Peygamberimiz, bir Yahudinin başını taşla ezerek öldürmüş müdür?

Tarih: 08.02.2016 - 14:05 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bir yerde izlediğim video da ve araştırdığım kadarıyla Peygamber Efendimiz bir Müslüman kadını taşla öldüren Yahudinin başını iki taşla ezerek öldürdüğü söyleniyor..
- Bu konu hakkında bilgi verir misiniz?
- Suçluya kısas olarak taşla ceza verilebilir mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hz. Peygamber (a.s.m) Efendimiz, “Müslüman bir kadının başını -iki taş arasında- ezerek öldüren bir Yahudi katile aynı cezayı uygulatmıştır.” (Buharî, Husumat, 1, Diyat, 13;  Müslim, Kasame, 17)

İslam Hukukuna göre, kasden öldürme ve yaralamalarda kısas uygulanır. 

İslam hukukunda kısas, “canı muhafaza” maslahatını gerçekleştirmeye yönelik konulmuş bir cezai yaptırımdır. Katile işlediği suça denk bir ceza olarak ona kısas cezası verilir.

“Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı…”,

“Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki suç işlemekten sakınırsınız.” (Bakara, 2/178, 179)

mealindeki ayetlerin -kısasla ilgili- emri ortada dururken, bu emrin uygulanmaması düşünülebilir mi?

Demek ki, bilerek ve kasden işlenen bir cinayetin cezası aynen uygulanarak kısas yapılmıştır.

Konuyla ilgili bazı hükümler:

1) Kadına mukabil kısas olarak erkeğin öldürülmesi caizdir.

2) Maliki ve Şafiilere göre katil nasıl öldürmüş ise, kendisi de öyle öldürülür.

Kısas yapılırken, katile, işlediği cinayetin aynısı uygulanır. Ya­ni katil, öldürdüğü kişiyi ne ile ve ne şekilde öldürürse kendisi de o şekilde öldü­rülür. Cinayeti işlerken yaptığı işin aynısı yapılır. Fakat ölenin velisi bu yollardan vazgeçip infazın kılıçla yapılmasını tercih edecek olursa, bu caiz olur. Hatta genel fıkıh doktrinindeki görüş ayrılıklarından kurtulabilmek için kılıç yöntemiyle olan infaz daha uygun olur.

Bu görüşlerini kısas hükmünü bildiren ayet ve hadislerdeki lafzın genel olması ile delillendirmeye gayret ederler. Yani kısas, işlenen suça denk bir ceza olduğuna göre infaz ancak suçun işlendiği aynı metotla uygulanırsa, kısas tam olarak gerçekleşmiş olur. Katil kılıçla öldürmüşse, kendisine de kılıç yöntemi, büyük bir taşla vurarak, suda boğarak veya yüksek bir yerden atarak öldürmüşse, kendisine de aynı yöntem uygulanır. (Remli, 1968: VII, 304)

Şafii ve Malikiler bu görüşlerini ayrıca katile, cinayetini işlerken uyguladığı metodun aynısının kendine de uygulanmasıyla adaletin tam olarak gerçekleşebileceği düşüncesine de dayandırırlar.

Hanefi ve Hanbelî hukukçular ise, öldürme şekliyle olacak kısasın sadece kılıçla olacağını söylemektedirler. (Kasani, 1986: VII, 245)

Bunlar bu görüşlerini Hz. Rasulüllah’a nispet edilen şu hadise dayandırırlar: “Kısas yalnız kılıçla yapılır.” (İbn Mace, Diyet, 25; Heysemi, 1407: VI, 291; Beyhaki, 1355: VIII, 63)

Hanefi ve Hanbelîler bu konudaki görüşlerini şöyle izah ederler:

- Öldürme suçu ister kılıç ve benzeri bir aletle işlenmiş olsun, ister taş veya sopa gibi öldürücü bir aletle gerçekleşmiş olsun, suda boğma, yakma, bir organını kesip sonra boynunu vurma, işkence şeklinde veya kısaca sözü geçen hususlar dışında bir cinayet sonucu öldürülmüş olsun, her durum için kısas sadece kılıçla uygulanır.

- Kılıç dışında başka bir aletle veya cinayette hangi metodu kullanırsa kullansın kısasın infazında, katile onun yaptığı gibi yapılmaz, infaz yalnız kılıçla yerine getirilir. Çünkü kılıcın dışındaki metotlarda, öldürmeye ilave olarak, katile işkence söz konusudur. Hâlbuki katilin sadece öldürülmesine izin verilmiş, ona işkence olabilecek eylemler yasaklanmıştır. Ayrıca kısasta, katilin daha az acı çekmesi ancak kılıçla sağlanabilir. (Kasani, 1986: VII, 245; İbn Kudame, 1972: IX, 394)

Bu tespitin o günün şartlarında katile fazla acı çektirmeden infazın ancak kılıçla olabileceği, başka bir alternatifin bulunmadığı gerçeğine dayandığı söylenebilir. Hanefi ve Hanbelî hukukçular bu görüşlerini Hz. Rasulüllah (asm)’ın şu hadisleri ile de desteklemektedirler:

“Allah her şeye karşı güzellikle muamele etmeyi emretmiştir. Birisini öldüreceğiniz zaman en uygun şekilde öldürünüz. Bir hayvanı keseceğiniz zaman en güzel şekilde kesiniz. Hayvan kesecek kişi bıçağını keskinleştirsin, keseceği hayvanı üzmesin.” (Müslim, 1955: Sayd, 57; İbn Hibban, 1993: VIII, 199)

“Rasulüllah el, ayak, burun gibi bir insan uzvunun kesilerek işkence edilmesini yasaklamıştır.” (Buhari, t.y.: Mezalim, 30)

“İnsanların, öldürmede (işkence yapmadan) en uygun şekilde öldürenleri müminlerdir.” (Ebu Davud, 1969: Cihad, 120)

Bu hadisler infazın en uygun yöntemle yerine getirilmesini emretmekle, infaz uygulanacak kimseye işkence ve acı verecek her türlü infaz usulünü men etmektedir. Hadisin metninden, katil cinayeti ne şekilde işlerse işlesin, işkence ederek de irtikâp etse, ona uygulanacak infaz yönteminin en uygun şekilde yapılmasının emredildiği anlaşılmaktadır.

Tekrar ifade edecek olursak o dönemin şartları, teknik imkânları dâhilinde ve oluşan örf-adetlerine göre infazın en uygun yönteminin kılıçla yapılmasının tabii bir durum olarak değerlendirilmesi gerekir.

Hanefiler, bu soruda geçen hadis rivayetini ise şöyle yorumlarlar:

- Katili, öldürdüğünün aynıyla cezalandırmak, İslam'ın ilk devirle­rinde idi. Sonradan bu hüküm kaldırıldı.

- Hz. Peygamber (asm)'in Yahudiyi Allah hakkı olarak öldürmüş ol­ması muhtemeldir. Böyle durumlarda öldürülen alet önemli değildir.

3) Suçlunun suçunu itiraf etmesi ile de kısası gerektiren suçlar gerçekleşir. Çünkü Hz. Peygamber (asm) Yahûdiyi kendi itirafı sebebiyle ce­zalandırmıştır.

4) Bir Müslümanı öldüren gayri müslime kısas uygulanır. 

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun