Tek bir ümmet olun diye bir emir var mıdır?

Tarih: 27.02.2016 - 10:39 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Allah c.c. katında Din İslam´dır, Din olarak Allahu Teala İslamı seçmiştir ve Dinini tamamlamıştır. Hırıstiyan Ümmeti İncil ile Tevrat ehline hitap eder özellikle İsa Mesih engerekler soyu, ey kıt imanlılar diye birçok kez onlara seslenir.
- Kuran-ı Kerim ise hiçbir kavim olmasın ki biz onlara elçiler göndermiş olmayalım buyurur, AllahuTeala´nın doğurmadığını, doğmadığını, eşi, benzeri, dengi olmadığını ve tekbir İlah olduğunu üstüne basa basa beyan eder.
- İnsü-Cin şeytanları vesvese verebilir, mübarek kişilerin, insanlar tarafından ilahlaştırılmasına sebep olabilir buna izinlidir. Fakat öyleleri var ki zihinlerinde, gönüllerinde şeytanların dahi aklına gelmeyecek sinsi vesveselerden daha art-niyetli fitneye, fesada sahipler ve bütün ruhları, güçleri ve kuvvetleri ile kendilerini bu yola adamışlar. Kaldı ki bir de Islama hizmet ettiklerini ileri sürerler.
- Yüce Rabb insanlardan da, Meleklerden de elçiler seçer, hayvanların bile kendi aralarında birer cemaat oluşturduğu bildirilir tabi bir hayvan kadar olamayanlar bunu nasıl anlasın.
- Tek bir ümmet olun diye bir emir var mıdır, ayet ile alakası olmayan bir takım hadisçilerin iddia ettiği gibi Kuran-ı Kerim kılavuzluğu doğrultusunda yani yalnız O´nu Rabb edinerek bütün Semavi Kitapların hükmü kalkmıştır ve geçersizdir diyenlerin hakkındaki görüşünüz ne?
- Allah´ın c.c. sözlerini birçok rivayetler ile açıklayanların teslimiyeti var mıdır?
- Bu arada AllahuTeala ümmet-i Muhammed için ister beğensinler, ister beğenmesinler savas onlara farz kılındı buyurur, ne var ki aynı Allahu Teala önceden insanlar tekbir ümmeti, onları ayrı ayrı ümmetlere bölüp, her birine ayrı ayrı birer yol, birer şeriat verdik ki birbirleri ile hayır işlerinde yarışsınlar buyurur.
- Şimdi bunlar kendilerine, mallarına, namuslarına, canlarına saldırılmadığı halde savaş için her türlü hileye, tuzağa başvurup, her yere sızmış durumunda iseler ve kendi görüşlerine, dini anlayışlarına tabi olmayan herkese sinsice kin besliyorlar ise garip geldikleri gibi garip gidecek olmalarının bilhassa sebebi bu mu?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Önce şunu belirtelim ki, bu soru çok karmaşık düşüncelerin bir bileşkesi görünümündedir ve bu sebeple de oldukça kapalıdır. Bununla beraber, biz detaylara girmeden soru olarak tespit edebildiğimiz hususlara cevap vermeye çalışacağız:

a)  “Tek bir ümmet olun diye bir emir var mıdır?”

Sorunun başındaki “Allah c.c. katında Din İslam´dır, Din olarak Allahu Teala İslamı seçmiştir ve Dinini tamamlamıştır...” ifadesinden hareketle de bunun cevabını bulmak mümkündür.

Bu ifadenin ilk cümlesinin geçtiği ayetin meali şöyledir:

“Allah katında hak din İslâmdır. Kendilerine kitap verilmiş olanlar ise, onlara bilgi ulaştıktan sonra, sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse bilsin ki, Allah'ın hesap görmesi pek çabuktur.” (Al-i İmran, 3/19)

Bu ayette zikredilen “İslam”dan maksat, bütün hak dinler olmakla beraber, onların hepsinin son dinin özel ismi olan “İslam” unvanıyla anılması, hak dinlerin en bariz özellikleri, İslam dinindeki -değişmez- iman esaslarını paylaşmış olmalarıdır.

Bunun neticesi şudur: İslam dinin temel iman esaslarından veya bir kısmından uzaklaşanlar “hak din” olma kimliğini de kaybetmiş sayılır.

- İslam alimleri bu ayette yer alan “Kendilerine kitap verilmiş olanlar” ile kimlerin kast edildiği konusunda farklı yorumlar yapmışlar. Bu yorumları şöyle sırlamak mümkündür:

1. Burada kötülenen Ehl-i kitaptan maksat, Yahudilerdir. Hz. Musa, vefatı yaklaştığında, Tevrat’ı yetmiş Yahudi din alimlerine teslim etti, onları yed-i emin olarak tayin etti. Bir asır sonra bu alimlerin çocukları, Tevrat’taki ilme vakıf olmalarına rağmen, kıskançlık, haset ve  dünya menfaati yüzünden (yanlış yorumlarla) ihtilafa düşüp birbirine girdiler...

2. Bunlardan maksat, Hristiyanlardır. Bunlar, Hz. İsa’nın Allah’ın kulu ve resulü olduğu bilgisine sahip olduktan sonra, ihtilafa düşüp bazıları onun “Allah’ın oğlu” olduğunu savunmaya başladılar. Maalesef bu gün onların kahir ekseriyeti, bu teslis inancına sahiptir.

3. Bunlardan maksat, hem Yahudi hem de Hristiyanlardır. Allah’tan başka ilah olmadığına dair bilgiyi öğrenmelerine rağmen daha sonraki nesiller hak yoldan saptılar. Yahudiler Hz. Uzeyr’i, Hristiyanlar da Hz. İsa’yı  ilahlaştırdılar. Bununla beraber, bekledikleri en son peygamber kendilerinden olmadığını görünce, “Biz kitap sahipleri olarak, şu ümmi/kitapsız Kureyşlilerden bu işe daha  layığız” diyerek Hz. Muhammed (asm)’in peygamberliğini inkâr ettiler. (bk. Razi, ilgili ayetin tefsiri)

4) “Allah katında hak din İslâmdır” mealindeki ifadeden maksat, Hz. Muhammed (asm)’in getirdiği ve hakiki tevhit din olan İslam dinidir. Allah, İslam dininden başkasına razı olmaz. (bk. Beydavi, ilgili ayetin tefsiri)

b) “Ayet ile alakası olmayan bir takım hadisçilerin iddia ettiği gibi Kuran-ı Kerim kılavuzluğu doğrultusunda yani yalnız O´nu Rabb edinerek bütün Semavi Kitapların hükmü kalkmıştır ve geçersizdir diyenlerin hakkındaki görüşünüz ne?” şeklindeki soruya şöyle cevap verebiliriz:

- Önce şunu söyleyelim ki, -kendi çapımızda- hak bildiğimiz şeyleri söylemekten başka bir gayemiz yoktur. Çünkü; Bediüzzaman Hazretlerinin de ifade ettiği gibi, “Hakkın hatırı âlidir, hiçbir hatıra feda edilmez; edilmemelidir.”

- Evet, biz -Hz. Peygamber (asm)'in sünnetini ders veren- hadislerin Kur’an’dan sonra İslam dininin ikinci teşri kaynağı olduğuna inanan alimlerin büyük çoğunluğunun izindeyiz. Bununla beraber, biz sahih hadislerin yanında bir kısım zayıf hatta mevzu hadislerin de varlığına inanıyoruz. Ve prensip olarak bunlarla amel etmiyoruz.

- Bu açıklamalardan da anlaşıldığı üzere, biz hadisleri reddetmiyoruz. Hadisçilerin bildirdiği sahih hadislerdeki bilgilere de inanıyoruz...

- Şimdi “Tek bir ümmet olun diye bir emir var mıdır?” şeklindeki sorunuza tam cevabımız şöyledir: Sorudaki şekliyle açık bir ifade yoktur, fakat ayetlerde ve sahih hadislerde bu manaya gelen ifadeler vardır. Bazı örnekleri verelim:

1. Biz seni bütün insanlara bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bunu bilmiyor.” (Sebe, 34/28) mealindeki ayette Ehl-i kitap için bir istisnai durum söz konusu değildir. Bu ayetin dolayısıyla anlamı: “Ey insanlar hepiniz İslam dinine girin ve tek ümmet olun.” şeklindedir.

2.  “Sizin her biriniz (her bir peygamber) için biz bir şeriat ve açık bir yol tayin ettik.” (Maide, 5/48) mealindeki ayette her peygamberin kendi döneminde uyulması gereken bir şeriatı, bir dini olduğu vurgulanmıştır.

- Denilebilir ki, Modern hukukta Anayasa hukuk herkesi bağladığı gibi, her din de ilahi bir anayasa olarak kendi döneminde ilgili toplumların uyması gereken bir ilahi sistemdir. Yalnız belli bir topluluğa gelen dinler, o ilgili topluluğu bağlar. İslam dini gibi bütün insanlara gelen evrensel bir din ise bütün insanları bağlar.

- Keza, bilindiği üzere, herhangi beşeri bir anayasanın veya yasanın bazı maddeleri değiştirildiği zaman, herkesin yasaların bu son şekline uymaları gerekir. Bunun gibi, tarih boyunca gelen peygamberler iman esaslarında aynı olmakla beraber, şeriat dediğimiz dinin hukuki, ahlaki ve ibadet kısmında farklı prensipler vazetmişler. Yalnız, kitap veya sahifeler şeklinde bir vahiy almayanlar, bu konularda bir önceki kitaba bağlıdır.

Bu kural penceresinden hakikatin yüzüne baktığımız zaman şu manzarayı görürüz; İslam dini en son dindir ve Tevrat, İncil gibi önceki kitapların bazı hakikatlerini de ihtiva eden ve onları tasdik eden en büyük kitaba sahiptir. Demek ki, İslam dinin önceki herhangi bir dine bağlı kalması düşünülemez.

O halde, İslam dininin  ortaya çıktığı günden ta kıyamete kadar bütün prensipleriyle ve bütün insanların uyması gereken yegâne mercidir ve  Allah’ın razı olduğu yegâne dindir. Çünkü, artık onun yasaları yürürlüktedir.

3. Rivayete göre, Hz. Peygamber (asm) bir münasebetle şöyle buyurdu:

“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, eğer Musa şimdi yaşıyor olsaydı, bana tabi olmaktan başka bir yolu yoktu!”(bk. Ahmed b. Hanbel, 3/338; İbn Ebî Şeybe, 5/312; Ebû Ya’lâ, 4/102)

Demek ki, eğer Hz. Musa da sağ olsaydı, o da Hz. Muhammed’in şeriatıyla amel edecek, O’na tabi olacaktı!

Allah hepimize hidayet nasip etsin, doğru yoldan ayırmasın, Âmin!

- Asrın müceddidi Bediüzzaman hazretleri de İslam dininin bütün insanlara hitap ettiğini bildirmiştir. İlgili ifadeleri şöyledir:

“Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, nev'-i beşere mukteda ve imam ve rehber olarak gönderilmiştir. Tâ ki, o nev'-i insanî, hayat-ı içtimaiye ve şahsiyedeki düsturları ondan öğrensin ve Hakîm-i Zülkemal'in kavanin-i meşietine itaata alışsınlar ve desatir-i hikmetine tevfik-i hareket etsinler. (Lem'alar, s. 81)

Bunun özeti şudur:  Hz. Muhammed (asm) bütün insanlar için yol gösterici, takip edilen bir rehber olarak gönderilmiştir. Bütün insanlar, hayatlarında muhtaç oldukları her şeyi artık ondan öğrenecekler.

c. “Allah´ın c.c. sözlerini birçok rivayetler ile açıklayanların teslimiyeti var mıdır?” sorusuna gelince; buna cevabımız şudur:

Kur’an’ın Kur’an’la tefsir edilmesinden sonra, en büyük Kur’an tefsiri Hz. Peygamber (asm)'in sünnetidir, hadisleridir.

 “Sana da Zikr’i / Kur’an’ı  indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayasın; ta ki düşünüp anlasınlar.” (Nahl, 16/46)

mealindeki ayette hadislerin bu açıklama fonksiyonuna açıkça vurgu yapılmıştır.

Demek ki, Hz. Peygamber (asm)'in ayetleri açıklayan sahih hadileri, ayetlerin en büyük tefsiri durumundadır. Çünkü bu ayette Hz. Peygamber (asm)'in sünnetine de işaret edilmiştir. İbn Mesud gibi sahabeler de bunu böyle anlamıştır. Zaten Hz. Peygamber (asm)'in “tebyin” denilen Kur’an’ı açıklama görevi başka bir şekilde tahakkuk etmez ki!..

- Nitekim, rivayete göre, Abdullah b. Mesud, dövme yapan ve saçına saç ulayan kadınlara lanet okumuş; “Kur’an’da böyle bir şeyin olmadığını” söyleyenlere de şu cevabı vererek: “Kur’an’da: ‘Peygamber size ne verirse onu alın, neden sakındırırsa ondan da kaçın.’ ayeti vardır. Ben Hz. Peygamber'den dövme yapan ve saçına saç ulayan kadınlara lanet okuduğunu işittim.” Hz. Peygamber (asm)'in sünnetini / hadislerini Kur’an’ı açıklayan tefsiri saymıştır.

Keza, İmam Şafii de aynı ayete dayanarak hadislerin ifadelerini de Kur’an’ın bir tefsiri olarak kabul etmiştir. (bk. Razi, ilgili ayetin tefsiri)

- Sitemizde bu konuyla ilgili oldukça fazla bilgi vardır.

- Mealini vereceğimiz şu sahih hadisin ifadeleri, bu gibi rivayetlerin çürük olduğunun açık delilidir:

“Dikkat edin, bana kitap (Kur’an) yanında bir o kadarı da verildi. Dikkat edin ki, yakında bir adam karnı tok koltuğuna gerilerek şöyle diyecek: 'Siz Kur’an’a bakın; onda bulduğunuz helalı helal, bulduğunuz haramı da haram sayın…'” (Ebu Davud, es-Sünne, 6)

- Diğer bir rivayette ciddi bir uyarıcı barındıran şu hususlara dikkat çekiliyor:

“Sakın! Sizden biriniz koltuğuna dayandığı bir halde, kendisine emir veya yasaklarımdan bir hüküm geldiğinde; ‘Biz bunu bilmiyoruz, Allah’ın kitabında ne varsa ona uyarız.’ derken görmüş olmayayım.” (Ebu Davud, es-Sünne, 6)

Özetle, Allah katında hak din İslam’dır. İslam’ın kaynağı da Kur’an ve Sünnet’tir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun