Vahiy esnasında Hz. Peygamberin durumu nasıldı?

Tarih: 24.08.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Soğuğu pek şiddetli bir günde vahiy inerken terlediği ve şakaklarından şıpır şıpır terler aktığı doğru mudur?
- Bunun sara hastalığına benzediği iddiasına ne dersiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Beşerin beşer sıfatları altında, Allah Teâlâ’nın hitabına muhatap olması güçtür. Yine bu sıfatlarla meleklerle karşılaşmak da kolay bir şey değildir. Böyle bir irtibat ancak beşeriyetten sıyrılıp, melekût âlemine girmekle mümkün olabilir. İşte Hz. Peygamber (asm)’in bu beşeri sıfatlardan sıyrılıp, vahiy alır duruma gelmesi, onda bazı hallerin meydana gelmesine sebep olmuştur.

Allah’ın sözünü dinlemek kendisine bir nevi heyecan ve korku verdiğinden, onun vahiy esnasında bazen buhranlı anlar geçirdiğine şâhid olunmuştur. Hz. Peygamber (asm)’in vahiy esnasında vücudu titrer, yüzünün rengi değişirdi. Vahiy esnasında en soğuk günlerde bile alnı terler, nefes alırken horultuya benzer bir ses çıkarırdı. Peygamberimiz (asm)'in yanında bulunanlar bile vahyin etkisi altında kalırlardı. Bu konuda şu haberler nakledilmektedir:

Hz. Aişe radıyallahu anha,

“Rasulullah’ı soğuğu pek şiddetli bir günde kendisine vahiy nazil olurken gördüm. İşte öyle soğuk bir günde bile kendisinden o hal geçtiği vakitte şakaklarından şıpır şıpır ter akardı”(1) demiştir.

“Keşke ben Rasulullah’ı, kendisine vahiy inerken görebilseydim!” diye merak eden Ya’la b. Ümeyye, bir gün vahiy esnasında, Hz. Ömer (ra)’in işaretiyle Hz. Peygamber (asm)’e yaklaşmış, O’nu örtmekte olan örtünün içine başını sokmuş ve Efendimiz (asm)'i, yüzü kızarmış, uyuyan kimsenin gidip gelen nefesi gibi solurken görmüştü(2).

Mâide suresi, Peygamberimiz (asm) devesi üzerinde iken nazil olmaya başlamıştı. Olayın manevî ağırlığına tahammül edemeyen deve çökmüş, Rasulullah (asm) da deveden inmek zorunda kalmıştı.(3).

Zeyd b.Sâbit şöyle diyor:

“Bir gün Hz. Peygamber (asm)’in yanında bulunuyordum. Kalabalık sebebiyle, (diz çökmüş olarak oturduğumuzdan) Hz. Peygamber (asm)’in dizi, dizimin üzerinde idi. Birden onu vahiy hâli yakaladı, baldır kemiğimi kıracak kadar bir ağırlık hissettim. Vallahi yanımdaki Rasulullah (asm) olmasaydı, acıdan çığlıkla haykırır, bacağımı çekerdim.”(4)

Vahiy sırasında, Peygamberimiz (asm) ve yanındakiler başlarını önlerine eğerlerdi. Vahiy bitince de Peygamberimiz (asm) başını kaldırır, gelen vahyi ümmetine tebliğ ederdi.(5)

Hz. Ömer (ra)’den nakledilen bir habere göre, vahiy esnasında Peygamberimiz (asm)'in yanında bulunanlar bazen arı uğultusuna benzer bir ses işitirlerdi.(6).

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemde meydana gelen bu tür değişik halleri gören Kureyşliler, bazen O’na kâhin(7), bazen sihirbaz, bazen de şâir ve mecnun(8) demişlerdi. O’nda görülen bu halleri birçok Avrupalı müsteşrik sara illeti zannetmişlerdi. Bütün bu iddialar, O’nun manevî cephesini anlayamamaktan ileri gelmektedir. Bu iddianın batıllığını şu şekilde açıklayabiliriz:

a) Saralı, nöbetten sonra bütün uzuvlarında şiddetli bir ağrı ve bitkinlik hisseder. Durumundan dolayı üzülür, hatta nöbetlerinde karşılaştığı bu haller sebebiyle, bazıları intiharı bile düşünür. Peygamberimiz (asm)'e vahiy esnasında arız olan hal, saradan dolayı olsaydı buna üzülür, geçmesi halinde ise sevinirdi. Fakat durum bunun aksinedir. Nitekim vahyin kesildiği fetret döneminde, iştiyakla vahiy meleğini aramıştır.

b) Vahiy, her zaman kendinden geçme, horlama gibi değişiklikleri ortaya çıkarmıyordu. Bazen melek, insan suretinde geliyordu. Rasulullah (asm) onun Cibrîl olduğunu bildiği halde, normal hâli devam ediyordu.

c) Tıbben sâbittir ki, saralı, nöbet sırasında idrak ve düşünme kabiliyetini tamamen kaybeder, etrafında olup bitenin farkına varmaz, kendisine ne olduğunu bilmez, şuuru durur. Hâlbuki Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem vahyi müteakip insanlara hukukun, ahlâkın, ibadetin, edebî ifadenin, öğütlerin en mükemmellerini ihtiva eden Kur’an ayetlerini tebliğ etmiştir. Bir benzerini getirmekten bütün insanları âciz bırakan bir kelâm, hiç saralının eseri olabilir mi?.

d) Saralı, nöbeti sırasında saçmalar. Hz. Peygamber (asm)’de böyle bir durum, kesinlikle yoktur. O’nun vahiy durumunu müteakip tebliğ ettiği Kur’an elimizdedir; dost ve düşmanın ittifakıyla Kur’an’ın beyanındaki mükemmellik ortadadır.

e) Bu dünyadan yüz binlerce saralı insan gelip geçmiştir. Fakat bunlar içinde böylesine bir din getiren, makul esaslar ve sözler söyleyen, bir muvazene örneği olan şahsiyete rastlanmamıştır.(9)

Netice olarak diyebiliriz ki, elbette bir beşerin kendine ait normal özellikleriyle Yüce Allah’ın kelamına muhatap olması çok zordur. Hz. Peygamber (asm)’de bazen vahiy aldığı esnada bir takım değişiklikler olmaktaydı. Ancak bu değişiklikleri epilepsi (sara) hastalığına benzetmek çok yanlıştır.

Dipnotlar:

1. Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 1.
2. Buhârî, Fedâilü’l-Kur’an, 2; Müslim, Hac, 1.
3. Ahmed İbn Hanbel, el-Müsned, II, 176.
4. Ebû Dâvûd, Cihad, 20; Ahmed b.Hanbel, a.g.e., V, 190,191.
5. Müslim, Fedâilü’l-Kur’an, 23.
6. Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’an, 24; Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, 34.
7. Hâkka, 69/41-43.
8. Saffât, 37/36.
9. Hamidullah, Muhammed, Kur’an-ı Kerim Tarihi ve Türkçe Tefsirler Bibliyografyası, (trc. M.Sait Mutlu), İstanbul 1965, s. 12.

(Pof. Dr. Mehmet SOYSALDI)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun