Tevrat ve İncil'de, Kabe'yi Hz. İbrahim'in inşa ettiğine dair bir bilgi neden yok?

Tarih: 11.07.2015 - 02:48 | Güncelleme:

Soru Detayı

a- Hz. İbrahim'in kabeyi inşa ettiğine dair ayetler bir tek Kuran’da mevcut ama İncil’de ve Tevrat’ta Hz. İbrahim'in Kabe’yi inşa ettiğine dair bir tek kelime bile ifade yok. Bunun sebebi sadece Tevrat’ın incilin değiştirilmesiyse eğer, yine de 1-2 kelime de olsa Kabe ile ilgili bir ifadenin bulunması gerekmez miydi?
b- Bir de Yahudiler ve Hıristiyanlar Hz. Süleyman ve Hz. Davud'un sadece Hz. Musa'yı destekleyen krallar olduğunu peygamber olmadığını söylüyorlar. Kur’an’da ise peygamber olarak geçiyor. Bu farklılıkların sebebi sizce ne olabilir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

a) Yahudiler, kendilerinin özel bir millet olduğuna inandıkları için, dini referanslar söz konusu olduğunda da yalnız kendilerini düşünürler. Bunun “peygamberlerin çoğunlukla kendilerine gelmesi, onların Hz. İbrahim’in soyundan gelmeleri” gibi faktörler yanında, tarihleri boyunca hep başka milletlerden hep gülle-i tahkir ve sille-i tedip gördükleri için onlara karşı daima teyakkuz halinde bulunmuş, düşmanca bakmış ve şeref namına olan her şeyi kendilerine mal etme alışkanlığını kazanmışlardır.

Bu yüzdendir ki, Arapların medar-ı iftiharları olan Kâbe gibi bir mabedin, üstelik Hz. İbrahim gibi Yahudilerin de dedesi olan bir peygamberin inşa ettiği bir tevhid simgesinin şöhret bulmasını hiç, ama hiç istememişlerdir.

Bir kısım çağdaş Yahudilerin Hz. İsmail’in Mekke’ye hiç uğramadığını, hatta onun Arapların dedesi olmadığına dair saçma iddialarda bulunmaları da bu söylediklerimizin doğruluğunun göstergesidir.

- "Milli ilah, milli din" anlayışını benimseyen Yahudilerin, Kâbe gibi Araplara mal olmuş İbrahimi bir mabetten söz etmeleri beklenemez.

- Hıristiyanların fanatikleri de Yahudi ideolojisini benimsemişlerdir. Onlar da Kitab-ı mukaddesin yegâne bir semavi kitap olduğunu kabul ederek bunu da iki ehl-i kitaba tahsis ettikleri için, dini simgesel değeri olan Kâbe’nin asıl tarihi arka palanının ön plana çıkmasına izin vermemişlerdir.

- Özellikle, Müslümanların Kudüs kıblesini terk edip Kâbe'ye yönelmeleri bu her iki Ehl-ikitabı oldukça kızdırmış ve Kâbe'ye karşı özel bir nefret uyandırmıştır. Bunların bu düşmanlıklarını, bu nefretin bir tezahürü olan “Fil” vakasından anlamak mümkündür.

b) Önce şunu belirtelim ki, Kur’an’a ters düşen her ifade yanlıştır. Çünkü, Kur’an baştan sona Allah’ın kelamıdır. Ondan asla yanlış bir bilgi olmaz. Yeter ki yanlış tevil ve yorumlar olmasın..

Dolayısıyla, Yahudilerin ve Hristiyanların bu iki peygambere “kral” demeleri kesin bir yanlıştır.

- Aslında, Yahudiler de Hz. Davud’un Zeburun’a, Hz. Suleyman’ın Emsallerine inanırlar ve bunları Kitab-ı Mukaddese de almışlardır. Bu husus tek başına onların da bu iki zatın peygamber olduklarına inandıklarını göstermektedir.

- Ancak Yahudiler, hayatları boyunca hep ezildikleri için, bu ezikliğin verdiği aşağılık psikolojisinden ötürü, din ekseninde hayat sürmelerine rağmen, dünyevileşmiş ve dünya saltanatına büyük önem vermişlerdir.

Bu sebeple, hem peygamber hem de bulundukları memleketin reisi olmaları haysiyetiyle bu iki peygambere “kral” unvanını kullanmayı tercih etmişlerdir. Yani dünyaya ait güçlerini, dine ait güçlerinden üstün gördükleri için kral unvanını tercih etmişlerdir.

İlk cevabımızda da dediğimiz gibi, Hristiyanlar zaten Yahudi kültürüyle beslenmiştir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun