafisi olmasıdır. Kur’an bütün semavî kitapları temsil ettiği gibi, Hz. Muhammed de bütün peygamberlerin temsilcisidir. Onun zaferi onların zaferidir, onun galibiyeti onların galibiyetidir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun