Allah bunca acıyı neden verdi?

Tarih: 03.11.2025 - 14:05 | Güncelleme:

Soru Detayı

Kendime ve diğer insanlara baktığımda acı ve azap içindeyiz bunun sebebi nedir? Geriye dönüp baktığımda gerek kendim gerek diğer insanlar, canlılar acı ve azap içinde. Allah bunca acıyı neden verdi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Acı çektiğinizi ve çevrenizde acı çekenlerin acısını da içinizde yaşadığınızı anlıyoruz. Bu sizin ne kadar hassas ve merhametli olduğunuzu da gösteriyor. Ayrıca düşünce olarak acıya odaklandığınızı da yansıtıyor.

1. Hayat Karşıtlıklar Üzerine Kuruludur

Hayat iki kutup üzerine kuruludur; gece-gündüz, ışık-karanlık, soğuk-sıcak, siyah-beyaz, iyi-kötü, acı-tatlı vb. Birisi olmadan diğeri olmaz ve olsa bile değeri bilinmez. Acı, kötülüğün kanıtı değil; insan olmanın ve farkında olmanın bir aracıdır.

Oysaki bazen insan sadece olumsuza odaklanabiliyor. İşte o zaman bütüncül bakış açısını kaybediyor.  

Mesela insanın başına gelen ağır imtihanları çekilmez yapan, ağır depresyona sokan, acı ve ıstırap duymasına neden olan şey, acının kendisinden daha çok, kişinin ona verdiği olumsuz anlamlardır.

Düşünce düzleminde ona olumsuz anlam yüklersek acı ve keder hissederiz, olumlu anlamlar yüklersek huzur ve sükûnet hissederiz. Yani acı ve tatlıyı birlikte yaşarız. Çünkü iç dünyamızda yaşadığımız tüm olumlu ve olumsuz duygularımızı, bilişlerimiz ya da düşüncelerimizle biz kendimiz oluşturuyoruz. Yani nasıl inanıyorsak, nasıl algılıyorsak, nasıl düşünüyorsak, duygu dünyamız da ona göre biçimleniyor.

Buna; yorumlarımız, bir kişi ya da bir şey hakkındaki düşünceleriniz de dâhildir.

Bundan dolayıdır ki, aynı olay veya aynı kişi, birisini rahatsız ederken, diğerini etmiyor, hatta tebessüm ettiriyor.

Mesela birisinin yokluğuna, bir hastalığa, bir engelli olma durumuna, bir başarısızlığa olumsuz anlamlar veren kişi, her tarafta acı ve keder görür, hayatı sadece acıdan ibaret zanneder. 

Ama dünyaya gönderiliş gayemize uygun olarak, “Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar.” (Nursi, 2. Lema) şeklinde düşünürsek, işte o zaman çevremizdeki acılar yerini huzura ve rahmetin izlerini görmeye bırakır. Çünkü bu acılarla, hayatımız kemal buluyor, mükemmelleşiyor, ebedi saadetimizi kazanmamıza vesile oluyor. Vesile olduğu için de onları hedefe ulaşmada yaşanacak araçlar olarak görmeye başlarız.

Her zaman düşüncelerimiz duygularımızı etkilemez, bazen de duygularımız düşüncelerimizi etkiler.

Mesela kendimizi bitkin ve huzursuz hissettiğimizde düşüncelerimiz bundan olumsuz etkilenir. Dünya ve çevremiz hakkında olumsuz ve karamsar şeyler düşünmeye başlarız.

Oysaki güzelliklere odaklansak, çevremiz hakkında da güzel düşünmeye başlayacağız. Bediüzzaman hazretleri bu durumu şöyle veciz bir sözle ifade eder:

 "Güzel gören, güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır." (Mektubat, s. 473)

2. Acı Olgunlaşmanın ve İmtihanın Bir Aracıdır

İslam’da acı, imtihanın bir parçası olarak görülür. Kuran’da da bu açıkça ifade edilir:

“Andolsun ki sizi biraz korku, açlık ve mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz.” (Bakara 155)

Yani acı, Allah’ın bizi cezalandırması değil, bizi kendine yakınlaştırma ve imtihan aracıdır. Mevlana der ki:

“Dert insanı Hak’ka götürür.”

Yani, insanın ruhu bazen kırıldığında, yandığında, kaybettiğinde kendini ve Cenab-ı Hak’kı daha derinden hisseder.

Acı, yüzeyde yıkım gibi görünür ama derinde uyanışa vesile olabilir. Çünkü insan genelde rahatken değil, sarsıldığında büyür.

Acıyı böyle görüp değerlendirirsek hem karşılığı ebedi bir cennet olur hem de olgunlaşmanın da bir aracına dönüşür. Nitekim; sabır, merhamet, tevazu, dayanışma, şefkat tüm bu yüce duygular ancak acı karşısında ortaya çıkar.

3.  Bazı Acılar Hür İradenin Sonucudur

Hayrı ve şerri yaratan Cenab-ı Hak’tır, ama bunları cüz-i iradesi ile isteyen de insandır. Acılar ve birçok musibet insanın kendi seçimlerinden doğar. Çünkü insan hür iradeye sahip olduğu için hem iyiliği hem kötülüğü seçme hakkı vardır. Ama bu özgürlük, aynı zamanda acılara da sebebiyet verir. Mesela bir insanın başka birine zulmetmesi Allah’ın adaletsizliği değil, insana verilen özgürlüğün yanlış kullanımıdır.

Allah dileseydi herkes melek gibi olabilirdi, ama o zaman, imtihan sırrı ortadan kalkardı, kabiliyetler inkişaf etmezdi. Hz. Ebubekir ile Ebucehil aynı seviyede kalırdı.

4. Acı, Hayatta Kalmamız İçin Yaratılmıştır

Acı olgusuna psikolojik açıdan baktığımızda, acının aslında biyolojik ve duygusal olarak hayatta kalmamız için yaratıldığını görürüz. Bedensel acı, vücudun bir tehlikeyi haber vermesidir. Ruhsal acı da, genellikle içsel bir dengesizliğin ya da tatminsizliğin işaretidir, yani bir “yeniden yönlenme çağrısı” gibidir. Kısaca acı, bazen bize “bu yolda bir yanlış var, değişmen gerek” der.

5. Acı, Rahmetin Gizlenmiş Şeklidir

Bazen rahmet, ilk bakışta azap gibi görünür.

Kuran’da “Hoşlanmadığınız şeyde sizin için hayır vardır.” (Bakara, 216) bu gerçeği açıklar.

İnsan, anlık acıya bakar; Allah ise o acının doğuracağı uzun vadeli rahmete, olgunluğa, ebedi kazanca bakar.

Hasta olduğumuzda sabırla olgunlaşırız,

Kaybettiğimizde kalbimiz dünyaya değil Allah’a bağlanır,

Düşkünlükte paylaşmanın, şükrün anlamını öğreniriz.

Yani, bazen acı görünüşlü olaylar, kalbin tedavisidir.

6. Acı, Empati ve Birlik Bilincini Doğurur

Eğer dünyada acı olmasaydı, merhamet, yardımlaşma, empati gibi duygular da gelişmezdi.

İnsan, başkasının acısını hissettiğinde onunla bağ kurar; o bağ da toplumu bir arada tutan rahmânî bir bağdır.

Bu yüzden hadislerde, “Müminler bir vücudun azaları gibidir; biri ağrırsa diğeri de hisseder.” (Buhârî, Edeb 27) buyrulur.

Yani acı, sadece bireysel olgunluk değil, insanlık ailesinin dayanışmasını doğuran bir unsurdur.

7. Bu Dünya Nihai Adaletin Yeri Değildir

Birçok insanın zihnini meşgul eden büyük soru şudur:

“Madem Allah adildir, neden masumlar da acı çekiyor?”

Cevap:

Bu dünya imtihan ve süreç yeridir, nihai adalet yeri değildir.

Dünya, “sonuçların tamamının görüleceği” bir yer olsaydı, ahirete gerek kalmazdı.

Kuran der ki:

“O gün (kıyamette) kim zerre kadar hayır işlemişse onu görür; kim zerre kadar şer işlemişse onu da görür.” (Zilzâl, 7–8)

Dolayısıyla, burada görünen adaletsizlikler, orada tam adaletle karşılık bulacaktır.

8. Acı, Dua ve Yakınlığın Kapısını Açar

Rahatlık içinde insan genellikle Allah’ı unutmaya meyillidir; ama acı çektiğinde kalbi daha çok O’na yönelir.

Kuran, Yunus Peygamber’in balığın karnında ettiği duayı örnek verir:

“Zulmedenlerden oldum.” dediğinde, Biz onu kurtardık. (Enbiyâ, 87–88)

Yani acı, insanı dua makamına yükseltir; duanın özü de aczini fark etmektir.

Bu da, Allah ile en derin bağın kurulduğu andır.

9. Acının Nihai Amacı: Ebedî Saadete Hazırlık

İslam’a göre dünya, sürekli kalınacak yer değil, geçici bir eğitim alanıdır.

Buradaki acılar, ahirette sonsuz huzuru hak edebilmemiz için birer arınma vesilesidir.

Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurur:

“Müslüman’a isabet eden yorgunluk, hastalık, gam, keder, hatta ayağına batan bir diken bile günahlarına kefaret olur.” (Buhârî, Merdâ 1)

Yani Allah, acıyı bile kulunun affına, olgunluğuna ve cennetine giden bir vesile yapar.

Sonuç:

Acı, Allah’ın bize bıraktığı bir “imtihan dili”dir.

Eğer iman ve sabırla bakarsak, o acı rahmetin gizli suretine dönüşür.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun