Yediğimiz nimetler cennetten mi indi?

Tarih: 04.09.2022 - 20:04 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Yediğimiz nimetler cennet nimetleri diye bir şey var mı yani dinimizde yediğimiz yemekler için Hz. Adem ile birlikte nimetler ve hayvanlar indi diye bir ayet veya sünnet var mı?
- Çünkü fosiller insandan çok daha eskiye dayanıyor.
- Ayrıca, nimet denilince ne anlamalıyız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Yediğimiz nimetlerin Hz. Âdem ile birlikte cennetten indiğine dair bir ayet yoktur, bu anlamda bir hadis de bulamadık. Sizin de dikkat çektiğiniz gibi, bu nimetler Hz. Âdem’den önce de dünya üzerinde vardı.

Ancak, bütün nimetler gibi yediğimiz ve içtiğimiz nimetler Allah’ın rahmet hazinesinden indirilmektedir, yani yaratılmaktadır.

Esasen nimet olarak değerlendirilen şeylerin maddi ve manevi olmak üzere ikiye ayrılması mümkündür.

Maddi nimetler, dünyada varlığın devamı için gerekli olan her şeyi içerir: Su, bitkiler, ekin ve meyveler, eşler, oğullar ve torunlar, giyecekler, dağlar, ırmaklar, yollar, yıldızlar, gece ve gündüz, gemilerin denizde yüzmesi ve tabiatın düzenli biçimde işlemesi gibi... Nahl suresinde bunların çoğuna temas edilir. (bk. 16/5-18, 53, 65-72, 78-83, 114, 121)

Bunun yanında insanların dünya hayatında karşılaştığı çeşitli sıkıntıları Cenab-ı Hakk’ın gidermesi, dua ve taleplerine icabet etmesi, insanlara yaşama sevinci vermesi gibi sayılamayacak kadar çok nimet mevcuttur.

Manevi nimetlere gelince, Kuran’da nimet kavramı hidayet, iman ve bunların sağladığı ebedî hayattaki mutluluk üzerine yoğunlaşmaktadır. İbnü’l-Cevzî nimet kelimesinin Kuran’da on manaya geldiğini, bunlardan yalnızca birinin güzel yaşama imkânları alanına girdiğini, diğerlerinin din, kitap, nübüvvet, Hz. Muhammed (asm) Efendimizin kendisi, İslamiyet, lütuf ve ihsan, sevap ve mükâfat gibi manalara geldiğini belirtir. (Nüzhetü’l-ayün, s. 597-599)

Kuran’a göre gerçek nimet, Cenâb-ı Hakk’ın “ruhumdan üflediğim” diye nitelendirdiği insanın (Hicr 15/29) selim fıtratını bozmayıp ana bağlanmasıdır. İnsanla yaratıcısı arasındaki bu ilgi, ahiret hayatına da taşınarak cennet nimetlerinden övgüyle söz edildikten sonra, Allah’ın kulundan memnun oluşunun her nimetin üstünde bulunduğu belirtilir. (bk. Tevbe 9/72)

Kuran-ı Kerîm’de ahiret hayatının nimetlerinden söz edilen on altı ayette “naîm” kelimesi kullanılır.

Kuran’da kendilerine nimet verildiği bildirilenlerin başında peygamberler gelir. (bk. Neml 27/19; Kasas 28/17, Zuhruf 43/59)

Hz. Muhammed (asm) ise bizzat nimet olarak anılmıştır. (bk. Nahl 16/83)

Peygamberlerden başka kendilerine nimet verilenler sıddîklar, şehidler ve salihler olup Allah’a ve resulüne itaat edenlerin de bunlarla birlikte mükâfatlandırılacağı beyan edilir. (bk. Nisa 4/69)

Nimet kavramı çeşitli hadis rivayetlerinde de Kur’an’daki kullanılışına paralel biçimde yer almıştır.

Bir rivayete göre, Abdullah b. Abbas, “Allah’ın nimetini nankörlükle karşılayan ve sonunda kavimlerini helâke sürükleyenleri görmedin mi?” mealindeki ayette (bk. İbrahim 14/28) yer alan nimet kelimesiyle Hz. Muhammed’in (asm) kastedildiğini söylemiştir. (bk. Buhari, Megazi, 8)

Muhtelif hadislerde Allah’ın dünya hayatı için lütfettiği nimetlerin kadrinin bilinmesi, nankör davranılmaması ve sahip olunan imkânların ebedî hayatın kazanılması yolunda harcanmasının önemi üzerinde durulur.

Rahman suresinde otuz bir defa tekrarlanan “âlâ’” kelimesi başta olmak üzere nimet manasına gelen veya ona yakın bir muhteva taşıyan fazl, ihsan, sevap, rızık, lütuf gibi kelimeler de çokça tekrarlanır.

Kelama ve tefsire dair eserlerde Allah-insan münasebetleri bağlamında nimet verenin verilen nezdinde teşekkür hakkının bulunduğu ilkesine sık sık temas edilir.

Buradaki nimet kul için iki açıdan büyük önem taşır.

Bunlardan biri genellikle insan psikolojisine hâkim olan, içinde bulunduğu nimetten gafil olma sınırını aşıp şahsiyet kazanması ve yaşama sevinci taşımasıdır.

İkincisi nimeti vereni tanıyıp onunla ruhî-manevî iletişim kurmasıdır.

İmam Maturidi “Allah’ın size lütfettiği nimeti, öğüt vermek için indirdiği kitabı ve hikmeti unutmayın.” (Bakara 2/231) mealindeki ayetin tefsirinde, buradaki nimetin büyük nimetlerden biri olan Hz. Muhammed (asm)’den başka “İslâm dini ve ahkâmı ya da Allah’ın insanlara lütfettiği bütün nimetler” manasına gelebileceğini belirtir, ardından da ilahi nimetlerin üç gruba ayrıldığını söyler:

Birincisi İslamiyet olup korunarak devam ettirilmesi gerekir; ikincisi özel nimetler olup şükrü icap ettirir; üçüncüsü diğer bütün nimetler olup tevhid inancını doğurur. (bk. Tevîlâtü’l-Ḳuran, II, 77)

İlave bilgi için tıklayınız:

Allah, kendi katından yeryüzüne yüz parça rahmetinden sadece biri ...

Gökten helva yağar mı? ...

İnsanların yararlandığı hayvan sayısı sekizden fazla değil mi ...

Allah, karşılık bekleyerek mi nimetler vermiştir?

Dünya nimetlerinden yararlanmak, ahiret nimetlerini azaltır mı ...

Zariyat Suresi 22. ayet: "Gökte hem rızkınız, hem size vadedilen şey ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun