"Rabbim beni saptırdığın için and olsun ki, yeryüzünü onlara güzel göstereceğim." ayetinin tam olarak ne anlatmak istediğini yorumlar mısınız?

Tarih: 22.06.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“İblis dedi ki: Ya Rabbi! Beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki ben de dünyada onlara günahları süslü göstereceğim ve senin ihlasa erdirdiğin kulların müstesna, hepsini azdıracağım.” (Hicr,15/39-40)

O bilinen vakte kadar mühlet müsadesini alan İblis Ya Rabbi! dedi, beni azdırmana karşılık yemin ederim ki veya azgınlığıma hükmetmen sebebi ile; yani Allah katından kovulmuş, iyilik ve rahmetten uzaklaştırılmış bir melûn, böyle bir mühlet müsaadesini elde edince şımarır da onu azgınlığa bir teşvik vasıtası olarak kabul eder. Böyle şımartman hakkı için veya çamurdan yaratılanı küçümseyip secde etmediğimden dolayı benim azgın âsi olduğuma hükmetmenden dolayı mutlaka ben, yeryüzünde onlara süsleme yapacağım. Yani maddelerini bahane ederek o kuru çamuru, o kokar balçığı, onlar için süsleyip insanlığın esas yükselmesine vesile olan ruhtan daha hoş, daha süslenmiş, daha kıymetli göstereceğim. Ve mutlaka hepsini azdıracağım.

Ancak içlerinden ihlaslı kulların müstesna, yani yalnız tâatin için seçilmiş, lekesiz özel kulların aldanmazlar. Başlangıçta insanlığın maddesine bakarak mutlaka aşağılığına hükmeden ve onlara zorbalık edebileceğini söyleyen İblis'in, burada bu istisnası (ayırması), şüphe yok ki Allah'ın söyletmesi olan bir itiraftır. (Elmalılı, İlgili Ayetlerin Tefsiri)

Ayette iki husus ön plana çıkmaktadır. Biri, şeytanın iğvası / azdırması. Diğeri, samimi insanların ihlası.

Ayette,  şeytanın insanoğluna olan ezelî ve ebedî düşmanlığına işaret edilmiş, onu doğru yoldan saptırmak için, gece, gündüz demeden gayrimeşru şeyleri ona güzel, süslü göstermeye çalışacağına dikkat çekilmiştir.

İğva ve ihlas ayette iki anahtar kelimedir. Şeytan, kendi iğvasını Allah’ın iğvasına bağlamıştır. Yani; şöyle bir mantık yürütmüştür: “Ey Rabbim! Madem sen Âdem yüzünden beni azdırdın, ben de onun evlatlarını azdırmakla, intikamımı alacağım.”

İlginçtir, şeytan kendi özgür iradesiyle Allah’a karşı yaptığı isyanı dile getirmiyor, onun yerine Allah’ın azdırmasını seslendiriyor.  Gerçek şu ki, azma fiilini isteyen ve o konuda iradesini ortaya koyan şeytandır. Allah ise, onun bu isteği doğrultusunda azgınlığı yaratmıştır. Şeytan, kendi suçunu itiraf etmemek için, kendi kisbini / kazancını değil de, Allah’ın fiilini / yaratmasını ön plana çıkarması, onun şeytanca yaptığı bir kurnazlıktır ve şeytani bir hiledir.

Bu üslubun kullanılmasının bir hikmeti de, şeytanın Adem (as)’in çocuklarına karşı düşmanlığının ta ataları Adem’den beri devam eden köklü bir düşmanlık olduğuna insanların dikkatini çekmek ve onu ciddiye almalarını sağlamaktır.

Bu azdırma tuzağına düşmemek ve ondan korunmak için insanın yegâne sığınağı ihlastır / samimi kul olmaktır.  Bunun anlamı şudur: Şeytan güzeli çirkin, çirkini güzel gösterme sihirbazlığına sahiptir. İnsanın bu büyüleyici tuzaktan korunmak için Allah’ın yardım ve inayetinden başka hiçbir sığınağı yoktur. Ayetteki meal olarak: “Ancak senin ihlasa erdirdiğin kimseler müstesna.” ifadesi bu hususun altını çizmektedir.

İhlasla ilgili kelime hem “Muhlesîn” ihlasa erdirilmiş kimseler;  hem de “Muhlisin” İhlaslı olmaya çalışanlar, şeklinde okunmuştur. Demek şeytanın tuzağından kurtulmanın iki yolu vardır:

Birincisi: Allah’ın kendi özel lütuf ve inayetiyle bazı kimseleri ihlas çizgisinde tutmasıdır. Bu husus, Allah’ın bir lütfudur. İnsanın kabiliyet ve meziyetine bakmaz. Arif olanlar, bunu “Dad-ı Hakra kabiliyet şart nist.” şeklinde formüle etmişler. Yani; Allah’ın verdiğine kabiliyet şart değildir.

İkincisi: Kişinin kendi iradesini kullanarak ihlas çizgisinde bir hayat sürmeye gayret etmesidir. Bu husus herkes için geçerli olan genel bir kuraldır, insanın kabiliyetine, meziyetlerine, çalışmasına bakar.

“İnsan için ancak çalışmasının karşılığı vardır.” (Necm, 53/39)

mealindeki ayette, bu gerçeğe işaret edilmiştir. Bundan anlaşılıyor ki, şeytanın şerrinden korunmanın tek bir sığınağı vardır, o da ihlastır. Bu ihlas sığınağını ulaşmanın da iki yolu vardır: Allah’ın özel lütfu ve insanın samimi çabası. İhlas ise, her zaman, her işte, kalbini, aklını, duygularını Allah’ın rızasına kilitlemektir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun