Şafi mezhebine göre iddet bekleme ile ilgili hükümler nelerdir?

İçindekiler

A)  Tanımı

İddet kelimesi "saymak" anlamına gelir. Boşanan veya kocası ölen kadın âdet, temizlik veya ayları saydığı için, boşandığından veya kocasının ölümün­den sonra başka bir evlilik yapabilmek için beklemesi gereken süreye iddet adı verilmiştir.

B)  İddet Beklemeyi Gerektiren Sebepler

1. Kocasıyla sahih veya fâsid bir nikâh akdiyle evlenip de cinsel ilişkide bulunan kadının boşanması yada nikâhının feshedilmesi. Diğer mezheplere göre cinsel ilişkide bulunmadan eşlerin sahih halvette bulunmuş olmaları da iddet beklemeyi gerektirir. Cinsel ilişki vuku bulmamış ise iddet beklemek gerekmez. Konuyla ilgili bir âyette şöyle buyrulur:

"Ey iman edenler! Mümin ka­dınları nikahlayıp sonra onlara dokunmadan (cinsel ilişkide bulunmadan) ken­dilerini boşadığınızda, onlar üzerinde sizin sayacağınız bir iddet göreviniz yoktur. Bu durumda onlara mut'a (Mut'a, koca tarafından, boşadığı eşine verilen para veya maldır.) verin ve kendilerini güzel bir şekilde bıra­kın." (Ahzâb 33/49.)

2. Sahih bir nikâh akdiyle evlendikten sonra gerdeği girilmiş olsun veya olmasın kocanın ölmesi, karısının iddet beklemesini gerektirir.

"İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler..." (Bakara 2/234.)

C) İddet Çeşitleri

İddetin çeşitleri vefat ve boşanma iddeti olmak üzere iki tanedir.

1. Vefat İddeti. Kocası ölen kadının beklemesi gereken iddet süresi dört ay on gündür. Ama bu kadın hamileyse iddeti, çocuğunu doğurmakla sona erer. Bununla ilgili olarak Kurân-ı Kerîm'de şöyle buyrulmaktadır:

"Hamile olanların bekleme süresi ise doğum yapmalarıyla sona erer." (Talâk 65/4.)

2. Boşanma İddeti. Boşanma iddeti, cinsel ilişkiden sonra kocanın boşa­ması veya nikâhın feshedilmesi durumunda kadının beklemesi gereken iddettir. Bu durumdaki kadın hamileyse iddeti doğumla sona erer. Eğer hamile de­ğil ve âdet görüyorsa iddeti, üç temizlik dönemini geçirmesiyle sona erer.

Hanefî mezhebine göre ise üç âdet dönemini geçirmesiyle son bulur.

Bu konuda yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç temizlik dönemi iddet beklerler..." (Bakara 2/228)

Kadın eğer âdet görmeyenlerdense iddeti, üç ay geçince sona erer. Şu âyet bu süreyi haber vermektedir:

"Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlar­la, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır." (Talâk 65/4.)

İddetle ilgili hükümler

1. Boşandığı veya kocası öldüğü için iddet beklemekte olan kadına başka bir erkeğin açık bir ifadeyle evlenme teklifinde bulunması caiz değildir. Ancak kocasının ölümünden dolayı iddet beklemekte olan kadına ima yoluyla evlen­me teklifinde bulunulabilir. Bu hususta Kurân-ı Kerîm'de şöyle buyrulmaktadır: "Bekleme müddeti bitinceye kadar da nikâh yapmaya kalkışmayın.’’(Bakara 2/235.)

2. İddet beklemekte olan kadını iddet süresi içinde başka bir erkeğin ni­kahlaması haramdır.(Bakara 2/235)

3. Kadının iddet beklemekte olduğu evden çıkarılması caiz olmadığı gibi, bir mazeret olmaksızın kendisinin de o evden çıkması caiz değildir. Âyette şöyle buyrulur:

"...Apaçık bir hayâsızlık yapmaları dışında onları (bekleme sü­resince) evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar." (Talâk 65/1.)

Konuyla ilgili bir rivayette anlatıldığına göre sevgili Peygamberimiz de ka­dının iddet beklemekte olduğu evden çıkmasını uygun görmediği anlaşılmak­tadır.Fürey'a bint Mâlik, Hz. Peygamber'e giderek kardeşlerinin evinden uzak bir evde parasız pulsuz iddet beklemekte olduğunu arzetmiş, o evden çıkıp ai­lesinin yanına giderek iddetini orada tamamlamasına müsaade buyurmasını istemiş, Hz. Peygamber ise onun bu talebini uygun görmeyip şöyle buyur­muştu:

"Kocanın ölüm haberinin sana geldiği evinde iddet süresinin sonuna kadar bekle!" Fürey'a der ki: "Ben o evde dört ay on gün müddetle bekledim." (İbn Mâce, Talâk, 8.)

İddet beklemekte olan kadının -yanında bir mahremi bulunsun veya bu­lunmasın- hac için veya başka bir maksatla yolculuğa çıkması da uygun gö­rülmemiştir. Hz. Ömer, hac için kafileyle Medine'den Mekke'ye doğru yola çık­tığında Zülhuleyfe mevkiinde, kocası ölüp de iddet beklemekte olan bazı ka­dınların da kendileriyle birlikte hac yolculuğuna çıktıklarını farkedince onları Zülhuleyfe'den tekrar Medine'ye geri göndermiştir. Aynı şekilde Abdullah b. Mesud da (r.a) kendileriyle birlikte hac yolculuğuna çıkan bu durumdaki ka­dınları fark edince onları Kasr-ı Necef'ten geri çevirmiştir. (Serahsî, el-Mebsût, 6/36.)

Atâ b. Ebû Rebâh, Hz. Âişe'nin, kız kardeşi Ümmü Külsûm'ü kocası Tal-ha b. Ubeydullah'ın öldürülmesi sebebiyle iddet beklemekte iken yanına alıp Mekke'ye gittiğini ve orada haccettiğini söyleyerek; kocası vefat etmiş kadının iddet beklemekte olsa bile hacca gidebileceği görüşünde olduğunu ifade et­miştir. Nitekim fakihlerden Tâvûs b. Keysân da bu görüştedir. (İbn Hazm, el-Muhallâ, 10/77-78.)

4. Ric'î talâkla boşanan kadına, iddeti süresince kocasının nafaka verme­si gerekir. Bâin talâkla boşanan kadın eğer hamile ise, çocuğunu doğuruncaya kadar kocasından nafaka alma hakkına sahiptir. Bu hususta yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"...Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakala­rını verin..." (Talâk 65/6.)

 Hanefî mezhebine göre ise bâin talâkla boşanan kadın -hamile olmasa bile- iddet süresi boyunca kocasından nafaka alma hakkına sahiptir.

Bu durumdaki kadına sadece mesken temin etmek, onu boşayan koca­nın görevidir. Âyette şöyle buyrulur:

"Onları (iddetleri süresince) cünüz nisbetinde, oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun...." (Talâk 65/6.)

Kocanın ölümünden dolayı velilerinin, iddet beklemekte olan karısına na­faka ve mesken temin etme mecburiyetleri yoktur. (Şirbînî, Mugnri-Muhîâc, 5/96; Zühaylî, el-Fıkhü'l-İslâmî, 9/7203-7204.)

5. Kocasının ölümünden dolayı iddet beklemekte olan kadının, kocası için matem tutması (ihdâd) gerekir. Süslenmesi, koku sürünmesi, kına yakma­sı, gözlerine sürme çekmesi, altın ve gümüş takılar takınması, göz alıcı ve süslü elbiseler giyinmesi haramdır. Bu hususta sevgili Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Allah'a ve âhiret gününe inanan bir kadının, bir ölü için üç geceden fazla yas tutması helâl olmaz. Sadece kocası için dört ay on gün yas tutar." (Buhârî, Talâk, 45.)

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun