Kuran’da Allah mı yoksa Muhammed mi konuşuyor belli değildir?

Tarih: 12.05.2022 - 07:07 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Kur’an’da konuşan Allah, bazı ayetlerde Ben; bazılarında da Biz zamiriyle konuşuyor. Sitenizde bu durum şu şekilde izah ediliyor:
“Allah'ın ‘Ben’ diye hitap ettiği ayetlerin büyük ekseriyeti hep zatıyla ilgilidir; ‘Biz’ diye hitap edilen ayet-i kerimelerde ise, umumiyetle arada bir vasıta vardır. Mesela, Kuran'ın indirildiğini haber veren bütün ayet-i kerimelerde "Biz indirdik" buyurulur. Bütün ayetler vahiy kanalıyla indirildiğine göre, burada Allah ile Peygamber (asm) arasındaki vasıta, bir melek olan Cebrail (as)'dir. Ayrıca ‘Biz’ ifadesi, Cenab-ı Hakk'ın azametini (büyüklüğünü) göstermektir."
- Bu açıklamalar makuldür ve gayet güzeldir.
- Ancak öyle ayetler vardır ki; Kuran’da Allah mı yoksa Muhammed mi konuşuyor belli değildir?
- Siz de takdir edersiniz ki, Muhammed konuşuyor olsa o zaman o cümle ayet olmaz hadis olur. Bu durumda olan ayetlerin bazıları şunlardır:
“Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. -Kuşkusuz ben de O’nun tarafından size gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.” (Hud Suresi, 2)
“Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra O'na tövbe edin. Allah da sizi belirlenmiş bir süreye kadar dünya nimetlerinden güzelce yararlandırsın, fazlasını yapan herkese de iyiliğinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin başınıza gelecek o dehşetli günün azabından korkarım.” (Hud Suresi, 3)

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle ifade edelim ki, soruda bilgi eksikliği ve hatalı düşünce vardır. Kur'an Allah kelamıdır, beşer kelamı değildir. Hz. Peygamber Efendimize (asm) aitmiş gibi görünen ifadeler de Allah kelamıdır. Her surede ayette ya açıktan ya da gizli olarak "de ki" ifadesi olduğu gibi, Peygamber Efendimize (asm) bunu söylemesi isteyen Allah’tır. Peygamber Efendimiz de Allah’tan aldığı emri aynen tebliğ eder.

Şu hâlde ilgili ayetlerin ve ifadelerin başında, “Allah bana şöyle söylememi emretti” şeklinde bir mana vardır. Zira Hz. Muhammed (asm) Allah’ın Elçisidir, Allah’tan getirdiği her ayet de Allah’ın kelamıdır.

Kur'an, Peygamberimiz (asm) Efendimize ayet ayet, sure sure vahyedilmiştir. Cenab-ı Hak, bu ayetlerden bazılarında insanlara öğüt verirken; bazılarında da üzerinde düşünmemizi, ibret almamızı ve ders çıkarmamızı istediği tarihi hadiseleri hikâye eder. Bazen de peygamberlerin, meleklerin sözlerini haber verir. Hatta Firavun’un, şeytanın ve müşriklerin sözlerini dahi nakleder.

Şimdi bu durumda -haşa- Kur'an’da Firavun sözü var demek nasıl büyük bir yalan ve iftira ise, aynı şekilde Allah’ın “şöyle de, de ki” diyerek Elçisine söylemesini istediği bir kelamına -haşa- peygamber sözü demek de öyle bir yalandır ve büyük bir iftiradır.

Demek ki, Kur'an'daki öğütler birer ayet olduğu gibi; peygamberlerin, meleklerin, şeytanın ve Firavun’un nakledilen sözleri de birer ayettir. Kur'an onların sözünü nakletmekte, birer ilahi kelam hüviyetine icra ederek zikretmektedir.

Soruda geçen ayetlere gelince:

Bu ayetlerin meallerini soruda da geçtiği şekliyle bir daha okuyalım:

“Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Kuşkusuz ben de onun tarafından size gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.” (Hud, 12/2)

“Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra ona tövbe edin. Allah da sizi belirlenmiş bir süreye kadar dünya nimetlerinden güzelce yararlandırsın, fazlasını yapan herkese de iyiliğinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin başınıza gelecek o dehşetli günün azabından korkarım.” (Hud, 12/3)

Mealden anlaşılan yorumların dışında, bu ayetleri şöyle açıklamak da mümkündür:

a) Bu ifade Allah’ın peygamberine yaptığı bir emirdir. Buna göre 2. ayetin meali şöyledir:

"(Resulüm! İnsanlara de ki:) ‘Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Şüphesiz ben de onun tarafından size gönderilmiş bir uyarıcı ve bir müjdeleyiciyim.’"

b) Baştan sona kadar bu ayetteki sözlerin hepsi Allah’a aittir. Bu takdirde ayetin meali şöyledir:

“Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Şüphesiz ben (Allah olarak) ondan başkasına ibadet etmemeniz için sizi (cehennemle) uyarıyorum ve (ona ibadet etmeniz halinde de) sizi (cennetle) müjdeliyorum.”

Buna benzer bir ifade de Al-i İmran suresi, 28. ayette “Allah sizi kendisinden korkmanız için uyarıyor.” şeklinde geçiyor. (bk. Kurtubi, ilgili yer)

c) Kur’an’da Hz. Peygambere (asm) hitap eden “Kul = De ki” kelimesinin açıktan bulunmadığı yerlerde de melhuz ve mukadder olduğu kabul gören bir tefsir usulü kaidesidir. Bu ayetlerde de bu kelimenin mukadder / takdirî olduğunu düşünmek hem Arapça dil kurallarına hem de dinin kaidelerine uygundur.

Örneğin, Fatiha suresine başlarken okuduğumuz, "bismillahirrahmanirrahim" ve "elhamdulillah" ifadelerinin başında da bu ifade (kul / de ki) takdiridir. Çünkü bu ifadelerde de zahiren Peygamberimiz (asm) konuşuyor gibidir. Hakikatte ise konuşan Yüce Allah olduğu için bu ifade benzer ayetlerde -bir üslup özelliği olarak- takdiren (gizli olarak) bulunmaktadır.

Buna göre, söz konusu ayetlere şöyle izahlı bir meal verilebilir:

"Elif-lâm-ra. (Resulüm!) Bu, insanlara, Allah'tan başkasına ibadet etmemelerini emretmen ve onlara 'Ben, Allah katından size gelen bir nezir (uyarıcı) ve bir beşir (müjdeleyici peygamberim)' demen için, hakim ve habir (her şeyi hikmetle yapan, her şeyden hakkıyla haberdar olan Allah) katından gönderilmiş, ayetleri muhkem kılınıp açıklanmış bir kitaptır." (Razi, Mefatih, ilgili ayetin tefsiri).

d) Din bir imtihandır. İmtihan birinci malzemesi vahiydir / Kur'an’dır. İmtihan ise, olumlu olumsuz değişik ihtimallere açık olan sorulardan ibarettir. İslam dini ile yapılan imtihanın baş kitabı ve kaynağı Kur'an’dır. O hâlde diğer imtihan sorularında olduğu gibi, Kur'an’da da farklı ihtimalleri olan sorular barındırması imtihanın gereğidir.

Kur'an insanların alışageldikleri belli bir üslubu takip etmiyor. Olayları farklı zaman kipleriyle, kişileri farklı kiplerle anlatıyor.

Örneğin Yüce Allah kendinden bahsederken bazen “Allah”, “Rahman” gibi isimlerini kullanırken, bazen zamirlerle “ben”, bazen “o”, bazen de mühim hadise ve kıyamet gibi inkılaplara gücünün yeteceğini ifade etmek için azamet ifadesi olarak “biz” zamirini kullanıyor.

İşte Hud suresi 2. ayette de Kur'an’ın bu çok zengin üslup özelliğinin bir yansıması olarak, (Resulüm!) Sen onlara gönderilmiş bir uyarıcı ve bir müjdecisin” ifadesi yerine, muhataplar dikkate alınarak, (De ki:) Ben size gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim.” ifadesi kullanılmıştır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun