Şeytan fare şekline girebilir mi; şeytan bu şekilde görünebilir mi?

Tarih: 20.10.2006 - 08:42 | Güncelleme:

Soru Detayı
Biz dinimizi elimizden geldiğince en güzel şekilde yaşamaya çalışan bir aileyiz. Ramazanda bu işe iyice önem veriyoruz. Kadir Gecesi'nin gündüzünde çokça Kur'an-ı Kerim okuduk; akşam da geceyi bir güzel ihya etmek için anlaştık. Fakat hanım akşam evde fare görmüş. (Kendisi çok korkar fareden) Eve fare girecek açık yer yok. Ayrıca fareyi o kadar aradık iki gündür bulamadık. Tuzak kurduk yok fare. Biz de o geceyi değerlendiremedik...
Cevap

Değerli kardeşimiz,

Günümüzde cinlerle alakalı bir takım çalışmalar yapılmaktadır. Ancak cinler, metafizik varlıklar olduklarından, gerçek hüviyetleri hakkında bugüne kadar sağlam bir bilgi elde edilememiştir. Bazılarınca sadece "enerjidir", "ışıktır..." vb. ifadeler kullanılarak yorumlanmaya çalışılmıştır.

Ne nasıl olursa olsun, onlar da birer ruha sahip varlıklardır. Ve bir kısım hususiyetlerinin bulunduğunda şüphe yoktur. Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle dumansız ateşten yaratılan cinler, insan gibi fiziki bir bedene sahip değil; aksine şeffaf bir varlık olup değişik şekillerde temessül edebilmektedirler ki, buna çokları şahit olmuştur. Hadis kitaplarında da bu gibi rivayetlere rastlamak mümkündür. Mesela, Ebu Hureyre (ra) anlatıyor:

"Ben zekat mallarını bekliyordum. Bir gece, birinin gelip bu malları karıştırdığını gördüm,. gördüm ve yakaladım. Ona, 'Seni Rasulallah'a götüreceğim.' dedim. O ise kendisinin, ihtiyaç sahibi olup aile fertlerine başka bakan kimsenin olmadığını, bundan dolayı da kendisini serbest bırakmamı istedi. Ben de bu haline acıyıp onu serbest bıraktım."

"Ertesi gün Allah Rasulü'nün (asm) yanına geldim. Ben daha bir şey söylemeden Efendimiz (asm):

"Ya Eba Hureyre! Dünkü esiri ne yaptın?" diye bana o geceki macerayı sordu. Ben de

"Ya Rasulallah! Onu size getirecektim; ancak kendisinin fakir olduğunu ve ailesine bakacak kimsesinin olmadığını söyleyince ben de vazgeçtim." deyince, Allah Rasûlu,

"Yalan söylüyor, o yine gelecektir." buyurdular. O akşam ben yine nöbet tuttum. Aynı şahıs yine geldi, ama bu sefer kararım kesindi; ne kadar yalvarıp dil dökse de dinlemeyecek, onu tutup Allah Rasulü'ne götürecektim. O da, bu kararlı tavrımı görünce:

"Şimdiye kadar söylediklerimin hepsi yalandı. Eğer beni bırakırsan sana, okuduğun zaman ben ve emsalimin şerrinden korunabileceğin bir dua öğretirim." diyerek kendisinin yalancı olduğunu itirafla Allah Rasulü'nü tasdik etmişti. Ben ise söyleyeceği duanın ne olduğunu merakla onu hemen bırakıverip dinlemeye başladım. Bunun üzerine o bana,

"Ayete'l-Kürsi'yi okumaya devam ettiğin müddetçe, bütün insî ve cinnî şeytanların şerrinden emin olursun." dedi. Ben de sabah Allah Rasulü'nün huzuruna geldim ve Efendimiz yine:

"Esirine ne yaptın?" diye sordu. Ben de olup bitenleri anlattım. Sözümü bitirince de:

"Yalancı ama, sana doğruyu söylemiş." buyurdular. Ardından:

"Onun kim olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Ben,

"Hayır, Ya Rasulallah!" dedim. Bana, onun şeytan olduğunu haber verdi.(Buhari, Vekalet 10; Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 3; Müsned, 5/423;6/52)

Bu, hayret edilecek bir durumdu! Şeytanın zekat ve sadaka mallarıyla ne işi vardı ve onun ihtiyacı bu değilken niçin gelmişti?.. Belki de onun bereketine müdahele etmek istiyor veya şirretiyle onu kirletmeye çalışıyordu. Daha başka mülahazalar da söz konusu olabilirdi. Ama, o mutlaka kendi fıtratının gereği şeytanlık adına bir şeyler yapıyordu.

Bu tür vak'alar, Muaz b. Cebel, Ubeyy b. Kâ'b, Ebu Eyyub el-Ensârî,.. gibi seçkin sahabi efendilerimiz tarafından da zaman zaman müşahede edilmiştir. Bu da cin veya şeytanların temessülünün tevatüre yakın bir keyfiyetle nakledilmesi demektir ki, o da bu hususu şüphe vermeyecek derecede gözler önüne sermektedir.

Cinler, insan suretinde temessül ettikleri gibi, diğer canlılar şeklinde de temessül etme kabiliyetine sahiptirler. Efendimizin (asm), değişik hadislerinde evlerde görülen yılanlara evvela: "Cin isen çık." denilmesini tavsiye etmesi, eğer çıkmazsa bunun üzerine öldürülmelerini emir buyurmaları,(Müslim, Selam, 139; Muvatta, İ'tisam, 33; Ebu Davud, Edeb, 174; Tirmizi, Ahkam, 2) bu gerçeğe ışık tutan başka bir ifadedir.

Bütün bunlardan anlıyoruz ki, cinler, bazen insan, bazen yılan veya başka bir haşerat şeklinde temessül edip, onların şekillerine girebilirler. Hatta bazen de bu canlıların içlerine girip, adeta onların damarlarındaki kan gibi dolaşarak onları ifsad ve istedikleri istikamete sevk edebilirler.

Ancak hiçbir cin veya şeytan istediği zaman istediği şekle giremeyeceği gibi, Allah'ın izni olmadan hiçbir şeye de zarar veremez. İmam Şiblî, cinlerin ve şeytanların kendi kendilerine şekil değiştiremeyeceklerini, buna güç ve kuvvetlerinin olmadığını, fakat Allah’ın kendilerine öğrettiği kelime ve isimlerden adeta şifre vazifesi yapan birini söylediklerinde, Allah’ın onları bir şekilden diğer şekle, bir halden başka bir hale soktuğunu belirtir. Cinler ve şeytanlar, kendi kabiliyet ve iradeleriyle bu tebdil-i kıyafeti (transformasyon) yapamazlar; yapmaya kalkıştıklarında, bünyeleri parça parça olur ve hayatiyetlerini kaybederler. Bu nedenle görülen farenin cinlerden olma ihtimali olsa bile, Allah'ın izni olmadan hiçbir kimseye ve hiç bir şeye zarar veremez. Müslümanlar, günlük ibadet ve dularıyla böyle varlıkların şerrinden Allah'ın izniyle kurtulur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun