Allah'ın kuluna verdiği nimetler ve lütufların bir hikmeti var mıdır veya olması gerekir mi?

Tarih: 17.05.2013 - 11:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Mesela, ben bir yolda ilerlemek istiyorum ve bana hayırlı sebepler çıkıyor, bu o yolda ilerlemem gerektiğine bir işaret midir?

- Bize verilen nimetlerin lütufların şükrederek mi hayatımızı sürdürmemiz gerekir, mesela bir kişiye büyük bir gönül zenginliği ve güzel ahlak vermişse, kişi bunu insanlara örnek olarak göstermesi gerekir mi?

- Sebepsiz bir lütuf var mıdır veya bunun sebebini düşünerek kavrayabilir miyiz? Böyle yapınca hata etmiş olur muyuz, yani Allah bana bunu bunu verdi, aynı zamanda şöyle olaylarda oldu, demek ki bunlar şuna işaret olabilir deyip, Allah'a güvenerek kendimize bir yol çizmemiz de bir sakınca var mıdır?

- Lütuflar ile ilgili ne tür ayetler ve hadisler ne gibi görüşler vardır; bahsettiklerimi düşünerek detaylı bir cevap yazabilir misiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Evvela Kerim olduğu için ikramlarda bulunuyor. Kendisine hiç de teşekkür etmeyen kâfirlere de verdiği nimetler, bunun açık delilidir. Zaten,

 “Rahmetim her şeyi kuşatmıştır.” (A'raf, 7/156)

mealindeki ayette zikredilen ve Rahman isminin sonsuz rahmetini ilan eden ilahî beyan da bunu gösteriyor.

Nimetlerin veriliş hikmetlerinin önemli gerekçelerinden biri de şüphesiz insanların imtihanına yöneliktir. Şükredenlerle nankör olanların birbirinden temyiz edilmesi için bu test çok önemlidir. Rahman suresinde Allah’ın bir kısım nimetlerinden söz edildiği her defasında, ardından,

 “O halde Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?”

mealindeki ifadeye yer verilmesi ve bunun otuz bir defa tekrar edilmesi, şükürle ilgili imtihanın önemini göstermesi bakımından çok manidardır.

Allah’ın hiçbir işi gayesiz, sebepsiz, hikmetsiz değildir. Bunda nimetlerin verilişi de dahildir. Allah’ın bir ismi HAKÎM’dir. Kur’an’da defalarca zikredilen bu isim, Allah’ın hiç bir şeyi lüzumsuz, boş yere, sebepsiz, gayesiz yapmadığını gösterir. Bu sebeple, şayet sebepsiz bir nimet düşünürsek, Allah’ın -haşa- abesle iştigal ettiğini söylemiş oluruz.

Bu sebeple,

“Süleyman, Kraliçenin tahtının yanı başında durduğunu görünce: Bu, Rabbimin lütuflarındandır. Bu şükür mü edeceğim, yoksa nankörlerden mi olacağım, diye beni sınamak içindir.” (Neml, 27/40)

mealindeki ayette anlatıldığı gibi, biz de Hz. Süleyman (as) gibi her nimeti bir imtihan için verildiğini düşünebiliriz.

Ancak bizim düşündüğümüz bir gerekçenin söz konusu nimetin gerçekten bir sebebi olup olmadığını kesin olarak kestiremeyiz. Bu sebeple, nimetleri düşünürken, mutlak doğru olan sebebinden ziyade, Kur’an ve Sünnet merkezli bir perspektiften bakmak ve Allah’a şükretmemizi sağlayacak şekilde bir algılamaya gitmek daha uygundur.

Önemli bir nokta da şudur: Allah’ın bize lütfettiği nimetlerini, bizim yaptıklarımız bazı iyi şeylerin bir karşılığı olarak değerlendirmek hatadır, şımarıklığa yol açabilir. Şayet aradaki ilişki çok açık ise, bu durumda yine bizi aynı güzel işleri devam ettirmemize, yani gelecekte yapacağımız işler için bir teşvik olarak görmek gerekir.

En doğrusu, verilen nimetlerin Allah’ın sonsuz rahmetinden gelen bir lütuf, bir ikram olarak bakmak ve bunların aynı zamanda bir  imtihan sorusu olduğunu, karşılığında mükemmel bir şükür gerektiğini; şükrün ise, genel olarak Allah’ın emir ve yasaklarına riayet etmekle kendini göstereceğini düşünmek en uygun bir metottur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun