Son oturuşta selam vermeden kendi fiili ile namazdan çıkan birinin namazı geçerli midir?

Tarih: 09.12.2015 - 01:49 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bu konuda mezheplerin görüşleri nelerdir?
- Hanefilere göre imamlar arasında görüş farkı var mıdır?
- Ayrıca, Hanefi alimler arasında farklı görüşler olduğunda hangi müçtehidin görüşü tercih edilmelidir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İmam Azam Ebû Hanîfe’ye göre namaz kılan kişinin, namazın sonunda kendi istek ve iradesiyle yaptığı bir fiil ile namazdan çıkması gerekir. Ebû Yûsuf ve Muhammed’e göre ise teşehhüt miktarı (tahıyyâtı okuyacak kadar) oturmakla namaz, rükünleri itibariyle tamamlanmış olur. Selam vermese veya kendi isteği ile namaza aykırı bir davranışta bulunmasa bile namazı tamam olur. Ancak vacip terk edilmiş olur.

Bu görüş ayrılığının bazı fıkhî sonuçları vardır. Buna göre bir kimse ka’de-i ahîrede (namazdaki son oturuşta) teşehhüt miktarı oturduktan sonra kendi isteği ile namazla bağdaşmayacak bir fiil işlese, mesela kendisine verilen selamı almak, hapşırana “çok yaşa” veya “yerhamükellâh” demek gibi bir şekilde konuşsa ya da kalkıp gitse her üç imama göre de namazı tamam sayılır. (Merğînânî, el-Hidâye, I, 386; Zeylaî, Tebyîn, I, 125, Bilmen, İlmihal, s. 118)

Fakat teşehhüt miktarı oturduktan sonra, kendi isteği dışında bir sebeple namazı bozulsa, Ebû Yûsuf ve Muhammed’e göre bu kişinin namazı tamamdır, Ebû Hanîfe’ye göre ise tamam değildir.

Yine son oturuşta, teşehhüt miktarı oturduktan sonra henüz kendi istek ve iradesiyle namazdan çıkmadan namaz vakti çıksa, bu kişinin namazı Ebû Yûsuf ve Muhammed’e göre tamamdır. Ebû Hanîfe’ye göre ise fâsiddir. (Kâsânî, Bedâî’, I, 124; İbnü’l-Hümâm, Feth, I, 397)

Şâfiî ve Mâlikî mezheplerine göre namazdan çıkmak için birinci selâmın verilmesi; Hanbelî mezhebine göre de iki tarafa selâm verilmesi farzdır.

Hanefî mezhebine göre ise selâm farz değil, vâciptir.

Hanefî mezhebi tarihinde, herhangi bir görüşün sahibinden hareketle bazı tercih ölçüleri olmakla beraber, imamlar arasında ibadetler konusundaki ihtilâflarda, ihtiyat gereği, Ebû Hanîfe’nin görüşleri tercih edilir. Yargı (kaza) konularındaki ihtilâflarda, kadılık tecrübesinden dolayı, Ebû Yûsuf’un görüşleri alınır. Miras ve özellikle zevi’l-erhâmla ilgili konularda ise, Muhammed b. el-Hasan’ın derin bilgi ve nüfuzu sebebiyle, onun içtihatları tercih edilir. (Şah Veliyyullah ed-Dihlevî, ‘Ikdu’l-cîd, s. 175; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 49)

İlave bilgi için tıklayınız:

Hanefi mezhebinin imamlarının ihtilafı durumunda, hangi görüş tercih edilmelidir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun