Utançtan ölüyorum, intihar etmem günah mı?
-İntihar ve eşcinsel eğilimler...
- Kısa öz olarak, dogmadan ailem istememiş doğduktan sonra da devamlı kurtulmak istediler, annem sürekli ölürsem cennet kuşu olacağımı söyleyip intihar etmemi isterdi, yıllar geçti ben eşcinseldim o zamanlarda kadın gibi hissettim hiç değişmedi utandım bu durumumdan devamlı utandım kurtulmak için evlendim ben adım attım uğraştım ama olmadı, belki ilişki yasarsam geçer diye düşündüm, yoldan çok çıktım, şimdi utançtan ölüyorum, her an her gün ölmek istiyorum, intihar etsem günah mıdır, bu halde yaşamak istemiyorum, toplumda dışlandım hayatımı mahvettim, bu şekilde utanç içinde yaşamak her an ıstırap oluyor.
Değerli kardeşimiz,
Öncelikle içinde bulunduğunuz çıkmazı ve yaşadığınız vicdan azabının şiddetini anlıyoruz. Yüce Rabbimiz her daim yâr ve yardımcınız olsun ve sizi o musibetten kurtarsın.
Evet, eşcinsellik Lut kavminin helakine sebeb olan büyük günahlardandır. Ancak bu duyguyu taşıyanlar, yanlış fiilde bulunmadıkları müddetçe, bu hissi taşımaları kendilerine bir mesuliyet getirmez. İslam dini, imkanat değil, vukuat ile hüküm verir. Yani, bir insanın kendi içinde bir his taşıması onu mesul etmez; bu hissi fiil ortamına taşıdığı zaman sorumlu olur.
Hissi olarak bazı kadınları erkek ve bazı erkeklerin kadın hissine yakın his taşıdıkları bir vakıadır. İşte bu hislerini fiil ortamına taşımadıkça ve dine zıt hareketlerde bulunmadıkça, mesul olmayacaklardır.
Ayrıca hangi günah olursa olsun, tövbesi vardır ve gerçekten tövbe edilirse, Allah affeder. Bu nedenle şeytanın tuzağına düşerek intihar gibi büyük günahı düşünmek yerine, Allah’ın sonsuz rahmetine sığınmak gerekir.
Diğer taraftan, biz müminler olarak şuna iman etmişiz ki Allah, hiç kimseye kaldıramayacağı bir yük vermez, ama bazen biz onun verdiği yükü yanlış ve yetersizliklerimiz yüzünden daha da ağırlaştırır ve taşıyamaz hâle gelebiliriz.
Sizin durumunuz da buna benziyor. Herkesin başına gelebilecek bir durumu, anne-babanızın yanlış söz ve tutumu, sizin de yanlış algı ve yorumlarınızla içinde çıkılmaz bir hâle getirmişsiniz. Ama hayatta ölümden başka her şeyin bir çaresi var, yeter ki, bunu arayıp bulalım ve bu konuda Yüce Rabbimizin yardımını talep edelim.
Siz de evlisiniz, gayet iyi biliyorsunuz ki, anne-babalar bazen çocuğun dünyaya gelmesine kendilerini hazır hissederler, bazen de hissetmezler; bazen bir anne istemediği halde hamile kalabilir. Bu durumu bir başkasına anlatırken de “İstemeden hamile kaldım, aslında istemiyordum, ama Allah verdi.” diye açıklar.
Böyle bir hamilelik sonucu dünyaya gelen bir çocuk, küçüklüğünde bu ve benzeri sözleri duyduğu zaman, ciddi bir travma yaşar. Kendisini istenmeyen, sevilmeyen, değer verilmeyen, yetersiz, ölüme mahkûm biri gibi algılar. O yaşta anne-babasına bir şey söylemez, ama bilinç altına bu olumsuz duyguları eker.
Bu süreçte, anne-babasının kendisine karşı olan davranışlarını ve sözlerini “algıda seçicilik” ilkesi ile değerlendirir ve sadece olumsuz olanları algılar. Veya onlardan duyduğu her söze olumsuz anlamlar yükler. Mesela, anne-babanın kendi sıkıntılarından dolayı surat asmalarını, zaman zaman çocuğu azarlamalarını, çocuğun bazı isteklerini yerine getirememelerini hep kendisi ile ilişkilendirir. Ne kadar değersiz olduğunu, sevilmediğini, yaşamaya hakkı olmadığını düşünür.
Çok büyük bir ihtimalle sizde de bu süreç yaşanmıştır.
Nitekim annenizin "ölürsen cennet kuşu olacaksın” sözünü siz annenizin “istenmeyen hamileliği” ile ilişkilendirerek, sizi intihara teşvik ettiği şeklinde yorumlamışsınız. Oysaki tüm inançlı anneler, çocuklarına ölümü bu şekilde anlatırlar. Biz de çocuklarımıza ölümün yokluk olmadığını, ölen insanların ebediyen toprak altında kalmayacağını, ahiretin var olduğunu ve herkesin orada yeniden dirileceğini anlatırken, benzer ifadeler kullanıyoruz. Ölümü “kuş simgesi” ile anlatmak, çocukların en rahat anlayacağı bir benzetmedir.
Bundan dolayı öncelikle hiçbir annenin çocuğunu intihara sevk etmeyeceğine inanın. Hele cennetin varlığına inanan bir annenin kendi ebedi hayatını yok edecek bir eylem içinde olması asla düşünülemez. Bundan dolayı kafanızdan o eski düşünceleri atın ve anne-babanızın sizi gerçekten sevdiklerine inanın. Bunu iç âleminizde iyice pekiştirmek için geriye dönüp çocukluğunuzu tekrar gözden geçirin ve hastalandığınızda anne-babanızın size bakım verdiği günleri hatırlayın. Ateşinizin yükseldiğinde sizi tek başınıza ölüme mi terk ettiler, yoksa ateşinizin düşmesi için çaba mı sarf ettiler? Buna gerçekçi bir cevap verdiğiniz zaman sizi aslında ne kadar çok sevdiklerini anlayacaksınız. Sadece hastalık değil, yemek, içmek, banyo yaptırmak gibi konularda da neler yaptıklarını düşünün, tek tek kağıda aktarın ve sık sık tekrar edin.
Bir anda anne-babanıza bakışınız değişmeyecek, ama siz buna inanır ve güzel hatırları yeniden tekrar tekrar kafanızdan geçirirseniz, artık beyniniz de bu doğrultuda düşünmeye başlayacaktır.
Eşcinsel duygularınız konusunda öncelikle şunu vurgulamamız gerekir ki, bu aşamada bir sorunun en sağlıklı çözümü inançlı bir psikoterapistle birlik çalışmanızdır. Çünkü sizi yakından tanımadan, geçmişinizi, duygularınızı, hayatınızı tam olarak bilmeden teşhis koymak da tedavi önermek de mümkün değildir.
Bununla beraber şunu söylemek isteriz ki, kendi değerleriniz ile cinsel arzularınız arasında büyük bir uçurum görüyor ve bundan ciddi anlamda rahatsızlık duyuyorsanız, ki duyduğunuzu da yazmışsınız, bundan kurtulmanız mümkündür. Çünkü siz ne hissederseniz hissedin, gizli bir heteroseksüelsiniz.
Sizin yaşadığınız cinsel yönelimin nedeni ruhunuzdan veya doğanızdan değil de muhtemelen başarısız ve yetersiz anne-baba ilişkileri, değersizlik duyguları, yetersizlik algısı gibi olumsuz deneyim ve yaşantılardan kaynaklanıyordur. Bunun için bu alanlarda yaşadığınız olumlu değişim ve gelişmeler cinsel yetersizlik veya yöneliminizi de etkilemiştir.
Bunun için size kısa tavsiyelerimiz şunlar olacaktır:
- Anne-babanızı affedip onlarla barışmanız. Bu süreçte hataları, yanlış ifadeleri ve davranışları mutlaka olmuştur, ama bu sizi sevmedikleri anlamına gelmez. Olaya onlar açısından yaklaşıp affetmeniz sizi daha sağlıklı yapacaktır.
- Bu durumda sizin yerinizde kim olsa, muhtemelen aynı şekilde davranacaktı. Sizin duyduğunuz vicdan azabını ve pişmanlığı yaşayacaktı. Bunu hisseden imanınız ve vicdanınızdır. Ancak günahı isteyen de nefsiniz ve şeytanınızdır. Bundan dolayı kendinizi aşırı suçlamak yerine nefis ve şeytanınızı suçlayın, bir parçanızın sizi günaha yönlendirdiğini düşünün ve sadece onlara buğuz edin. Unutmayın kendinizi ne kadar suçlarsanız, bu illete o kadar müptela olur ve çıkamazsınız. Kendinizi suçlamaktan, kötü ve iğrenç vb. görmekten vazgeçin… Kendinizi sevdiğiniz değer verdiğiniz oranda ruh haliniz de daha iyi olacak.
- Sizin psikolojik bir sarsıntıdan dolayı hemcinslerinize ilginiz olsa bile, bu sizin kadın olduğunuzu göstermez. Sizi fiziki olarak da ruhsal açıdan da erkeksiniz. Kendi cinsiyetinizi kabul edin, erkek olduğunuza beyninizi inandırın. Kendi cinsiyetinizi kabul ettiğiniz oranda hemcinslerinize olan ilginiz azalacaktır.
- Aile içinde ve toplumda diğer insanlarla sosyal ilişkilerinizde itaatkâr ve ses çıkarmayan kişi kimliğinizden çıkıp, haklı olduğunuz yerlerde hakkınızı dinimize uygun olarak güçlü bir şekilde savunun ve kendinizi kabul ettirin.
- Başka erkeklerle, cinsellik içermeyen ve karşılıklı açık sözlülüğe dayanan bir arkadaşlık kurmanızın da çok faydası olacaktır. Böyle arkadaşlarınızın sayısını artırmaya çalışın.
- Homoseksüellik, genelde aile ilişkilerinde, özelde ise baba-oğul ilişkisinde yaşanan sorunlardan kaynaklanan gelişimsel bir problemdir. Erkek çocuk, baba ile yaşanan başarısız ilişkinin bir sonucu olarak erkek cinsiyet kimliğini tam olarak içselleştiremez ve homoseksüel bir gelişim gösterir. Yani sizin ilgi duyduğunuz aslında erkek cinselliği değil, erkek dostluğudur. Ama nefis bunu erotize ettiği için, cinselliğe kaymıştır. Bundan dolayı babanız hayatta ise, onunla yakın dostluk geliştirmeye çalışın. Veya yakın erkek akrabalarla samimiyetinizi artırmaya gayret gösterin.
- Sizde hemcinslerinize karşı cinsel duyguları çağrıştıran, tetikleyen bir etken de sosyal medya ve telefon kayıtlarıdır. Bundan dolayı sosyal medya kullanımını bırakın, telefonunuzdaki kayıtlı isimleri silin.
- Dikkat ederseniz, bu tarz duygular daha çok can sıkıntısı çektiğiniz zaman sizi zorluyordur. Onun için can sıkıntısını giderecek başka uğraşlar bulun ve onlar odaklanın. Kendinize yüksek hedefler koyun.
- İbadetlerinize azamı dikkat edin, sadece farz ibadetleri değil nafile ibadetlerinizin sayısını da artırın. Mesela, günlük kaza namazı, Kuran-ı Kerim, zikir, meal gibi nafile ibadetler sizi o duygulardan uzaklaştıracaktır.
- Küçük yaşlardan beri hissettiğiniz bu duygunun bütün bütün kaybolması oldukça zordur. Az da olsa hep kalacaktır.
- Unutmayın, bu da sizin imtihanınızdır. Herkesin zorlandığı bir imtihan sorusu vardır, kiminin kadın, kiminin para, kiminin şan, şöhret, kimin de sizin hissettiğiniz ve utandığınız duygulardır. İnanın, bunların tümü de aynı şekilde zordur ve kişiyi yoldan çıkaracak bir potansiyele sahiptir. Yani herkes imtihanda eşittir. Çekip gitmek, pes etmek, intihara kalkışmak sizi acılarınızdan kurtarmayacaktır, geride kalanlara ebedi bir acı bırakacağınız gibi, ahirette de dünyada yaşadığınız acıların fazlasını yaşayacaksınız. Onun için ayağa kalkın ve imtihan sorunuzun sizi ezmesine değil de onunla mücadele ederek daha da güçlenmenize vesile kılın.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Yaptığımız ibadetleri başkasının görmesi o ibadete zarar verir mi?
- İşten atılma korkum var, ne tavsiye edersiniz?
- Anneme babama bağırıyorum, ne yapmalıyım?
- İçimizde olan şefkat ve merhamet duygusunu nasıl daha da artırabiliriz?
- Çocukken cinsel istismara uğrayan nasıl bir yol izlemelidir?
- Depresyondan çıkış nasıl olur?
- Kimse saygı duymuyor, ne tavsiye edersiniz?
- Depresyona girdim, ağır bunalımdayım ne yapmam lazım?
- Annem ile babam kavga ediyorlar, ne önerirsiniz?
- Annemle babamın baskısını hissediyorum, ne önerirsiniz?