İnsanların bu dünyada başına gelen musibetlerin nedenleri nelerdir?

İnsanların bu dünyada başına gelen musibetlerin nedenleri nelerdir?
Tarih: 12.05.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İnsanlara dert, bela, musibet birkaç bakımdan gelir:

1. Bunlardan birisi işlediğimiz günahlar sebebiyledir.

İmam-ı Rabbani Hazretleri buyuruyor ki; Belaların gelmesine sebep günah işlemektir. Kur'an-ı Kerim'de mealen buyuruluyor ki:

"Size gelen musibet, işlediğiniz günahlar yüzündendir..." (Şura, 42/30)

2. Bela, hastalık ve musibetler, günahların kefareti (affolması) için gelir.

Dünyada musibetlere maruz kalıp da güzelce sabreden kimse, ahirete günahsız gider. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:

 "Mümine gelen her sıkıntı, günahlarına kefaret olur." (bk. Buhâri, Îman, 39; Müslim, Birr, 52)

 “Bir Müslüman’a herhangi bir musibet, bir sıkıntı, bir keder, bir üzüntü, bir eziyet, bir gam dokunursa, hatta kendisine bir diken bile batarsa, mutlaka Allah bunları onun günahlarına kefaret yapar.” (Buharî, Marda,1; Müslim, Bir, 52)

“Müminin hâli ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır ve bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına güzel bir iş geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde ise sabreder; bu da onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd, 64)

İnsan kendisine gelen beladan hoşlanmaz. Halbuki günahları affolacak ve güzel sabrederse ahirette büyük nimetlere kavuşacaktır. Kur'an-ı Kerim'de mealen buyuruldu ki:

Hoşlanmadığınız bir şey, belki de sizin için hayırlıdır. (bk. Bakara, 2/216)

3. Cennette yüksek derecelere kavuşması için mümine musibet gelir.

Bunun için peygamberlere çok bela gelmiştir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

"En şiddetli bela, peygamberlere, velilere ve benzerlerine gelir..." (bk. Tirmizi, Zühd, 56)

Demek ki belanın en şiddetlisi, Allah Teâlâ'nın çok sevdiği kimselere geliyor. Belalara sabır, sıddıkların derecesidir. Peygamber Efendimiz (asm), kendisine gelecek musibetlere karşı dayanma gücü vermesi için Allah Teâlâ'ya dua ederdi.

“İbadet iki kısımdır: Bir kısmı müsbet, diğeri menfî. Müsbet kısmı malûmdur. Menfî kısmı ise, hastalıklar ve musibetlerle musibetzede za’fını ve aczini hissedip Rabb-ı Rahîmine ilticakârane teveccüh edip, onu düşünüp, ona yalvarıp hâlis bir ubudiyet yapar. Bu ubudiyete riya giremez, hâlistir. Eğer sabretse, musibetin mükâfatını düşünse, şükretse, o vakit her bir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Kısacık ömrü uzun bir ömür olur.” (bk. Lem’alar, İkinci Lem'a)

Allah Resûlünün (asm.) en mükemmel mânâda gerçekleştirdiği kulluk vazifelerinden biri de sabırdır. O (asm.) sabır imtihanını da hicretlerle, harplerle, nice musibet ve sıkıntılarla en ilere mânâda kazanmıştır.

Namaz müminin miracıdır. Musibet ve hastalıklar ise bir başka yükseliş merdivenidir. Bir Müslüman, Allah’ın her emrini dinledikçe ve her yasağından sakındıkça manen yükselir. Bu yükselmenin bir başkası da musibet ve hastalıklara sabır yoluyla gerçekleşir. Maruz kaldığı musibetler insana aciz bir kul olduğunu ve trafik kazalarından sellere, fırtınalara kadar hiçbir hadiseyi önleyecek güce sahip olamadığını tam ders verir.

Hastalıklar da aynı dersi insanın iç aleminde tekrarlar. Harici tesirler gibi kendi bedenindeki olaylara da söz geçiremediğini çok iyi anlayan insan, tedavi için gerekli tedbirleri aldıktan sonra, kendine malik olamadığının şuuru ile Rabbine tevekkül eder ve şifayı ondan bekler. Bu hâl mümin için büyük bir terakkidir.

Bir ömür boyu böyle değişik tecellilerle farklı imtihanlar geçiren insanlar, bu kısa dünya hayatının ardından ebediyet yurduna göç edeceklerdir. Bu gölgelerin asıllarına kavuşacak, marifet ve muhabbet nimetini de kemaliyle orada bulacak ve tadacaklardır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun