Peygamber Efendimiz şu an ümmetini görebiliyor mudur; ümmetinin yaptığı kötü amellere üzülüp, yaptığı iyi amellere seviniyor mudur?

Tarih: 31.05.2011 - 05:32 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Peygamberimiz (asm)'in şu anda “her şeyi biliyor veya görüyor” olduğunu düşünmek elbette yanlıştır. Çünkü, her şeyi bilmek, her şeyi görmek sadece Allah’a mahsustur. Hiçbir peygamber ne hayatta iken ne de vefatından sonra böyle bir yetkiye, böyle bir güce sahip değildir.

Ancak, Allah’ın bildirmesi veya gördürmesiyle Peygamberimiz (asm) normal insanlardan farklı çok şeyler görmüş ve bildirmiştir. Gaybî haberlerle ilgili sahih kaynaklarda yer alan yüzlerce sağlam haber bunun delilidir.

Bu bağlamda konuya baktığımızda, Hz. Peygamber (asm)'in ümmetinin amellerinin kendisine gösterildiğine dair haberler olduğunu görebiliyoruz. Mesela;

Abdullah b. Mesud’un bildirdiğine göre peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

“Şu bir gerçektir ki, Allah’ın gezgin melekleri vardır, ümmetimin selamını (salavatını) bana ulaştırırlar. Benim hayatım sizin için hayırlıdır; çünkü siz onunla doğrudan konuşabiliyorsunuz, o da (sorularınıza cevap vermek, bilmediğiniz yeni problemlerinizi çözmek için) sizinle konuşuyor. Ölümüm de sizin için hayırlıdır; çünkü ammeleriniz bana arzedilir; iyi, güzel amellerinizi gördüğümde Allah’a hamd ederim. Kötü amellerinizi gördüğümde ise, Allah’tan bağışlanmanızı isterim.”(Aclunî, 1/368).

Hafız Heysemî, Bezzar’ın rivayet ettiği bu hadisin sahih olduğunu belirtmiştir (bk. Mecmau’z-Zevaid, IX/24/  h. no:14250)

“İyi, güzel amellerinizi gördüğümde Allah’a hamd ederim” ifadesi, Peygamberimiz (asm)'in yapılan iyi amellere sevindiğini gösterdiği gibi, “Kötü amellerinizi gördüğümde ise, Allah’tan bağışlamanızı isterim” ifadesi, onun kötü amellerden ötürü üzüldüğünü, bununla beraber o kişilerin bağışlanması için Allah’a niyaz ettiğini gösterir.

Bediüzzaman Hazretlerinin aşağıdaki sözleri de bu konuya ışık tutmaktadır:

”...İşte şu sırdandır ki; mahiyeti nur ve hüviyeti nuraniye olan Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm, dünyada bütün ümmetinin salavatlarını birden işitir ve kıyamette bütün asfiya ile bir anda görüşür. Birbirisine mani olmaz.”(Sözler, On Altıncı Söz, Birinci Şua)

“Eğer desen: Madem o Habibullahtır. Bu kadar salavat ve duaya ne ihtiyacı var?"

"Elcevab: O Zât (asm) umum ümmetinin saadetiyle alâkadar ve bütün efrad-ı ümmetinin her nevi saadetleriyle hissedardır ve her nevi musibetleriyle endişedardır. İşte kendi hakkında meratib-i saadet ve kemalât hadsiz olmakla beraber; hadsiz efrad-ı ümmetinin, hadsiz bir zamanda, hadsiz enva'-ı saadetlerini hararetle arzu eden(dolayısıyla onunla sevinen) ve hadsiz enva'-ı şekavetlerinden müteessir olan (üzülen) bir zât, elbette hadsiz salavat ve dua ve rahmete lâyıktır ve muhtaçtır.”(Mektubat, Yirmi Dördüncü Mektub’un Birinci Zeyli).

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun