Nisa suresi 34. ayette bir kısmının diğerine üstünlüğü, erkeklerin üstünlüğü müdür?

Tarih: 31.10.2015 - 02:03 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Nisa suresi 34. ayette bir kısmının diğerine üstünlüğü Bakara suresi 228. ayetteki üstünlük müdür?
- 228. ayette erkeklerin bir derece fazlalığı vardır diyor. Burada Nisa 34 ile Bakara suresindeki 228. ayetteki ifadeler aynı şeyi mi belirtiyor?
- Bir de bazıları buradaki üstünlükten kasıt erkeğin bedenen üstün olmasını söylüyorlar, açıklayabilir misiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Tefsir kaynaklarında “erkeğin fazla bir dereceye sahip olması” hususu çok değişik yorumlarla açıklanmıştır.

Bunlardan İbn Abbas’ın şu görüşü dikkate değerdir:

“Erkek, kadına mehir ve diğer geçim konusundaki infakından ötürü bir derece daha üstün bir konumdadır. Bu üstünlük (bir fazilet üstünlüğü değil), evin reisi olmak haysiyetiyle sorumluluğunun fazlalığıdır. Kadının hakkını vermesi, ona karşı tolerans göstermesi, onun bütün hak ve hukukuna riayet etmesi, bu sorumluluğun bir gereğidir.” (bk. Maverdi, Beğavi, İbnu’l-Cevzi, Kurtubi, BakaraSuresi 228. ayetin tefsiri)

- Bu açıklamalardan anlaşılıyor ki,  Bakara suresinin 228. ayetinde yer alan “Erkeklerin hanımları üzerinde bulunan hakları gibi, hanımların da kocaları üzerinde meşrû çerçevede hakları vardır. Şu kadar ki erkeklerin onların üzerindeki hakları bir derece daha fazladır.” mealindeki ifade ile Nisa suresi 34. ayetinde yer alan “Kocalar eşleri üzerinde yönetici ve koruyucudurlar. Bunun sebebi, Allah’ın bazı insanlara bazılarından daha fazla nimet vermesi ve bir de kocalarının mehir verme, evin masraflarını yüklenmeleri gibi mali yükümlülükleridir. O halde iyi kadınlar: itaatli olan ve Allah kendi haklarını nasıl korudu ise, kocalarının yokluğunda, onların hukuklarını koruyan kadınlardır.” mealindeki ifade, aynı hakikate işaret etmektedir.

- Nitekim, Fahreddin Razi, bu iki ayet arasındaki ilişkiye açıkça değinmiş ve şu görüşlere yer  vermiştir:

“Erkek/koca, kadının hukukuna riayet etmesi konusunda bir ayrıcalığa sahiptir. Bu da kocanın, karısının mihrini vermesi, geçimini temin etmesi, onu her konumda savunup koruması, onun maslahatına olan işler yapması ve sıkıntılara maruz kalmaması için gereken titizliği göstermesi gibi hususlardır. İşte erkeğin bu artı görevlerine mukabil, kadının da kocasına karşı saygı ve sevgiyle davranması gerekir. Bu açıdan bakıldığında, (Bakara suresi 228. ayetindeki) bu ifadeler, Nisa suresi 34. ayetteki ifadeler gibidir.” (bk. Razi, Bakara 228. ayetin tefsiri)

- “Bir de bazıları buradaki üstünlükten kasıt, erkeğin bedenen üstün olmasını söylüyorlar açıklayabilir misiniz?” şeklindeki sorunuza şöyle cevap verebiliriz:

Kur’an’ın hiçbir ayetinde erkeklerin kadınlardan üstün olduğuna dair bir ifade yer almamıştır.

Nisa suresi 34. ayetinde belirtilen hususları şöyle açıklayabiliriz:

- Hâkimlik: Ayette erkekler “kavvamdır” deniliyor. Bu kelime, hâkim manasına değil, yönetici, gözetmen, sorumlu manasına gelir. Bununla beraber, -aşağıda da ifade edileceği üzere- İslam’da reis olmak hizmetkâr olmak anlamına gelir.

- Üstünlük: Ayette erkeğe bu sorumluluğun verilmesinin gerekçesi olarak gösterilen “erkeklerin üstünlüğü” fazilet üstünlüğü değildir. Ayette belirtilen üstünlük, aile geçimini sağlama noktasındaki üstünlüktür. Yani, erkek kuvvette, sabırda, aile geçimini temin etmede kadından daha üstündür/daha kabiliyetlidir/daha dayanıklıdır demektir. Nitekim, ayetin ilgili ifadesinin özetle meali şöyledir:

“Kocalar eşleri üzerinde kavvamdır/yönetici ve koruyucudurlar. Bunun sebebi, Allah’ın bazı insanlara bazılarından daha fazla nimet (maddi-manevi güç-kuvvet) vermesi ve bir de kocalarının mehir verme, evin masraflarını yüklenmeleri/evi geçindirmeleri gibi mali yükümlülükleridir.”

Fazilet üstünlüğü:  İslam’da gerçek üstünlük, fazilet, kıymet ve değer üstünlüğüdür. Yoksa, bir çok hayvanın insanlardan güç kuvvet bakımından daha üstün olduğu bilinmektedir. Nitekim,

“Allah katında en değerli/en üstün olanınız Allah’a karşı en çok saygılı olanınızdır.” (Hucurat, 49/13)

mealindeki ayette üstünlük kriteri (erkeklik-kadınlık değil), Allah’a karşı gösterdikleri saygı olduğu ifade edilmiştir.

- Evin Reisi: Bir evde hiçbir reis olmazsa anarşi olur. İki reis olursa kavga olur. Kadın reis olursa, riyasetin temel özelliği olan kuvvet, metanet, sözünü dinletmek gibi konularda -şefkat kahramanı olan birer anne oldukları için- otoriteyi kurmalarının zor olduğuna insanlık tarihi ve insanlık ailesi şahittir. Demek ki bir evde sözü dinlenen bir büyük, bir reis olmazsa o ailede anarşi kol gezer. Böyle sözü dinlenir bir büyüğün büyük çoğunlukla ancak erkelerden olabilirliği herkesin bildiği bir realitedir. Çocukların -yüzde doksanın üzerinde bir oranda- anneden ziyade babadan çekindikleri, onun sözünü daha fazla dinledikleri gerçeği, gün gibi ortadadır.

Bu durumda siz olsanız evin sorumluluğunu kime verirsiniz? Demek ki, evin reisi olmak, daha üstün olmak anlamına değil, aile huzur ve barışını ve de geçimini temin etmek manasına gelir.

- İtaat: Kadınların erkeklere itaat etmesi, onlar için bir küçüklük değildir. Evde bir erkeğin makul olan sözlerini yerine getirmenin ne zararı vardır. Evde sözü dinlenecek bir kimseye ihtiyaç olduğuna göre ve bu kişi de erkek olduğuna göre, çocuklara örnek olma adına kadının kocasına itaat etmesi kadar makul bir durum olamaz. Dairede çalışan kadınların yabancı erkelerin emirlerini harfiyen yerine getirdikleri ortada iken, kendi eşine karşı duyarlı davranması kadar doğal bir şey olabilir mi?

- Bununla beraber, bu itaat kavramı, bir amir-memur durumunu çağrıştırmamalıdır. Çünkü, İslam’da evvela İslam’a aykırı, bir emir ve rica olamaz. Allah’a muhalif olan yerde kula itaat edilmez. Bu sebeple bu itaat, aile içerisinde kadının dik kafalılık etmemesini ön gören bir kavram olarak görülmelidir.

Bu açılamadan, erkeğin hanımına itaat etmemesi diye bir anlam da çıkarılmaz. Nitekim, Peygamberimiz (asm), meşhur Hudeybiye olayında, kurbanların kesilmesini istediği halde, sahabeler vaziyetin şaşkınlığından ötürü yerlerinden kımıldamamışlardır. Ve bu durumu eşi Hz. Ümmü Seleme ile istişare etmiş ve dediklerini yerine getirmiştir.

İslam’ın bu karşılıklı anlayışları benimsediğini çok iyi bilen Bediüzzaman Hazretleri: Ailenin huzur ve mutluluğunu “hürmet-i mütekabile=karşılık saygı” erdemine bağlamıştır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun