Hastalığını başkalarına anlatan, hastalığın mükafatından mahrum mu kalır? Hastalıklarımızı nasıl karşılamalıyız; başkalarına anlatmamız günahlarımızın dökülmesine, yani sabıra engel olur mu?

Tarih: 13.03.2007 - 09:46 | Güncelleme:

Soru Detayı
Hastalandığımızdada günahlarımız dökülür. Canımız yandığında inlememiz ve hastalığımızı insanlara anlatmamız (Allah'a şikayet niyeti taşımasa) günahlarımızın dökülmesine, yani sabıra engel olur mu?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

Şikayet niyeti olmadan hastalığınızı başkalarına anlatmanız hastalık musibetinden gelecek olan sevap ve günahların bağışlanmasına engel değildir.

“İbadet iki kısımdır: Bir kısmı müsbet, diğeri menfî. Müsbet kısmı malûmdur. Menfî kısmı ise, hastalıklar ve musibetlerle musibetzede za’fını ve aczini hissedip Rabb-ı Rahîmine ilticakârane teveccüh edip, onu düşünüp, ona yalvarıp hâlis bir ubudiyet yapar. Bu ubudiyete riya giremez, hâlistir. Eğer sabretse, musibetin mükâfatını düşünse, şükretse, o vakit herbir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Kısacık ömrü uzun bir ömür olur.” (Lem’alar)

Allah Resûlünün (asm.) en mükemmel mânâda gerçekleştirdiği kulluk vazifelerinden biri de sabırdır. O (asm.) sabır imtihanını da hicretlerle, harplerle, nice musibet ve sıkıntılarla en ileri mânâda kazanmıştır.

Namaz müminin miracıdır. Musibet ve hastalıklar ise bir başka yükseliş merdivenidir. Bir Müslüman, Allah’ın her emrini dinledikçe ve her yasağından sakındıkça manen yükselir. Bu yükselmenin bir başkası da musibet ve hastalıklara sabır yoluyla gerçekleşir. Maruz kaldığı musibetler insana aciz bir kul olduğunu, ve trafik kazalarından sellere, fırtınalara kadar hiçbir hadiseyi önleyecek güce sahip olamadığını tam ders verir. hastalıklar da aynı dersi insanın iç aleminde tekrarlar. Harici tesirler gibi kendi bedenindeki olaylara da söz geçiremediğini çok iyi anlayan insan, tedavi için gerekli tedbirleri aldıktan sonra, kendine malik olamadığının şuuru ile Rabbine tevekkül eder ve şifayı Ondan bekler. Bu hal mümin için büyük bir terakkidir.

Bir ömür boyu böyle değişik tecellilerle farklı imtihanlar geçiren insanlar, bu kısa dünya hayatının ardından ebediyet yurduna göç edeceklerdir. Bu gölgelerin asıllarına kavuşacak, marifet ve muhabbet nimetini de kemaliyle orada bulacak ve tadacaklardır.

 (Prof.Dr. Alaaddin Başar)

Atâ İbnu Yesâr rahimehullah anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kul hastalandığı zaman Allah Teâlâ Hazretler ona iki melek gönderir ve onlara: "Gidin bakın, kulum yardımcılarına ne diyor bir dinleyin!" der."

"Eğer o kul, melekler geldiği zaman Allah'a hamdediyor ve senalarda bulunuyor ise, onlar bunu, her şeyi en iyi bilmekte olan Allah'a yükseltirler Allah Teâla Hazretleri, bunun üzerine şöyle buyurur: "Kulumun ruhunu kabzedersem, onu cennete koymam kulumun benim üzerimdeki hakkı olmuştur. Şâyet şifâ verirsem, onun etini daha hayırlı bir etle, kanını daha hayırlı bir kanla değiştirmem ve günahlarını da affetmem üzerimde hakkı olmuştur."
[Muvatta, ayrı 5, (2; 940).]

Bu hadis, mü'min kul hastalandığı zaman sabredip Allah'a şikâyetçi olmaz ve hamdederse kazanacağı sevabın büyüklüğünü haber vermektedir. Hadisin üslûbu, bu mükâfatı âdeta kesin bir vaad olarak ifade etmektedir.

Bu hadis, hastalığından şikayet etmeyen, şükür ve hamdine devam eden bir hasataya verilecek büyük ve özel mükafattan hahber veriyor.

Böyle birisi eğer bu hastalıktan ölürse ruhunun arınacağı ve doğrudan cennete gireceği, eğer ölmezse bedeninin hastalıklardan temizleneceği bildiriliyor.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun