İslam ülkesinde misyonerliğe izin verilir mi?

Tarih: 03.01.2015 - 00:40 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Latince "missio" kelimesinden türemiş olan "misyon" kelimesi sözlükte; görev, yetki, aracılık yapma, gönderme ve bir kişiye bir işi yapması için verilen özel vazife anlamlarına gelmektedir. Sözlük anlamına uygun olarak Hristiyanlığı yayma işine misyon, bu işi yapmayı kendisine vazife edinen ve kilise tarafından görevlendirilen kişiye de misyoner, bu işe de misyonerlik denilmektedir.

Misyonerler, Hz. İsa'dan rivayet edilen,

 "Öyleyse gidin, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına bütün insanları vaftiz edin; size emrettiklerime uymayı onlara öğretin, onları eğitin." (Matta, 28/18-20)

emrini kendilerine hareket noktası olarak almışlardır. Havariler ilk misyonerler olarak kabul edilmişler, daha sonra da misyonerlik kilisenin bir görevi olarak kabul edilmiştir. Asırlardır değişen şartlara uygun metotlar bulunarak devam ettirilen misyonerlik, bugün de kilisenin en önemli varoluş sebebi ve görevi olarak kabul edilmekte, dünyanın sonuna veya herkes Hristiyan oluncaya kadar da bu görevin devam edeceği kilise liderleri tarafından ifade edilmektedir. Çeşitli kiliseler tarafından kurulan ve sayıları binlerle ifade edilen misyonerlik cemiyetleri, çok büyük bütçeler oluşturarak dünyanın her tarafında misyonerlik yapmak üzere eleman yetiştirmekte ve göndermektedir.

Her din mensubunun kendi dinini yaymaya çalışması onun tabii hakkıdır. Ancak misyonerler, Hristiyanlığın devlet dini haline gelmesinden itibaren masum tebliğ anlayışından uzaklaşmışlar ve başka çıkarlara alet olmuşlardır. Özellikle XVIII ve XIX. yüzyıllarda Batının tüm dünyaya yayılmış sömürgeciliğinin birinci aracı misyonerlik olmuştur. Başka bir ifade ile batılı devletler koloni haline getirmek istedikleri bölgelere önce misyonerler göndermişler, oraları koloni haline getirdikten sonra da yönetimlerini devam ettirebilmek için misyonerlerin hizmetlerinden yararlanmışlardır.

Misyonerlerin tebliğ anlayışının dışına çıktıkları diğer bir nokta da yalan, iftira ve karalamaya başvurmaları, fakirlik, mahrumiyet, tabii afet vb. zor şartları istismar etmeleridir. Günümüzde misyonerlere, gidecekleri toplumun dil, din, tarih, milli kültür, sosyal yapı ve diğer önemli özelliklerini iyice öğrenme imkanı verilmekte, gideceği bölgede misyonerlik yapma usulleri iyice kavratılmaktadır. Bölgelere göre hazırlanmış çalışma metotları tespit edilmiştir. Mesela "Müslümanlar Arasında Misyonerlik Yapma Metodu" adlı kitaplar yazılmıştır. Ayrıca bölgelerin durumları göz önünde bulundurularak sadece din adamı değil, doktor, insan hakları gözlemcisi, barış gücü gönüllüsü, mühendis, dil kursu öğretmeni, bilgisayar programcısı ve sportif bir faaliyetin organizatörü gibi çeşitli meslek mensupları misyoner olarak gönderilmekte ve çalışılmaktadır (Komisyon, Dini Kavramlar Sözlüğü, Diyanet Yayınları, Misyonerlik maddesi).

Sonuç olarak denilebilir ki; Allah katında hak din İslam’dır (Al-i İmran, 3/19), bununla beraber dinde zorlama yoktur (Bakara, 2/256). Bu anlamda başka din mensupları İslam'a zorlanamaz, kendi dinlerini yaşamalarına ve onu anlatmalarına imkan verilir. Fakat unutulmamalı ki, bir dini anlatmak ve tebliğ etmek ile insanların zaaf noktalarından yararlanarak misyonerlik yapmak ve farklı amaçlara hizmet etmek aynı şeyler değildir. Dolayısıyla misyonerlik faaliyeti, bir tebliğ ve propagandadan öte, sinsi başka amaçları içerdiği için buna izin verilmesi İslam açısından söz konusu değildir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun