Savaşlar, Allah’ın takdiriyle mi?
Bir ihtiyar, Hz. Ali`ye şunu sordu:
- Bizim Şam`a (Sıffin Harbi`ne) yürümemiz, Allah`ın kaza ve kaderiyle miydi? Bunu bize söylemelisin! Hz. Ali şu cevabı verdi:
- Bitkileri, çimenleri bitiren, mahlûkata can veren Allah aşkına derim ki, hangi yere ayak bassak ve hangi yere konsak, bu ancak Allah'ın kaza ve kaderiyle değil de nedir?
- Öyle ise bizim yorulmamız boşuna, bizim için mükafat, ecir ve sevaba hak kazanmak yok gibi...
- Ey ihtiyar, siz giderken Allah size gidişiniz için büyük ecir verdi. Dönüşte de dönüşünüz için ecir verdi. Çünkü siz bunları yaparken zorla yaptırılmış, buna mecbur edilmiş değilsiniz. Bunları arzunuzla yaptınız.
- Bizi kaza ve kader sevk etmedi mi?
- Yazık! Sen, kaza sana yapıştı, kader sana sarılıp takıldı sanıyorsun. Eğer iş öyle olsaydı, sevap ve ceza batıl olurdu. Vaad ve vaide, emir ve nehye lüzum kalmazdı. Günah işleyene Allah ceza vereceğini söylemez, iyilik sahibini de övmezdi. İyilik yapan övülmeye, kötülük yapandan (cezaya) layık olmazdı.
Değerli kardeşimiz,
Buradaki bilginin sağlam bir kaynağına rastlayamadık.
Rivayete göre, Hz. Ali (ra) döneminde, Şam seferi sırasında bir Müslümanın Şam’a doğru ilerleyişlerinin Allah’ın kaza ve kaderi ile mi olduğunu öğrenmek ister.
Hz. Ali ise inilen vadilerin çıkılan tepelerin, bütün bunların Allah’ın kaza ve kaderiyle olduğunu açıklar. Belli ki bu cevaptan tatmin olamayan bu şahıs, sefer sırasında çektiği zorlukların karşılığını alamayacağı endişesine kapılarak bu tereddüdünü dile getirir.
Ancak Hz. Ali’nin, akabinde yaptığı açıklamalar, muhatabı zihnindeki sorulara bir nokta koyacak niteliktedir.
Hz. Ali yaptığı açıklamalarda; Allah’ın kullarını sorumlu kıldığını ve insan davranışlarında bir mecburiyetin olmadığını belirterek peygamberlerin de boşa gönderilmediğinin altını çizmektedir. (bk. Desuki, Kaza ve Kader, İskenderiyye, 1982, 2/15)
Buna göre, rivayet sahih olsun veya olmasın bunun manası sahihtir.
Kader ilmin bir nevidir. İlim sıfatı kudret sıfatı gibi gücün zoruyla bir netice meydana getirmez. Eskilerin eskimez ifadeleriyle “İlim maluma tabidir”. Yani bir şey nasıl olacaksa ilim ona öyle taalluk eder.
Demek ki, kader, mukadder olan şeyleri önceden şekillendiremez, bilakis, mukadderatın insanların özgür iradeleriyle şekillendiği veya şekilleneceği formuna taalluk eder.
Bu sebeple, içinde “yaratma noktalarının” bulunduğu kısımları Allah tarafından yaratılmış olmasına rağmen, sorumluluk insanın özgür iradesi doğrultusunda meydana gelen neticeye bakar. Diğer bir ifadeyle, sorumluluk Allah’ın ezeli ilmine göre değil, insanın tercihine göre değerlendirilir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Allah'ın küllî iradesi ile insanın cüzî iradesi nasıl bağdaştırılabilir?
- Karantinada kalmak kader mi?
- "Şimdi yaptıklarımız neye göredir? Kalemlerin kuruduğu, …" hadisini açıklar mısınız?
- Aldatılmak kader mi?
- Hz. Lut'un karısının azaba uğramasını Allah mı takdir etmiş?
- Ömer bin Hattab (r.a.)
- Kendime yükselteceğim ne demek?
- Her çile cennet yolunun bir taşıdır, imtihandan kaçan ahireti kaybeder, hadisini nasıl anlamalıyız?
- Peygamber Efendimiz (sav), peygamber olmadan önce, kendinin peygamber olarak gönderileceğini biliyor muydu?
- Allah takdir ettiği için çaldım diyen yalan mı söyler?