İnsanların Allah ile birleştiklerini söylemeleri ne anlama gelir?
- Tasavvufta Allah'a yolculuk edildiğini ve bazı kimselerin Allah'la birleşip Allah'a kavuştuklarını iddia ettiklerini işittim. Mesela Abdülkadir El-Geylani'nin (Allah ona rahmet etsin) şöyle dediğini işittim:
"Onlar (Sufiler) Allah'la (O yücedir) birleştikleri zaman, üzerlerine lütuf ve ferahlık gelir."
- Allah'a yolculuk ne demektir ve Allah'a kavuşmak ne demektir?
- Bu, Allah'a eş olduklarına veya Allah'tan bir parça olduklarına inandıkları anlamına gelmez mi? Lütfen açıklar mısınız?
Değerli kardeşimiz,
Seyru süluk, Allah’ın isim ve sıfatlarını yakından tanımaya yönelik bir marifetullah talimidir. Bedenle bunun bir ilişkisi yoktur. Tamamen ruhanî bir eğitim metodudur. Bunun için "ruhani yolculuk veya Allah’a yolculuk" ifadeleri de kullanılır.
Ancak gerçekte, Allah’ın zat-ı akdesine giden bir yolculuk değil, isim, sıfat ve şuunatını tanımaya giden bir yolculuktur. Bu marifetullaha yönelik yapılan seyru seferde zulmani ve nurani bin perdeden geçecek kadar uzun bir mesafe vardır. Fakat herkes bunları bu yolu alamaz. Bazıları 5-10 perdeden geçer, bazıları yüz perdeyi geride bırakır.
Bu perdelerden geçmekle insanlar kendi çapında bazı isim ve sıfatların tecellilerine mazhar olur. Bu mazhariyet sonucu olarak bazıları tevhid-i müstağrakta bir nevi fena fillah mertebesine çıkar ve “Cem” denilen Allah’ı her yerde isim ve sıfatlarının tecellisi ile görmeye başlar. Bu makamda varlıklar adına ne varsa hepsini -mana-yı ismiyle- bir gölge veya bir hayal gibi görmeye başladıkları için “La meşhude illallah” (Allah’tan başka görünen yoktur) derler ve -mana-yı harfiyle- her yerde Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellilerini gördüklerinden, bu mertebeye bazıları “makam-ı cem’” yani Allah’a kavuşma, Allah ile buluşma demişler.
Mesela; bir insan Güneş'e baktığı zaman, eğer Güneş'in kendi cismine, varlığına, ışığına bakarsa, bu bakış Yaratana karşı bir perde olur. Eğer Güneş'e mana-yı harfiyle baksa, bu takdirde, Güneş'in yaratıldığı kudret dairesinde tecelli eden Allah’ın ilim, hikmet, kudret gibi sıfatlarını müşahede eder. Ve Allah’tan bağımsız olarak hiçbir zerrenin bile kendi başına var olmadığını, faaliyette bulunmadığını ve hiçbir fonksiyon icra etmediğini düşünür ve halis bir tevhid sarayına kavuşur.
Şayet bazılarının yaptığı gibi, bu seyru süluk sebepler perdesini aralayıp üzerine çıkmazsa, örneğin mana-yı harfi cihetiyle Güneş'in Allah’ın bazı isimlerinin tecellilerine mazhar olduğunu düşünmekle beraber, yine de mana-yı ismiyle de onun yaratılmış bir mahluk olduğunu idrak etmeye devam ederse, bu makam bazılarına göre “makam-ı fark” unvanını alır.
Tasavvuf âlimlerinin bu konudaki mütalaaları şöyledir:
Fark, insana nisbet edilen şeydir. Cem’ ise insandan alıkonulan şeydir. Yani; insanın kulluk işleri ve diğer beşeri haller fark makamına aittir. Allah’ın lütuf ve ihsanı ile kullarına yaptığı ikram ise makam-ı cemdir. (bk. er-Risaletu’l-Kuşeyriye, 1/166)
Bu konuda farklı tanımlar ve yorumlar söz konusudur. Ancak meseleyi yukarıda zikrettiğimiz doğrultuda şöyle özetlemek mümkündür:
“Makam-ı cem’”, masiva denilen varlıkları görmeksizin Hakk’ı görmeye işarettir. Buna göre, makam-ı cem’ ehadiyetin tecellisi ile beraber bulunur. Nitekim “...Nerede bulunursanız Allah sizinle beraberdir...” (Hadid, 57/4) mealindeki ayette zikredilen beraberlik, bir sırr-ı Ehadiyet ile makam-ı cem’e işaret edilmiştir.
Demek ki, Allah’ın ilim ve kudretiyle her yerde hazır ve nazır olduğunu idrak ederek bütün varlıkların onun isim, sıfat ve şuunatının tezahürleri olduğunu düşünen kimse için bu bir cem’ makamıdır.
Bunun aksine, varlıkların kendi bünyelerini unutmayan, Allah’ın her şeyin yaratıcısı olduğunu kabul ettiği aynı anda, yaratıkların da -Allah’a bağımlı olarak- varlık sahibi olduklarını göz ardı etmemek bir fark makamı olarak değerlendirilebilir.
Sorudaki “Bu, Allah'a eş olduklarına veya Allah'tan bir parça olduklarına inandıkları anlamına gelmez mi?” şeklindeki suale cevabımız “Hayır!..”dır.
Her şey ondandır, ama asla o değildir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- "Rabbim beni arşın üzerine oturtacaktır." anlamındaki hadis sahih midir?
- Allah'ın yarattıkları hakkında düşünün, Allah'ın zatını düşünmeyin, anlamındaki hadisi nasıl anlamalıyız?
- Sürekli Rabbimizin huzurunda olduğunu hatırlamak ve gördüğümüz her mahlukatta esmasını okumak için neler yapabiliriz?
- Salik kâfir olmadıkça Müslüman olamaz, kardeşinin başını kesmedikçe Müslüman olamaz.. sözünü açıklar mısınız?
- Kainata ve içindekilere, mana-yı harfi ve mana-yı ismi ile bakmak ne demektir?
- İnsanın kendisinde bulunan ene / benlik duygusunun, hakka bakan tarafı ile Rabb'ini bulacağı söyleniyor; doğru mu?
- Hz. Muhammed sonsuz kulluk makamına ulaştı mı yoksa hâlâ büyümeye devam mı etmektedir?
- Üç şey müstesna, dünyada rahat yoktur, sözü hadis mi?
- Kıyamet sadece dünyada mı kopacak, yoksa, Güneş sisteminde Samanyolu galaksisinde de kopacak mıdır?
- Kalb fıkhı, kalbin fıkhı ne demektir? Bizi Allahuteala'ya yaklaştırdığı söyleniyor?