İkrime Harici miydi?

Tarih: 12.07.2016 - 00:47 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Abdullah bin Abbasın azatlı kölesi olan İkrime'nin harici olduğu ve cenaze namazının kılınmadığı söyleniyor. Bazı alimler bu yüzden onu çok eleştirmiş ve hadislerini reddetmiş. Bunlar doğru mudur?
- Eğer durum buysa Buhari neden böyle birinden hadis almıştır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ebû Abdillâh İkrime b. Abdillâh el-Berberî el-Medenî (ö. 105/723), Abdullah b. Abbas’ın mevlasıdır, yani köleyken azad edilerek hürriyetine kavuşturulmuştur. Tabiinden olan İkrime, büyük bir müfessirdir.

Muhtemelen 21 (642) yılında doğduğu rivayet edilir. Aslen Mağribli ve Berberî olup Kureşî ve Hâşimî nisbeleriyle de anılır. Abdullah b. Abbas Basra valisi iken Husayn b. Ebü’l-Hur el-Anberî onu kendisine hediye etti.

Kölelikten azad edilen İkrime’ye Kur’an, fıkıh ve sünneti öğretmek için çaba harcayan Abdullah b. Abbas, bizzat İkrime’nin belirttiğine göre, bu tahsil hayatı kırk yıl sürdü. (Mizzî, Tehźîbü’l-Kemâl , XX, 269)

Rivayet ettiği hadislerin çoğunu sahâbe neslinden alan İkrime, başta Abdullah b. Abbas olmak üzere Hasan b. Ali b. Ebû Tâlib, Ukbe b. Âmir el-Cühenî, Hz. Âişe, Ebû Hüreyre, Abdullah b. Amr b. Âs, Ebû Saîd el-Hudrî, Abdullah b. Ömer b. Hattâb, Hz. Ali, Câbir b. Abdullah’tan hadis rivayet etti.

İkrime’den İbrâhim en-Nehaî, Şa‘bî, Katâde b. Diâme, İbn Şihâb ez-Zührî, Amr b. Dînâr, Âsım b. Behdele, Eyyûb es-Sahtiyânî ve A‘meş gibi yetmişten fazlası tâbiîn âlimi olmak üzere değişik beldelerden 300 kişi rivayette bulundu. Abdullah b. Abbas, İkrime’nin yetiştiğini görünce, onu halka fetva vermekle görevlendirdi. (İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dîl, VII, 8).

Hayatının son dönemlerinde Medine yönetimi tarafından arandığı için, Dâvûd b. Husayn el-Medenî’nin evinde gizlenen İkrime 105 (723) yılında burada vefat etti. Ölüm tarihi 104, 106 ve 107 olarak da zikredilmiştir.

İkrime’nin vefatı, meşhur şair Küseyyir Azze’nin vefatı ile aynı güne rastlamış olup cenaze namazları aynı yerde kılınmış, halk arasında bu iki ölüm, “Bugün en büyük fakih ile en büyük şair öldü.” şeklinde ifade edilmiştir.

Ali b. Medînî, kendilerine ulaşan bilgiye göre hiç kimsenin İkrime’nin cenazesini taşımak istemediğini, ücretle tutulan dört kişiye bu görevin yaptırıldığını zikretmiştir. (Fesevî, el-Ma’rife ve’t-târîh, II, 6; İbn Hacer, Tehzîbü’t-Tehzîb, VII, 270-271)

Mizzî de halkın İkrime’yi terkedip Küseyyir’in cenazesinin ardından gittiğini belirten bir rivayete yer vermiştir. (Tehźîbü’l-Kemâl, XX, 290) Ancak râvisi bilinmediği için bu haberi önemsemeyen otoriteler, İkrime’nin yönetim tarafından takip edilen biri olması sebebiyle idarecilerden korkulduğu için cenazesine katılımın az olabileceğini söylemişlerdir. (Zehebî, Alâmü’n-nübelâǿ, V, 34; İbn Hacer, VII, 273)

Katâde b. Diâme ve Sellâm b. Miskîn tefsiri en iyi bilen kişinin İkrime olduğunu söylemiş (İbn Sa‘d, V, 288; Fesevî, II, 8), Abbas b. Mus‘ab el-Mervezî de İbn Abbas’ın talebeleri arasında tefsirde İkrime’nin en önde geldiğini belirtmiştir. (Mizzî, XX, 270)

Ebû Hâtim er-Râzî, İbn Abbas’ın talebeleri içinde karşılaştırma amacıyla sorulan bir soruya cevap verirken İkrime hakkında aynı görüşü paylaştığını ortaya koymuş (İbn Ebû Hâtim, VII, 9), İkrime Basra’da bulunduğu sürece Hasan-ı Basrî’nin tefsir okutmaktan ve fetva vermekten imtina ettiği bildirilmiştir. (Zehebî, Tezkiretü’l-huffaz, I, 96)

Katâde b. Diâme o dönemde siyeri de en iyi İkrime’nin bildiğini kaydetmektedir. (Mizzî, XX, 272) 

Onun hadisteki yeri hususunda farklı değerlendirmeler yapılmıştır.

Eyyûb es-Sahtiyânî, Yahyâ b. Maîn, Ebü’l-Hasen el-İclî, Ebû Hâtim er-Râzî ve Nesâî gibi hadis otoriteleri onun sika olduğunu söylerken, Ahmed b. Hanbel hadislerinin delil olarak kullanılabileceğini belirtmiş, Buhârî de çevresinde ve arkadaşları arasında hadislerine herkesin güvendiğini söylemiştir.

Buna karşılık İmam Mâlik’in İkrime’yi sika kabul etmediği ve kendisinden hadis alınmamasını istediği ileri sürülmüş ve Muhammed b. Sîrîn’in de onu eleştirdiği nakledilmiştir. (Mizzi, XX, 282-283)

Ancak Ebû Hâtim er-Râzî’ye göre bu iki zatın İkrime’ye karşı oluşunun sebebi güvensizlik değil onun bazı görüşlerini benimsememesidir. (İbn Ebû Hâtim, VII, 8-9; aş. bk.)

Bu değerlendirmeler daha sonraki dönemlerde de hadis otoriteleri tarafından tartışılmıştır.

İbn Hibbân ve İbn Adî, hadis imamlarının tereddüt etmeden İkrime’den rivayette bulunduklarını, sahih hadisleri derleyen müelliflerin onun rivayetlerini eserlerine aldıklarını belirtmiştir.

Zehebî ise İkrime’nin ilimdeki kişiliğine işaret ettikten sonra onun hıfzı sebebiyle değil bazı görüşleri yüzünden eleştirildiğini, Hâricîlerin görüşlerini benimsemekle suçlandığını söylemiştir. (Mîzânü’l-İtidâl, III, 93)
Ali b. Medînî’nin onu Hâricîliğin Harûriyye fırkasına, Atâ b. Ebû Rebâh ve Ahmed b. Hanbel’in İbâzıyye’ye nisbet ettiği, ayrıca Beyhesiyye ve Sufriyye’ye nisbet edildiği söylenmiştir.

Ancak bir kişinin bir mezhebin birçok koluna aynı zamanda mensup olduğunu kabul etmek güçtür.

Emevî yönetiminin baskılarına karşı İkrime’nin Hâricî çevrelerle olan siyasî ilişkilerinin bu tür iddialara yol açtığı anlaşılmaktadır.

Onun bu ilişkileri, itikadî yönden Hâricîler’in görüşlerini benimsediği anlamına gelmemektedir. Nitekim siyasî ihtilâfların çözümü ve ara buluculuk amacıyla Necde b. Âmir ile görüşmek isteyen Muhammed b. Cübeyr’in İkrime’yi Necde’nin yanında bulması ve Necde ile görüşebilmesi için onun yardımını istemesi (Taberî, VI, 139), İkrime’nin idareye karşı Hâricî fırkalarla olan bu siyasî ilişkisini ortaya koymaktadır.

Ayrıca, Ehl-i bid‘ata güvenmeyen ve onlardan hadis almayan otoritelerin İkrime’ye güvenmesini de onun itikadî açıdan Hâricî görüşleri benimsemediğinin bir delili sayılmalıdır.

Burada göz önünde bulundurulması gereken bir husus da bu dönemde siyasî ve itikadî fırkaların tanınmış âlimleri kendi saflarında gösterme çabalarıdır. Meselâ Basralı âlim Câbir b. Zeyd’e İbâzîler’in kendisini fırkalarına nisbet ettikleri söylendiğinde böyle bir şeyden Allah’a sığındığını belirterek tepkisini ortaya koymuştur. (İbn Hacer, II, 38; DİA, VI, 538)

Aynı şekilde İkrime’nin Hâricî fırkalarla iyi ilişkilerinin onlar tarafından istismar edilmesi ve buna bağlı olarak onun bu fırkalara mensubiyetine dair yakıştırmalardan söz edilmesi ihtimal dahilindedir.

İclî, İkrime’nin Harûriyye’ye nisbetiyle ilgili iddianın asılsız olduğunu belirtmiş, İbn Hallikân da ondan “Mekke fakih ve tâbiîlerinden biri” diye söz etmiştir.

Ebû Nuaym’ın kaydettiği bir rivayete göre (Hilye, III, 327) İkrime Kur’an’ın tamamını tefsir ettiğini söylemiş ve İbnü’n-Nedîm de ona nisbet ettiği Tefsîru İkrime adındaki eserle bu rivayeti doğrulamışsa da (el-Fihrist, s. 164) eserin günümüze ulaştığına dair bir bilgi bulunmamaktadır.

İbn Cerîr et-Taberî, İkrime’nin adâletini delilleriyle ortaya koyduğu iki varaklık bir risâle yazmış, Münzirî’nin de benzer bir çalışması olduğu belirtilmiştir. (İbn Hacer, VII, 273)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun