“(Çocuğun) onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk...” ayetinin anlamı nedir ve burada kim korkuyor?
"Erkek çocuğa gelince, onun ana-babası, mümin kimselerdi. Bunun için (çocuğun) onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk..."
- Bu sözün anlamı nedir ve burada kim korkuyor?
Değerli kardeşimiz,
“Oğlan çocuğuna gelince: Onun ebeveyni mümin insanlar idi. Bu çocuğun onları ileride azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk.” (Kehf, 18/80)
mealindeki ayette yer alan ve “korktuk” diye meal verilen “HAŞİNA” kelimesi hakkında “ilim, kerahet, korku” olmak üzere üç yorum yapılmıştır:
Birincisi: Buradaki korkudan maksat bilgidir / ilimdir ve Hızır için kullanılmıştır. Buna göre Hz. Hızır Diyor ki: “Bu çocuğun onları ileride azgınlığa ve küfre sürükleyeceğini -Allah’ın bildirmesiyle- bildim...”
İkincisi: Buradaki “korktuk” tabiri, Allah için kullanılmıştır. Buna göre Hz. Hızır diyor ki: “Allah, bu çocuğun onları ileride azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktu...” Buradaki korku ifadesi, -insanların düşünce dünyalarına hitap eden- bir mecazdır.
Üçüncüsü: Ayetteki haşyet / korku kavramı, kerih (hoş karşılamama) anlamında kullanılmıştır. Ve yine bunu kerih gören kişi Hz. Hızır’dır. (krş. Maverdi, ilgili ayetin tefsiri)
Yorumların hepsi geçen geçerli olmak üzere, ayetteki “bildik / korktuk / kerih gördük” ifadesi çoğul kalıbı olmakla beraber birinci tekil şahıs anlamında kullanılmıştır.
Aslında surede yer alan üç konu hakkında Hz. Hızır’ın farklı ifadeler kullanması dikkat çekicidir.
Mesela: Hz. Hızır geminin durumunu anlatırken: “(Evvela, o gemi, denizde çalışan birtakım fakirlere ait idi.) Ben onu kasden bir miktar zedeledim.” diyor. Doğrudan işi kendisine nispet ediyor. Çünkü geminin delinmesi zahiren bir kusur olduğundan ve insanlar tarafından kolaylıkla yapılabilen bir iş olduğundan, onu kendine isnat etmesi edebe daha uygundur.
Buna mukabil, bir kişiyi öldürme işi, hem icad hem zahir şartlara göre insana isnat edilmeyen bir olay olduğundan; bu konuyu kendisine bildiren Allah’ın emri dairesinde bunu yaptığını seslendirmek için “Biz korktuk ki...” ifadesine yer verilmiştir. Buradaki “Biz” -tazim için değil-, tevazu için kullanılmıştır.
Duvardaki hazine meselesini anlatırken, Hz Hızır, konu tamamen Allah’ın lütuf ve merhametinin eseri olduğu için, bunu öne çıkarma adına kendinden söz etmiyor ve sadece Allah’ın rahmet dolu rububiyetini nazara veriyor:
“(Gelelim duvara: O duvar şehirdeki iki yetim çocuğa aitti. Duvarın altında onlara ait bir define gömülü idi. Babaları, salih, iyi bir insandı). Rabbin onların reşit olacakları çağa gelip, definelerini o zaman çıkarmalarını irade buyurdu.” (krş. İbn Aşur, ilgili yer)
İlave bilgi için tıklayınız:
- Kur'an'da tekrar edilen Hz. Musa ve Hz. Hızır hadisesi nedir?
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Şeytanın zannında doğru çıkmasını neye bağlıyorsunuz?
- Tek bir ümmet olun diye bir emir var mıdır?
- Küfürde birleşenler kafir mi oldular?
- Abdest veya gusül almak günahları siler mi?
- Hz. Hızır suç işlenmeden bir çocuğu nasıl cezalandırır?
- Ehven-i şer açısından Hızır kıssasını değerlendirir misiniz?
- Neden sadece Hz. Osman gelince kapatmıştır?
- Hz. Peygamberin hanımları iki gruba mı ayrılmıştı?
- Allah, İsa’ya, Muhammed’e iman et dedi mi?
- Hızır olayında dileme neden farklıdır?