Abdullah b. Mübarek, Ebu Hanife hakkında bazı ithamlarda bulunmuş mudur?
- Abdullah b. Mübarek son yıllarında Hanefilik mezhebinden döndü mü?
- Abdullah b. Mübarek'in ilk başlarda İmam-ı Ebu Hanife'nin öğrencisi olduğunu biliyoruz. Fakat son yıllarında Abdullah b. Mübareğin İmam Ebu Hanife'yi cerh ettiği ve kendisinden duyduğu hadis-i şerifleri sildiği söyleniyor.
- Bu iddialar doğru mudur?
Değerli kardeşimiz,
Ebû Hanîfe’nin talebesi ve dostu olan Abdullah İbnü’l-Mübârek, fıkıhta ilk olarak Ebû Hanîfe’nin metodunu benimsemiş, fıkıh bablarına göre tasnif ettiği "es-Sünen fi’l-fıkh" adlı eserinde onun usulünü esas almıştır. İnsanların en fakihi diye nitelendirdiği Ebû Hanîfe hakkında çeşitli vesilelerle övücü sözler söylemiş, şiirler yazmıştır.
Ebû Hanîfe’nin vefatından sonra Mâlik b. Enes’in ders halkasına katılan İbnü’l-Mübârek, fıkıhta Hanefî ve Mâlikî mezheplerini birleştiren bir usul ortaya koymuştur. Genellikle Hanefîler’den sayılmakla birlikte bazı Mâlikî tabakatında da kendisine yer verilmektedir.
Ona göre, fetva verebilmek için hadis kültürünü çok iyi bilmek, ayrıca fıkıh bilgi ve melekesine de sahip olmak gerekir. Kur’an ve Sünnet’e aykırı bir görüş belirtmek mümkün olmadığından, meselâ herhangi bir fetva veya fıkhî görüş hakkında, “Bu, Ebû Hanîfe’nin görüşüdür.” yerine “Bu, Ebû Hanîfe’nin hadisi anlayışı ve açıklamasıdır.” denilmesini daha doğru bulurdu.
Abdullah b. Mübarek, İmam Azam Ebu Hanife’nin ilme katkısını anlatırken şöyle demektedir:
“İlim tahsili için birçok alime ve şehre gidip geldim. Ebu Hanife ile karşılaşıncaya kadar helal ve haramın illetlerini bilmiyordum.”(1)
Ebu Hanife’nin meseleleri istişare ettiği müçtehit talebelerden bazıları şunlardır: Ebu Yusuf, Muhammed b. Hasan eş-Şeybani, Züfer b. Hüzeyl et-Temimi, Hasan b. Ziyad el-Lü’lui, Veki’ b. el-Cerrah, Abdullah b. Mübarek, Bişr b. Ğiyas el-Merîsi, Afiyet b. Yezid, Davud et-Tai, Yusuf b. Halid es-Semti, Malik b. Miğvel ve Nuh b. Ebi Meryem.(2)
Haset sahibi bazı insanların iftiralarını dikkate alarak Ebu Hanife’yi tenkit edenler hakikatle yüzleştiklerinde tövbe edip Allah’tan mağfiretlerini istemişlerdir. Nitekim Onun muasırlarından Şam diyarının fakihi Evzai, Abdullah b. Mübarek’le karşılaştığında “Kûfe’de ortaya çıkan ve Ebu Hanife künyesiyle şöhret bulan bu bidatçi kimdir?” diye sorar. İbn Mübarek kim olduğunu söylemeden muğlak meseleleri, onları anlama usullerini ve o konudaki fetvaları zikretmeye başlar. Evzai:
– Bu fetvalar kime aittir?
– Irak’ta karşılaştığım bir alime.
– Bu kişi ulemanın büyüklerindendir. Git Ondan daha fazla mesele öğren.
– İşte bu alim az önce bidatçi diye tenkit ettiğin Ebu Hanife’dir.
Daha sonra İmam Evzai ile Ebu Hanife Mekke’de bir araya gelir, İbn Mübarek’in anlattığı konuları müzakere ederler. Ebu Hanife konuları daha da açar. Ayrıldıklarında Evzai İbn Mübarek’e:
“İlminin çok ve aklının mükemmel oluşuna gıpta ettim. Allah Teala’dan hakkında söylediklerimden dolayı affımı istiyorum. Apaçık bir yanlışın içerisinde imişim. Sana gelince İbn Mübarek, sakın Ondan ayrılma!” (3)
Yine Ebu Hanife’den daha fakihini görmedim(4) diyen İbn Mübarek, “Eğer Allah Teala bana Ebu Hanife ve Süfyan’a talebe olmayı nasip etmeseydi sıradan birisi olurdum.” itirafında bulunmuştur.(5)
Hatîb el-Bağdâdî’nin eserinde geçen ve Abdullah b. Mübarek’in Ebû Hanife hakkında söylediği iddia edilen ithamlara gelince:
1. Ebû Hanîfe’nin Hiyel Kitabı Yazdığı İddiası ve Bu İddianın Abdullah b. Mübârek’e Nisbet Edilmesi.
Hatîb el-Bağdâdî (ö.463/1071) tarafından nakledilen ve Abdullah b. Mübârek’in (ö.181/797) söylediği iddia edilen Ebû Hanîfe hakkındaki konu ile ilgili olumsuz sözlerin şu noktalardan kendisine yakıştırıldığı anlaşılmaktadır.
Hatîb el-Bağdâdî başlangıçta Hanbelî iken daha sonra Şafiî mezhebine intisab etmiştir.(6)
Bu sebeple gerek Hanbelîler ve gerekse Hanefîler hakkında taassuba dayalı görüşleri olduğu belirtilmektedir.
Bu cümleden olarak İbnü’l-Cevzî (ö.597/1200) onun Hanbelîlere; Kâtib Çelebi (ö.1067/1656) de Hanefîlere taassupla yaklaştığını zikretmektedirler.(7)
O dönemlerde mezhepler arası çekişmeler sebebiyle bu, gözden uzak tutulmaması gereken bir tutum olabilirse de hadis disiplini alanında önemli bir yere sahip bulunan Hatîb’in en azından rivayetlerde taassuptan uzak durması gerektiği düşünülebilir.
Bu sebeple Ebû Hanîfe hakkında eserinde yer alan iddiaların kendisine ait olmadığı ve sonradan ilave edildiği intibaı doğmaktadır. Bunu güçlendirecek bazı durumlar da söz konusudur. Bunlar üzerinde kısaca durmak gerekirse şunlar söylenebilir:
Ebû Hanîfe ile ilgili iddiaların, biyografilerini verirken ağır şekilde tenkit ettiği kimseler tarafından rivayet edilmesi söz konusu haberlerin esere sonradan eklendiği şüphesini uyandırmaktadır.
Şüphe uyandıran diğer bir husus da Ebû Hanîfe hakkındaki rivayetlerin Târîhu Bağdâd’ın bazı nüshalarında altıda bir oranında daha az veya daha çok sayıda bulunmasıdır.
Ayrıca Hanefîlerin ağırlıkta olduğu Bağdat’ta Târîhu Bağdâd’ın yazılışından, Hatîb aleyhindeki ilk eseri kaleme alan Eyyûbîler’in Dımaşk kolu hükümdarı el-Melikü’l-Muazzam Şerefeddin Îsâ b. el-Meliki’l-Âdil’e (1218-1227) kadar geçen iki yüz yıl boyunca hiç kimsenin Hatîb’e reddiye yazmamış olması da bu açıdan düşündürücüdür.(8)
Bu rivayetlere güveni kaybettiren diğer hususlar da vardır. En önemlisi Abdullah b. Mübârek’ten gelen rivayetler arasındaki kuvvetli çelişkilerdir. Hatîb’in naklettiğine göre Abdullah b. Mübârek şöyle demektedir:
“İnsanların en iyi kulluk yapanı olarak Abdülazîz b. Ebî Revvâd’ı (ö.159/775), en fazla vera‘ sahibi olanını Fudayl b. İyâz (ö.187/703), en bilginini Süfyân es-Sevrî (ö.150/767) en fakihi olarak da Ebû Hanîfe’yi (ö.150/767) gördüm. Fıkıhta Ebû Hanîfe’nin bir benzerini daha görmedim.”(9)
Yine Hatîb’in naklettiğine göre Şam’da Evzâ‘î’nin (ö.157/774) Ebû Hanîfe hakkındaki bazı olumsuz sözleri üzerine evine gidip Ebû Hanîfe’nin kitaplarını getirerek Evzâ‘î’ye gösteren ve onun hakkındaki olumsuz kanaati silen Abdullah b. Mübârek’tir.(10)
Hatîb, bir başka yerde de bizzat Abdullah b. Mübârek’in fıkhı Ebû Hanîfe’den aldığını söylediğini nakletmekte ve onun hakkında güzel şeyler konuştuğunu haber vermektedir.(11)
Bütün bunlardan sonra da Abdullah b. Mübârek’in “Kim Ebû Hanîfe’nin Kitâbü’l-Hiyel’ine bakarsa Allâh’ın helal kıldığını haram, haram kıldığını helal kılar.” şeklinde bir söz söylediğine yer vermektedir.(12)
Abdullah b. Mübârek’ten Ebû Hanîfe hakkında hiyelle ilgili nakledilen sözler arasındaki çelişki açıktır. Bir taraftan Ebû Hanîfe’nin hileye başvurarak haram helalleri ters yüz ettiğini, diğer taraftan ondan fıkıh okuduğunu; Evzâ‘î’nin Ebû Hanîfe hakkındaki olumsuz kanaatini Abdullah b. Mübârek’in değiştirdiğini, hatta insanların en fakihi olarak Ebû Hanîfe’yi gördüğünü naklederken daha sonra onunla ilgili oldukça sert ifadelerine yer vermektedir.
Başta da ifade ettiğimiz gibi, Tarihi olarak konuya bakıldığında Abdullah b. Mübârek Ebû Hanîfe’nin talebesi ve dostu idi. O fıkıhta ilk olarak Ebû Hanîfe’nin metodunu benimsemiş, fıkıh bablarına göre tasnif ettiği "es-Sünen fi’l-fıkh" adlı eserinde onun usulünü esas almıştır. İnsanların en fakihi diye nitelendirdiği Ebû Hanîfe hakkında övücü sözler söylemiş, şiirler yazmıştır. (13)
Mesela, bir şiirinde ne şarkta ne garpta ne de Kûfe’de fıkhı onun kadar iyi bilen birisinin bulunmadığını söylemekte ve onu aşağı görenleri zayıf delillerle gerçek dışı sözler söyleyen cahiller olarak tavsif etmektedir.(14)
Kaynaklarda onun Ebû Hanîfe’ye bağlılığını ifade eden kayıtlar mevcuttur. Mesela o Horsanlı bir heyetle Ebû Hanîfe’ye gelmiş ve tartışılan bir olaydan sonra Ebû Hanîfe’nin görüşünü çok beğenmiş ve onun elini sıkarak “İşte mezhep budur.” diye takdirlerini ifade etmiştir.(15)
Burada dikkate alınması gereken diğer bir husus da şudur: Abdullah b. Mübârek’in Kitâbü’l-Hiyel’le ilgili söylediği bu sözler diğer kaynaklarda da mevcuttur. Ancak bu kaynaklarda Ebû Hanîfe kaydı yoktur.(16) İsabetli olan da bu olmalıdır.
Zira sözü edilen kitabın İslam hukukunun özüne tamamen aykırı hükümler ihtiva ettiği bildirilmektedir. Alimlerin tenkidine uğrayan en önemli konu da kitapta irtidatla ilgili bir tavsiyenin yer almasıdır.
Olay şudur: Ahmed b. Züheyr b. Mervân’ın anlattığına göre bir kadın kocasından belli bir bedel mukabilinde ayrılmak (muhâla‘a) istemiş, kocasının da razı olmaması üzerine kadına irtidat yoluyla ondan ayrılabileceği yönünde bir tavsiyede bulunulmuş, kadın da bu yolu tercih etmişti. Bu olayın kendisine anlatılıp Kitâbü’l-Hiyel’in gösterilmesi üzerine Abdullah b. Mübârek: “Kim bu kitabı yazmışsa o kafirdir. Kim bu kitabı bir yerden diğerine taşırsa o kafirdir. Kimin yanında bu kitap bulunur ve ona razı olursa o kafirdir.” şeklinde tepki göstermiştir. (17)
Zikredilen kitapta Ramazan orucunu tehir, zekat, hacc ve şuf ‘a hakkını ıskat, faizi helal kılma, akitleri feshetme, yalan söyleme, yalancı şahitliğini meşrulaştırmak suretiyle hakları iptale götüren yolları caiz gösterme gibi İslam’ın ruhuna ters konuları ihtiva ettiği belirtilmektedir.(18)
Bu sebeple bu kitabı diğer alimler de şiddetle tenkit etmektedirler. Hafs b. Gıyâs (ö.194/810) bu kitabın üzerine Kitâbü’l-Fücûr (günahlar/isyanlar kitabı) yazılmalıdır derken Ahmed b. Hanbel’in (ö.241/855) de “Kimin yanında Kitâbü’l-Hiyel varsa ve onunla fetva verirse, o, Hz. Muhammed’e (s.a.s.) indirileni inkar etmiştir.” dediği nakledilmektedir.(19)
Nadr b. Şümeyl (ö.203/819) de “Kitâbü’l-Hiyel’de 320 veya 330 mesele vardır ki tamamı küfrü gerektirir ve bu hileleri mübah sayan kafir olur.” demektedir. (20)
Hakkında bu tür bilgiler bulunan bir kitabın sadece Ebû Hanîfe’ye değil mezhep imamlarından hiçbirisine nispet edilmesi uygun değildir. Kaldı ki Abdullah b. Mübârek’in fikirlerinin gerek irtidat gerekse diğer konularda Ebû Hanîfe’nin görüşleriyle örtüştüğü görülmektedir. Kitabı şiddetle tenkit eden Nadr b. Şümeyl de fıkıh konusunda insanları uykudan Ebû Hanîfe’nin uyandırdığını söyleyerek (21) onu takdir ederken kitabı tenkit etmektedir. Bunlar Ebû Hanîfe’nin isminin bu görüşlere mutaassıp birisi tarafından sonradan ilave edilmiş olma ihtimalini kuvvetlendirmektedir.
Zaten onun mevlasının: “Ey Ebû Abdirrahman (Abdullah b. Mübârek)! Bu hile kitabını ancak şeytan ortaya koymuştur.” dediğinde onun: “Şeytandan daha şerli birisi vazetmiştir.”(22) şeklindeki tepkisi de bunu göstermektedir.(23)
Oysa o Ebû Hanîfe’yi insanların en fakihi ve ilmin beyni olarak tavsif ediyordu.(24)
Yine İbn Ebî Hâtim (ö.327/939), Ukaylî (ö.323/935), İbn Hibbân (ö.354/965), İbn Adî (ö.365/976) ve Ebû Hanîfe’ye şiddetli bir şekilde karşı olan diğer müelliflerin onun hayatını anlatırken böyle bir rivayete yer vermemeleri de bir delil değeri taşımaktadır. Eğer bu müellifler bu türden bir bilgi tespit etmiş olsalardı buna mutlaka yer verirlerdi. Bu da gösteriyor ki bu rivayetlere onun ismi sonradan eklenmiştir.(25)
Abdullah b. Mübârek’in hiyel kitabı ile ilgili görüşlerine Ebû Hanîfe’nin isminin eklenmesinin sebebi de onun Ebû Hanîfe’yi çok iyi tanımasından dolayı daha etkili olacağı kanaati olmalıdır. Ayrıca Onun görüşlerini nakleden talebelerinden ve sika ravilerden de sahih bir isnadla böyle bir kitabın rivayet edildiğinin tespit edilmemesi (26) onun böyle bir kitabının bulunmadığını göstermektedir.
2. İbnü’l-Mübârek’in Ebû Hanîfeden Aldığı Dört Yüz Hadisi Silmesi İddiası
Hasan b. Ebî Tâlib > Ahmed b. Muhammed b. Yûsuf > Muhammed b. Cafer b. el-Mudayrî > Îsâ b. Abdillah et-Tayâlisî > Humeydî yoluyla gelen bir rivayete göre, “İbnü’l-Mübârek, ‘Irak’a döndüğüm zaman, Ebû Hanîfe’den aldığım dört yüz hadisi sileceğim.’, dedi.”(27)
Rivayetin senedinde yer alan, Ahmed b. Muhammed b. Yûsuf hakkında Hatîb el-Bağdâdî “zayıf olduğunu, yazmış olduğu rivayetlerin hepsinin reddedildiğini” söylemiştir.(28)
Muhammed b. Cafer b. el-Mudayrî, “ta’n” edilmiştir. (29)
Îsâ b. Abdillah et-Tayâlisî, “sika” bir ravidir.(30)
Humeydî diye meşhur olan kişi, Ebû Bekir Abdullah b. Zübeyr’dir. Sika bir ravidir.(31)
İbnü’l-Mübârek’ten Ebû Hanîfe ile ilgili birçok rivayet gelmektedir. Bunların içinde hem müspet hem de menfi olanlar bulunmaktadır. Yukarıdaki rivayetin isnadındaki ravilerden bir tanesinin naklettiği rivayetlerin reddedildiği ifade edilmesine rağmen İbnü’l-Mübarek’in sildiği iddia edilen hadis sayısına dikkat etmek gerekmektedir. Makalede daha önce zikredilen bir rivayette de aynı rakam telaffuz edilmektedir. Farklı kişilerden aynı rakamların zikredilmesi bu rivayetin uydurulduğuna dair şüpheler meydana getirmektedir.
Abdullah b. Mübarek’in Ebû Hanîfe’yi taltif eden birçok rivayetinin olması da bu düşünceyi güçlendirmektedir.
3. İlim Meclislerinde Hadis Okunmaması İddiası.
Zekeriyya b. Sehl el-Mervezî > Abdullah b. Osman b. Abdân el-Mervezî > Ali b. Hasen b. Şakîk yoluyla gelen bir rivayete göre, “İbnü’l-Mübârek (v. 181/797), Ben, Süfyan es-Sevrî’nin mescidine gidip Allah’ın kitabını dinlemek istedim, o mecliste onu dinledim. Peygamber (s.a.v.)’in hadislerini dinlemek istedim, orada onu işittim. Zühd ve takva hakkında sözler duymak istedim, onları da Süfyan’ın meclisinde buldum. Ama Ebû Hanîfe’nin meclisinde Rasûlüllâh (s.a.v.)’e salâvat getirildiğini bile hatırlamıyorum.”(32)
Hatîb el-Bağdâdî, Zekeriyya b. Sehl el-Mervezî hakkında Darekutnî ve
Neysâbûrî’nin “sika değildir” tespitlerini aktarmaktadır.(33)
Abdullah b. Osman b. Abdân el-Mervezî, İbnü’l-Mübârek’in öğrencilerindendir. “Sika” olduğu belirtilmektedir.(34)
Hatîb el-Bağdâdî, Ali b. Hasen b. Şakîk’in “Mürcie’den ve zayıf” bir ravi olduğunu ifade etmektedir.(35)
Rivayetin isnad açısından bir problemi görünmemektedir. İsnattaki Ali b. Hasen b. Şakîk, Ebû Hanîfe’den nakillerde bulunmaktadır. Mesela, Ebû Hanîfe’nin “Allâh Rasûlü’nden gelenleri kabul ederiz.”, bir başka rivayette ise “Allâh Rasûlü’nden gelen sahih hadisleri alırız.”(36) ifadelerinin nakledeni Ali b. Hasen b. Şakîk’tir. Ebû Hanîfe’den nakilde bulunan bir ravinin “Onun meclisinde salavat bile duymadım.” deme ihtimali bulunmamaktadır.
Cevabımızı Abdullah b. Mübarek’in İmam-ı Azam Ebu Hanife hakkında söylediği bir beyitle bitirmek yerinde olacaktır:
“Müslümanların İmam’ı Ebu Hanife fıkıh, hadis ve hükümle beldeleri ve içinde yaşayanları, sayfalardaki Zebur’un ayetleri gibi süsledi.”
“Doğuda, batıda ve Kûfe’de Onun gibisi yoktur. Allah korkusundan uykusunu terk ederek gecesini ibadetle, gündüzünü de Allah (c.c) için oruçla geçirmiştir.”(37)
Özetle söylemek gerekirse, Abdullah b. Mübarek’in İmam Azam hakkında olumsuz bir görüşü yoktur.(38)
İlave bilgi için tıklayınız:
-
Dipnotlar:
1) Muvaffak Mekki, Menakib-u Ebi Hanife, Daru’l-Kitabi’l-Arabi, Beyrut, 198, s. 306.
2) Hafızuddin b. Muhammed el-Kerderi, Menakib-u Ebi Hanife, Daru’l-Kutubi’l-Arabi, Beyrut, t.y., s. Kerderi, s. 56.
3) Esad Muhammed Said es-Sağirci, el-Fıkhu’l-Hanefiyyu ve Edilletuhu, Daru’l-Kelimi’t-Tayyib, Dımeşk, 2000, I, 8.
4) İbn Hacer Mekki, Hayratu’l-Hısan, s. 66.
5) Zehebi, Siyeru A’lami’n-Nübela, er-Risale, Beyrut, 1998, VI, 398.
6) Ahmed Rızâ, “Târîhu Bağdâd li’l-Hatîb”, Mecelletü’l-Mecma‘i’l-‘lmiyyi’l-Arabî bi-Dımaşk, III/5, Dımaşk 1923, s. 131; Sellheim, “al-Khatib al-Bagdadi”, The Encyclopaedia of Islam (new ed.), IV, 1111.
7) İbnü’l-Cevzi, el-Muntazam (nşr. F. Krenkow), Haydarâbâd 1357-59/1938-40, IV, 194-197, VIII, 268-269; Kâtib Çelebi, Keşfü’z-zunûn, (nşr. Kilisli Muallim Rıfat – Şerefeddin Yaltkaya), İstanbul 1360-62/1941-43, II, 1010.
8) Mahmûd et-Tahhân, el-Hâfız el-Hatîb el-Bağdâdî, Beyrut 1401/1981, s.105-106, 307-309’dan naklen M. Yaşar Kandemir, “Hatîb el-Bağdâdî”, DİA, XVI (1997), 455.
9) Târîhu Bağdâd, XIII, 342-343.
10) Târîhu Bağdâd, XIII, 338.
11) Târîhu Bağdâd, XIII, 324, 355, 369-370.
12) Târîhu Bağdâd, XIII, 426.
13) Raşit Küçük, “Abdullah b. Mübârek”, DİA, I, 123.
14) İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (nşr. Rıza Teceddüd), Tahran 1391/1971, s. 255.
15) Cessâs, Ahkâmü’l-Kur’ân, İstanbul 1335-38, I, 119.
16) İbn Hibbân, Kitâbü’l-Mecrûhîn (nşr. Mahmûd İbrahim Zâyed), Haleb 1395-96/ 1975-76, III, 70-71; İbn Teymiyye, s. 168-169; İbn Kayyim el-Cevziyye, III, 176-177.
17) Târîhu Bağdâd, Târîhu Bağdâd, XIII, 428.
18) İbn Teymiyye, s. 170; İbn Kayyim el-Cevziyye, a.g.e., III, 178.
19) İbn Teymiyye, s. 169; İbn Kayyim el-Cevziyye, a.g.e., III, 175.
20) Tûsî, el-Mebsût,Tahran 1351 ş., V, 95; İbn Teymiyye, s. 169; İbn Kayyim el-Cevziyye, III, 177.
21) Târîhu Bağdâd, XIII, 345.
22) Târîhu Bağdâd, XIII, 427.
23) Kevserî, Te’nîbü’l-Hatîb, Beyrut 1401/1981, s. 177.
24) Ebû Zehre, Ebû Hanîfe, Kahire1366/1947, s.417-418.
25) Kevserî, s. 177-178.
26) Kevserî, s. 77.
27) Târîhu Bağdâd, XIII, 414.
28) Târîhu Bağdâd, V, 124.
29) Kevseri, Te’nibü’l-Hatîb, s. 293.
30) Târîhu Bağdâd, XI, 170.
31) Zehebi, Tezkiratü’l-Huffâz, II, 3.
32) Târîhu Bağdâd, XIII, 404.
33) Târîhu Bağdâd, VIII, 460; Mizzî, Tehzibü’l -Kemâl, XX, 372.
34) İbn Hıbbân, es-Sikât , VI, 168, VII, 460; Zehebî, Tezkiratü’l-Huffâz, I, 271; İbnü’l-Imâd, Şezerâtü’z- Zeheb, II, 48.
35) Târîhu Bağdâd, XI, 370.
36) İbn Abdilber, el- İntıka, s. 144.
37) bk. Tebyidu’s-Sahife (127), Ed-Durru’l-Muhtar ve Haşiyetu İbni Abidin 1/43-44.
38) Detaylı bilgi için bk.
- Saffet Köse, Hîle-i Şer‘iyye Konusunda Ebû Hanîfe’ye Yöneltilen İthamlar, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy. 19, 2012, s. 149-162.
- Mustafa Öztoprak, Târîhu Bağdâd’da Ebû Hanîfe İle İlgili Müspet ve Menfi Rivayetlerin Değerlendirilmesi. Diyanet İlmi Dergi, 49(4), 105-130.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Ebu Hanife Kur'an mahluk dediği için tövbeye davet edildiği ve zindanlarda öldüğü doğru mudur?
- İmam Şafi’nin, İmam Azam’a tevessül etmesi uydurma mı?
- 100'e yakın hadis kitabı mı var?
- İmamı Azam Ebu Hanife, akla aykırı diye bazı sahih hadisleri kabul etmez miydi?
- İmam Azam Ebu Hanife'yi öven alimler ve insanlar var mıdır? Varsa kimdir ve ne demiştir?
- Ebû Hanife, tabiinden midir, sahabileri görmüş müdür?
- EBU HANİFE (İmam-ı Azam)
- Hanefi mezhebinin imamlarının ihtilafı durumunda, hangi görüş tercih edilmelidir?
- İmam Azam'ın, Peygamber Efendimizin ebeveyninin küfür üzere öldüklerine dair bir fetvası var mı?
- Fıkh-ı Ekber gerçekten İmam Azam'ın mı?