Üç kişi vardır ki Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz, hadisinin hikmeti nedir?

Tarih: 18.11.2019 - 09:09 | Güncelleme:

Soru Detayı

"Üç kişi vardır ki Allah Kıyamet Günü onlarla konuşmaz. Onları temize çıkarmaz. Onların yüzüne bakmaz ve onlara acıklı bir azab vardır: Zina eden ihtiyar, yalan söyleyen idareci ve kibirli fakir."
- Zina eden ihtiyarla, fakirin aynı kefeye konmasının hikmeti nedir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İlgili hadis rivayeti şöyledir:

ثَلاثَةٌ لاَ يُكَلِّمُهُمْ اللَّه يوْمَ الْقِيَامةِ ، وَلاَ يُزَكِّيهِمْ ، وَلا ينْظُرُ إلَيْهِمْ ، ولَهُمْ عذَابٌ أليمٌ : شَيْخٌ زَانٍ ، ومَلِكٌ كَذَّابٌ، وَعَائِل مُسْتَكْبِرٌ

“Allah Teâlâ kıyamet gününde üç kişiyle konuşmaz, onları temize çıkarmaz, suratlarına bile bakmaz; onlar için acıklı azap vardır: Bunlar zina eden ihtiyar, yalan söyleyen hükümdar, kibirlenen fakirdir.” (Müslim, İman 172; bk. Tirmizî, Cennet 25; Nesai, Zekat 75,77)

Hz. Peygamber Efendimiz (asm)'in “Allah Teala kıyamet gününde üç kişiyle konuşmaz, onları temize çıkarmaz, suratlarına bile bakmaz; üstelik onlar korkunç bir azaba uğrarlar.” ifadesiyle başlayan başka hadisleri de vardır.

Demek oluyor ki, bu ağır cezayı hak eden başka günahkarlar da vardır. Adaletinin yanında lütfunun, gazabının yanında rızasının görüleceği o günde, sözü edilen bu kimseler O’nun lütfuna değil gazabına uğrayacaklardır.

Allah Teâlâ’nın bu kimselerle konuşmaması; onlara gazap buyurması, onları sevindirecek bir şey söylememesi, onlardan memnun kaldığını göstermemesi veya gerçekten kendileriyle hiçbir şekilde konuşmaması gibi manalara gelmektedir.

Bu kimseleri temize çıkarmaması; hayırlarını, ibadetlerini kabul etmemesi, günahlarını bağışlamaması, onlardan hoşnut olduğunu göstermemesi demektir.

Cenab-ı Hakk’ın onlara bakmaması ise, kendilerine rahmet ve merhamet etmeyeceğini ifade etmektedir.

Bu hadiste geçen günahkarların müşterek özellikleri, bu günahlardan halleri veya mevkileri itibariyle uzak durmaları gereğidir. Buna rağmen o işleri yapmaları, ya Allah’ın bu yasaklarına önem vermediklerini veya kula hiç de yakışmayan bir inat içinde olduklarını gösterir.

Bu üç günahkardan birincisi, zina eden ihtiyardır.

Yaşını başını almış bir kimse artık olgunlaşmalı, doğruyu yanlışı görmeli, yaklaşmakta olduğu sonu fark etmelidir. Ömrü gaflet içinde geçmişse, kendine çeki düzen vererek haramlardan uzak durmalıdır. Gençlik uçup gittiği, eski gücü yittiği, vücudu artık iflas ettiği için zinaya yaklaşmamalıdır. Şayet yaşlı bir kimse böyle yapmamış, gençlere bile yasaklanmış olan bir günaha devam etmişse, Allah Teala ona iltifat buyurmayacaktır.

Daha da önemlisi, herkesin gideceği o dönülmez yolu, ihtiyarın herkesten iyi fark etmesi icap eder. Esasen yaşlılık, zina fiilinden uzak durmak için güzel bir fırsattır. Bütün bunlara rağmen gözü ve ayağı çöplükte olan ihtiyar, Cenâb-ı Hakk’ın azabını hak etmiş olur.

İkinci günahkar, yalan söyleyen devlet reisidir.

 “Yalan söyleyen hükümdar”ı da anlamak mümkün değildir. Çünkü yalan söylemek güçsüzün, zavallının silahıdır. Elinde her türlü imkan bulunan bir devlet başkanı, yalandan en uzak durması gereken kimsedir. Buna rağmen yalan söylemek gibi büyük bir günahtan kaçınmayan kimse, ilâhî gazaba müstahak olur.

Hadîs-i şerîfin bazı rivayetlerinde “yalan söyleyen” devlet reisi yerine, “zâlim devlet reisi” ifadesi bulunmaktadır. (Tirmizî, Cennet 25; Nesâî, Zekât 75)

Üçüncü günahkâr ise kibirli fakirdir.

Bir fakirin kibirlenmeye hakkı yoktur. Zira kibir, malın, mülkün, varlığın şımarttığı kimselerin yaşadığı bir hâl, yasaklanmış bir duygudur. Fakir olan kimse haddini bilmeli, kibir yerine tevazuyu seçmelidir.

Esasen fakirlik iyi bir şey olmamakla beraber, onun en büyük faydası, insanı mütevazi olmaya sevk etmesidir. Bu sebeple tevazu fakirde daha güzel durmakta, ona daha çok yakışmaktadır.

Zenginin durumu bunun tam aksinedir. Onun elinde büyük imkanlar bulunduğu, her istediğini yapabilecek güce sahip olduğu için kibir duygusuna daha yakın, tevazudan daha uzaktır.

İşte bu sebeple haline bakmadan kibirlenen fakir, Cenâb-ı Hakk’ın affını, merhametini ve iltifatını kaybetmiş olur.

Bizi burada özellikle ilgilendiren kibirli fakirin hâlidir. Bir fakir, kibirlenmeye hakkı olmadığı halde kibirli davranıyorsa, demek ki bu huy onun mizacına işlemiştir. Bu kötü huy sebebiyle çalışıp çabalamıyor, her işi beğenmiyor, çoluğunu çocuğunu aç ve muhtaç bırakıyorsa, günahı bir kat daha artıyor demektir. Dinimiz dilenmeyi yasaklamakla beraber, muhtaç durumda olanların ihtiyaçlarını giderecek kadar dilenmelerine izin vermiştir.

Aile babası olan bir fakir hem çalışıp çabalamıyor hem de çocuklarının zaruri ihtiyaçlarını gidermek için kimseden bir şey kabul etmiyor, üstelik ihtiyacı yokmuş gibi davranıyorsa, bu davranışı bir kat daha çirkinleşir, suçu biraz daha katmerleşir. Özetle:

- Allah Teâlâ kıyamet gününde bazı yasaklarını çiğneyen kimselere rahmet ve merhamet etmeyecek, onları pek acıklı bir cezaya çarptıracaktır.

- Zina çirkin bir iştir. İhtiyarın zina etmesi daha çirkindir.

- Yalan söylemek kötü bir fiildir. Bir devlet reisinin yalancılık yapması daha kötüdür.

- Kibir, kula yakışmayan fena bir duygudur. Fakirin kibirlenmesi daha fenadır.

- Hadiste geçen üç günahı işleyen bu üç kişi, konumları itibariyle o suçlardan en uzakta olmaları gereken kimselerdir.

- Buna rağmen kendilerine hiç yakışmayan bu günahları işlemeleri, onları kesin yasağa rağmen önemsemediklerini gösterir.

Cenab-ı Hakk’ın gazabına uğramak, affını yitirmek, merhametinden uzak kalmak mahrumiyetlerin en büyüğü, bahtsızlıkların en korkuncudur.

Yüce Mevlâ böyle bir akıbetten bizi ve bütün müminleri muhafaza buyursun. Amin...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun