Kocası vefat eden kadının, iddeti, nafakası, varisliği nasıldır?

Kocası vefat eden kadının, iddeti, nafakası, varisliği nasıldır?
Tarih: 05.10.2021 - 20:01 | Güncelleme:

Soru Detayı

- İmam Şafi’den gelen şu rivayet sahih mi?
- Rivayette küçüklerin büyüklerin iddetinden bahsediyor. Üstelik Hibban bin Munkız rivayetlerde engelli bir sahabi olduğu söyleniyor. Bazı rivayetlerde Hz. Osman döneminde vefat ettiği söyleniyor bazı rivayetlerde Hz. Osman sonrası vefat ettiği söyleniyor. Bu rivayetteki raviler doğru kişiler mi alimler bu rivayet için ne demişlerdir, açıklayabilir misiniz?
 - İmam Şafiî´nin, Said bin Sâlim´den yapmış olduğu rivayeti naklederler. Said bin Salim, İbn Cüreyc´den, o da Abdullah bin Ebû Bekir´den rivayet ederek der ki:
- Hibban İbn Munkiz sıhhatte ve karısı da çocuk emzirmekteyken karısını boşadı. Karısı yedi ay hayız görmeksizin bekledi. Çocuk emzirmesi, hayız görmesini engelliyordu. Sonra Hibban hastalandı. Kendisine, "Eğer sen ölürsen, boşanmış olduğun bu kadın sana mirasçı olacaktır" denildi. O da Hz. Osman (r.a.)´ın yanına giderek karısının durumunu ona anlattı. Hz. Osman (r.a.)´nı yanında o esnada Hz. Ali ile Zeyd (r.a.) oturmaktaydılar. Hz. Osman, bu ikisine görüşlerini sordu. Onlar da kocanın ölümü halinde bu kadının ona mirasçı olabileceğini; kendisinin ölümü halinde kocasının ona mirasçı olabileceğini; bu kadının hiç hayız görmemiş veya hayızdan kesilmiş bir kadın olmadığını, sonra az olsun çok olsun hayzının iddeti üzere bulunmakta olduğunu görüş olarak bildirdiler.
- Bunun Üzerine Hibban, ailesine dönerek çocuğu onun elinden aldı. Emzirme işi sona erince kadın hayız gördü. Sonra yine hayız gördü. Sonra Hibban, karısının üçüncü hayzı görmesinden önce vefat etti. Karısı da vefat iddeti bekledi ve Hibban´ın malına mirasçı oldu.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İddet: Kadının eşinden boşandığında veya kocası vefat ettiğinde bir müddet beklemesidir.

Rivayetin Kaynağı ve Sıhhati

İmam Şâfiî’nin Müsned’inde, İmam Mâlik’in de Muvatta’ında tahrîc ettiği bu rivayete dair herhangi bir sıhhat hükmüne rastlanmamıştır. Kütüb-i tis’a içerisinde yalnızca Muvatta’da bulunmaktadır. İmam Şâfiî rivayeti, Said b. Salim > İbn Cureyc > Abdullah b. Ebû Bekir isnadıyla eserine almıştır.(1)

Bu rivayet, Hz. Hibban’ın emziren eşini boşamasını, eşinin emzirme nedeniyle hayzının on yedi ay kadar bir süre kesilmesini ve Hibban’ın hastalığı esnasında ölmesi durumunda eşinin mirasçı olup olamayacağı tartışmasını konu almaktadır.

Olay Hz. Osman’a intikal etmiş, Hz. Ali ve Zeyd ile birlikte hüküm vermişlerdir. Hibban, hükmün ardından çocuğu almış ve emzirme kesilince eşi hayız görmüştür.

Hibban, karısının üçüncü hayzından önce vefat edince, vefat iddeti ardından kadın Hibban’a mirasçı olmuştur.

Üzerine hüküm bina edilen mezkûr rivayet hakkında fazla malumat edinilememiştir. Fakat mevkuf yani sahabi sözü kabul edilmek kaydıyla sahih hükmü verilmesinde bir beis görülmemiştir.

Nitekim bu rivayeti İmam Şâfiî ve İmam Malik’in tahrîc etmiş olmaları onun sahih olduğu gerekçesiyle kullanılıp, üzerine hüküm bina edildiği şeklinde yorumlanabilir.

Hayzı Kesilen veya Geciken Kadının İddeti

Bu rivayet mezheplerin fıkhî ihtilaflarında belirleyici rol oynamaktadır.

Çocuğunu emzirme nedeniyle hayzı geciken kadının, çocuğunu sütten kestikten sonra âdet görerek mi yoksa aylara göre mi iddet bekleyeceği sorusuna cevap ararken, Hanbelîlerin görüşlerini desteklemek adına kullandıkları bir rivayettir.

Hanbelîler, emzirme nedeniyle hayzı kesilen kadının hayzı geri gelmedikçe iddetin tamamlanmayacağı görüşündedirler. Onlara göre bu kadının “üç hayız dönemi” iddet beklemesi gerekir. Malikîler de aynı kanaattedir. Şayet hayzı gelmezse menopoza girinceye kadar iddeti tamamlanmaz.

Fakat bazı Hanbelîler, kadının hayzı gelmezse, bir yıl iddet beklemesi gerektiğini söylerler.

Malikîler de bu durumda bir yıl süre tanırlar ve bir yılın akabinde kadının başka evlilikler yapmasının helal olduğunu savunurlar.

Hanefiler ise kadının menapoza girmedikçe iddetinin tamamlanmadığı kanaatindedirler. Fakat bu durumdaki kadın “üç ay” beklemekle iddetini tamamlamış sayılmaktadır.

Şâfiîler de Hanefîlerle aynı kanaattedir. Emzirme veya hastalık nedeniyle hayzı geciken kadının çocuğu sütten kesinceye veya iyileşinceye kadar sabretmesi ve sonra da hayız görmesi gerektiğini belirtirler.(2)

Özetle:

Maliki ve bazı Hanbelîler, bu konuda mezkûr rivayetten hareketle, emzirme nedeniyle hayzı kesilen kadının âdet görerek iddetinin tamamlanacağını savunurlar.

Hanefî ve Şâfiîler ise, iddetin aylarla tamamlanacağını belirtirler.

Hukuk-ı Aile Kararnamesi’nde Tercih Edilen Hüküm

1917 tarihli Hukuk-ı Âile Kararnamesi’nde, iddet konusunda genelde Hanefî mezhebinin görüşü takip edilmekle birlikte, bu konuda Malikî mezhebinden istifadeyle, iddet esnasında hayız görmeyen veya bir iki defa gördükten sonra üçüncüsünü görmeyen kadınların yaşı normal menopoz dönemine varmışsa, bu tarihten itibaren üç ay, değilse iddetin gerekmesinden itibaren dokuz ay iddet beklemesi öngörülmüştür (bk. md. 140)

Kararnamenin bu hükmü diğer İslâm ülkeleri kanunlarına da tesir etmiştir.

İddet Bekleyen Kadının Varis Olması

Kadın, iddet beklerken kocası vefat ederse, onun malına varis olur. Eğer ölen kocasının çocukları varsa sekizde bir, yoksa dörtte bir nispetinde miras hakkına sahip olur.

Ölüm İddeti Bekleyen Kadının Mesken ve Nafaka Durumu

Hanefîlere, Hanbelilere ve Şâfiî mezhebinde bir görüşe göre, ölüm iddeti bekleyen kadına kocasının malından mesken ve nafaka tahsisi gerekmez. Kocası ölen kadının hamile olması, nikahın sahih veya fasid olması da sonucu değiştirmez. Çünkü koca öldüğünde kişiliği ve böyle bir yükümlülük için gerekli olan vücûb ehliyeti sona ermiş ve mal aralarında bu kadının da bulunduğu mirasçılara intikal etmiştir. Cenin de sağ doğduğu takdirde, mirastan pay alacak ve aile içinde bir sonraki nafaka yükümlüsünün bakımına girecektir.

Dolayısıyla ölen kocanın veya diğer mirasçıların böyle bir nafaka borcuna muhatap kılınması doğru olmaz.

Malikîler ve Şafiîler, nafaka hakkı konusunda çoğunluğun yanında yer almakla birlikte, mesken hakkında farklı düşünürler. Nitekim Şafiî mezhebinde ağırlıklı görüş kocası ölen kadının sadece mesken hakkının bulunduğudur. Malikîler, müşterek meskenin ölen kocanın mülkü olması veya iddet süresini de kapsayacak şekilde kira bedelinin onun tarafından ödenmesi halinde, ölüm iddeti süresi olan dört ay on gün boyunca kadının süknâ hakkının bulunduğu görüşündedir.

Aralarında sahabe ve tabiinden bazı âlimlerin ve Hanbelî fakihlerinin bulunduğu diğer bir gruba göre, nafakayı hamile olma şartına bağlayan ayetin (Talâk 65/6) genel ifadesi gereği, kocası vefat eden hamile kadınlar doğum yapıncaya kadar kocasının malından mesken ve nafakaya hak kazanır.(3)

İlave bilgi için tıklayınız:

İDDET.

Kaynaklar:

1) İmam Şâfiî, Müsned, 3/12; Muvatta, 610; Abdurrezzak b. Hemmam, el-Musannef, 6/340; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 7/688.
2) bk. Cezîrî, Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı, 6/2266-2771.
3) bk. TDV İslam Ansiklopedisi, İddet md.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun