İstidad lisanıyla edilen dua nedir?

Tarih: 13.01.2017 - 03:32 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bediüzzaman Hazretlerinin bahsettiği istidad lisanıyla edilen dua nedir?
​- Bediüzzaman Hazretleri reddedilmeyecek dualardan birisi olarak istidad lisanıyla edilen dua diyor. Mesela ekilen her tohum ağaç olmuyor, bazen sebepler yerine gelse de yağmur yağmıyor ağaçlar meyve vermiyor. Bunların ettiği istidad lisanıyla dua olmuyor mu?
- Ayrıca mucizeler istidad lisanıyla edilen dualara ters düşer mi(Mesela balığın karnında sindirim enzimlerinin Yunus Peygambere zarar verememesi)?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

İstidat diliyle yapılan dua, kabiliyet ve potansiyel özellikler diliyle yapılan duadır.

Mesela kayısı çekirdeği kayısı olmak için, kabiliyet dili ile Allah’tan istiyor. Bir kartal yumurtası kartal olmak için kabiliyet lisanı ile Allah’tan talepte bulunuyor.

İnsan da aynı şekilde fıtrattan gelen birçok kabiliyetlerle kabiliyet dili ile Allah’tan talep ederse, Allah bu talebi ekseriya geri çevirmez. Yalnız kabiliyet doğrultusunda istemek gerekir. Kabiliyetimiz olmadığı bir sahada talep edersek, Allah bunu vermez.

Bir tohum ya da yumurtanın kabiliyet dili ile dua etmesi ve bunun kabul edilmesi İlahi irade ve hikmete bakar. Şayet İlahi irade ve hikmet uygun görürse maksada ulaşır, uygun görmez ise ulaşamaz. Bu durum, insan da dahil bütün türler için geçerlidir.

Mesela, bir balık bir her seferinde milyonlarca balık yumurtluyor. Şayet hepsi balık olsa, denizdeki çevre dengesi bozulur. Bu yüzden Allah hikmeti gereği o yumurtaların bir kısmını başka türlere besin ve rızık olarak ayırıyor.

İnsanlar içinde de durum aynıdır. Herkes doktor olamayacağı gibi herkes pilot da olamaz. Lakin doktor ve pilot olamayan, başka bir hususta inkişaf edebilir. Hatta bazen insan iradesini yanlış kullanırsa hiçbir şey olamaz. Yani vasıfsız ve niteliksiz de kalabilir.

İnsan bir çekirdek ya da yumurta gibi de değildir. İnsanda irade de olduğu için üç denklem ortaya çıkar. Birisi İlahi irade ve hikmet, ikincisi fıtri kabiliyet, üçüncüsü de insanın iradesidir. Üçünden birisi olmadı mı denklem bozulur ve maksat hasıl olmaz.

Allah ekseriyetle istidat lisanı ile yapılan duaları geri çevirmez.

Cevap 2:

Bu konuyu birkaç madde halinde açıklayacağız:

a) Hükümler ekseriyete bakar. Ekser bitkiler bu istidad lisanıyla dua ediyorlar ve karşılığını buluyorlar. Bu husus Risale-i Nur’da şöyle ifade eedilmiştir:

“Birinci nevi dua: İstidad lisanıyladır ki; bütün hububat, tohumlar lisan-ı istidad ile Fâtır-ı Hakîm'e dua ederler ki: 'Senin nukuş-u esmanı mufassal göstermek için, bize neşv ü nema ver, küçük hakikatımızı sünbülle ve ağacın büyük hakikatına çevir.'" (Mektubat, s. 299)

b) Filizlenmeyen tohumlar, hububatın istidadı kaybolmuştur. Filizlenmeye müsait kabiliyetlerini kaybettikleri için sümbül vermiyorlar, çürüyüp gidiyorlar.

Demek ki, bazı tohumların duasının kabul olmaması, duanın kabul olmasının şartı olan istidaddan yoksun kalmalarındadır.

c) İstidad ve kabiliyet şartı,  tohumların yalnız kendi bünyeleri için değil, aynı zamanda içinde bulundukları çevre için de geçerlidir. Buna göre, bir tohum filizlenmeye kabiliyeti olsa bile, onun içinde bulunduğu zeminin kabiliyeti yoksa, bu dua yine kabul edilmez.

Şu hadiste böyle bir araziden söz edilmektedir:

“Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurdu:

"Allah'ın benimle gönderdiği ilim ve hidayetin misali, bir araziye düşen yağmur gibidir. (Bilindiği üzere), bazı araziler var, tabiatı güzeldir, suyu kabul eder, bol bitki ve ot yetiştirir."

"Bir kısım arazi var, münbit değildir, ot bitirmez, ama suyu tutar. Onun tuttuğu su ile Cenab-ı Hakk insanları yararlandırır: Bu sudan kendileri içerler, hayvanlarım sularlar ve ziraat yaparlar."

"Diğer bir araziye daha isabet eder ki, bu ne su tutar ne ot bitirir."

"Bu temsilin biri Allah'ın dininde ilim sahibi kılınana delalet eder, böylesini Allah benimle göndermiş olduğu hidayetten yararlandırır, yani hem öğrenir, hem öğretir. Temsilden biri de buna iltifat etmeyen Allah'ın benimle gönderdiği hidayeti hiç kabul etmeyen kimseye delalet eder.” (Buhari, İlm 20, Müslim, Fedail 15)

d) Her makbul duanın ilahi bir hikmeti vardır. O hikmetin ön gördüğü şekilde, ya duanın aynısı ya benzeri verilir yahut daha güzeli verilir veya hiç verilmez.

Bundan anlaşılıyor ki, her duanın makbul olması için istenen şartlara haiz olması gerekir. Fakat şartlara haiz her duanın kabul edilmesi zorunluğu yoktur.

Bunun gibi, her bir tohumun duasının kabul olması için, onun istidatlı olması şarttır. Fakat her istidatlı tohumun mutlaka duasının kabul edilme şartı yoktur. Bunun böyle olmasının iki hikmeti düşünülebilir.

Birincisi: Zahir şartlara göre istidatlı olduğu halde, hakikatte istidadın bazı şartları yerine gelmediğinden dua kabul olmaz. Bazen evli olan eşlerin zahir sebepler bakımından bir engel görülmediği halde yine de çocuk olmaz. Çünkü bunun batıni, tıbbın da keşfetmediği bazı sebepleri olabilir.  Bediüzzaman Hazretlerinin

“Bu üç nevi dua (istidad lisanıyla, ihtiyac-ı fıtrî lisanıyla, ızdırar lisanıyla yapılan dualar), bir mani olmazsa daima makbuldür.(bk. Sözler, s. 318)

şeklindeki sözleri bu tespitlerimizi desteklemektedir.

İkincisi: Allah’ın vahdaniyetini nazara vermek, sebeplerin hakiki tesirlerinin olmadığını göstermek için zahiren bütün şartlar hazır olduğu halde, ilahi hikmet buna izin vermez. Sebeplerin içtimaı söz konusu olduğu halde, duası kabul olmayan tohumların durumu böyledir. Keza yağmurun yağmasına vesile olan bütün şartlar hazır olduğu halde yağmurun yağmaması da bu hikmete bakar.

Bununla Allah esbabın hakiki tesirlerinin olmadığını göstermek için onları işten azlediyor...

Üstad'ın şu ifadeleri de çok şey ifade etmektedir:

“Hem şu istidad lisanıyla dua nev'inden birisi de şudur ki: Esbabın içtimaı, müsebbebin icadına bir duadır. Yani: Esbab bir vaziyet alır ki, o vaziyet bir lisan-ı hal hükmüne geçer ve müsebbebi Kadîr-i Zülcelal'den dua eder, isterler. Meselâ: Su, hararet, toprak, ziya bir çekirdek etrafında bir vaziyet alarak, o vaziyet bir lisan-ı duadır ki: 'Bu çekirdeği ağaç yap, yâ Hâlıkımız!' derler. Çünki o mu'cize-i hârika-i kudret olan ağaç; o şuursuz, camid, basit maddelere havale edilmez, havalesi muhaldir. Demek içtima'-ı esbab bir nevi duadır.” (Mektubat, s. 299)

Demek ki, sebeplerin -görünürde- kuvvetlerinin çok üzerinde yaptıkları işler onlara ait olamaz. O halde o sebeplerin şartlarına uygun varlığı ve bir araya gelmeleri, yalnız bir duadır.

O halde denilebilir ki: Esbabın yaptığı duanın kabul edilmesi, Allah’ın sonsuz ilim, hikmet ve kudretini gösterdiği gibi, kabul edilmemesi de sebeplerin azline ve tevhidin hâkimiyetine işarettir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+

Yorumlar

semanur--

çok güzel, çok teşekkür ederim:) Allah razı olsun.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun