Teheccüd namazı Peygamberimize ne zaman farz kılındı?

Tarih: 09.12.2014 - 11:56 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Farz kılındığında kaç yaşındaydı ve kaç senesi idi?
- Teheccüd namazının ümmete de farz olduğunu söyleyen alimler var mıdır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Teheccüd namazı, adını İsrâ sûresinin 79. âyetinde geçen “tehecced” (teheccüd namazı kıl) kelimesinden almakla birlikte, Resûl-i Ekrem (asm)’e gece namazı kılması daha peygamberliğin başlangıcında nâzil olan Müzzemmil sûresinin ilk âyetleriyle emredilmiştir. (Müzzemmil, 73/1-7)

Kur’ân-ı Kerîm’de gecelerin ibadetle ihya edilmesinin önemini vurgulayan birçok âyet bulunmakta;

Bunların bir kısmı doğrudan Hz. Peygamber’e hitap eder. (İsrâ, 17/79; Tâhâ ,20/130; Kāf, 50/40; Tûr, 52/49; Müzzemmil, 73/1-7, 20; İnsân, 76/25)

Bir kısmında gece vakti Allah’a kulluk için özel çaba harcayan Müslümanları övücü ve özendirici ifadeler yer alır. (Âl-i İmrân, 3/17; Enbiyâ, 21/20; Furkān, 25/64; Secde, 32/16-17; Zümer, 39/9; Zâriyât, 51/15-18)

Bir âyette ise Ehl-i kitap içerisinde inançlarında samimi olan ve geceleri Allah’ın âyetlerini okuyup secdeye kapanan bir grubun varlığından söz edilir. (Âl-i İmrân, 3/113)

Hz. Peygamber (asm) kırk yaşındayken Hira mağarasında ilk vahyi aldığında bu olaydan fevkalade etkilenmiş, doğruca evine gidip eşi Hz. Hatice'ye "Beni örtün, beni örtün!" demiş; onlar da üzerine bir örtü örtmüşler, korkusu geçip rahatlayıncaya kadar bu şekilde kalmıştır. (bk. Buhari, Bed'ü'l-vahy, 3, 7; Müslim, îman, 252, 255)

İşte Müzzemmil suresinin ilk ayetinde geçen "müzzemmil" kelimesi onun bu halini ifade etmektedir.

Hz. Peygamber (asm) örtüsüne bürünmüş bir halde dururken, yine Cebrail (as) gelmiş ve "Ey örtüsüne bürünen!" hitabıyla başlayan yeni vahiyler getirmiştir. (bk. Şevkânî, İbn Âşûr, ilgili ayetin tefsiri)

Aynı surenin 2. ayetinde Hz. Peygamber (asm)'e gecenin büyük bir kısmını ibadetle geçirmesi emredilmiş; 3. ve 4. âyetlerde ibadet süresinin miktarı gecenin yarısı veya daha azı yahut biraz fazlası olarak tayin edilmiştir. 20. âyette ise bu sürenin, üçte ikisine yakın, yarısı, üçte biri olarak uygulandığı bildirilmiştir.

Çoğunlukla tefsirlerde gece kalkıp namaz kılmanın Hz. Peygamber (asm)'e farz kılındığı, beş vakit namaz farz kılındıktan sonra da bu ödevin aynen devam ettiği bildirilmektedir.

"Teheccüd" adı verilen bu "gece namazı" yükümlülüğü Hz. Peygamber (asm)'e mahsus olup ümmetinin de geceleyin kalkıp bu namazı nafile olarak kılmaları sünnet kabul edilmiştir. (İbn Âşûr, ilgili ayetin tefsiri)

Ümmeti hakkında teheccüdün nâfile hükmünde olduğu âlimlerin büyük çoğunluğunca kabul edilmekle birlikte, Resûl-i Ekrem (asm) hakkında farz olduğu görüşü yanında nafile olduğunu söyleyen alimler de vardır:

Hz. Âişe ve Abdullah b. Abbas’tan gelen rivayetlere göre teheccüd namazı Müzzemmil sûresinin ilk âyetleriyle farz kılınmış, ancak Hz. Peygamber (asm) gibi geceleri ayakları şişinceye kadar namaz kılmaya başlayan Müslümanlara bu ibadet ağır gelince, aynı sûrenin yaklaşık bir yıl sonra nâzil olan son âyetiyle bu hüküm kaldırılmış ve teheccüdün nâfile bir ibadet olduğu bildirilmiştir. (Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 139; Ebû Dâvûd, Teŧavvu, 17, 27)

Bu rivayetleri dikkate alan Hanefîlerin büyük bir kısmına, İmam Şâfiî ve Şâfiî âlimlerinin çoğunluğu ile Hanbelîler’e göre teheccüd başlangıçta Resûlullah’a farz iken ardından nâfileye dönüşmüştür. Bu görüşü savunanlardan bazıları, teheccüdün beş vakit namaz emredilinceye kadar hem Peygamber’e hem ümmetine farz olduğu, beş vakit namazın farz kılınmasıyla birlikte nâfileye dönüştüğü kanaatindedir.

Beş vakit namazın farz kılındığı ve Müzzemmil sûresinin ilk âyetlerini neshettiği kabul edilen İsrâ sûresinin 79. âyetinde teheccüd için kullanılan nâfile kelimesi de “farz olmayan namaz” anlamındadır.

Ancak bu görüş sahipleri, bir ibadetin nâfile olmasının Resûl-i Ekrem (asm) açısından taşıdığı anlamın farklı sayıldığına işaret eder. Çünkü Müslümanlar için nâfileler günahlara kefaret veya farz namazlardaki eksiklikleri telâfi amacıyla teşrî‘ kılınmışken, Resûlullah’ın işlediği ve işleyebileceği bütün hatalar bağışlandığından (Feth, 48/2) namazlarında telâfiyi gerektirecek bir eksiklik söz konusu değildir.

Dolayısıyla farzlar dışında kıldığı namazlar sevabını arttırmaya ve derecelerini yükseltmeye yöneliktir.

Tâbiîn âlimlerinden Mücâhid b. Cebr ve Katâde’nin de benimsediği bu yaklaşımı, bütün günahlarının bağışlandığını ifade eden âyetlere rağmen Hz. Peygamber (asm)’in tövbe istiğfarda bulunduğu gerekçesiyle Taberî eleştirmiştir. (Câmiu’l-beyân, XV, 143)

Usulcülerin ağırlıkta bulunduğu bazı Hanefî fakihleri, Mâlikîlerin çoğunluğu, Şâfiî mezhebine mensup bazı fakihler ise teheccüdün Resûl-i Ekrem’e farz kılındığı görüşündedir.

Taberî de İbn Abbas’a nisbet ettiği bu görüşü benimser. (Câmiu’l-beyân, XV, 142-143; İbn Abbas’ın görüşü hakkında ayrıca bk. Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī, VII, 39)

Bu fikri savunanlar İsrâ sûresinin söz konusu âyetini, “Gecenin bir kısmında uyan ve sana mahsus olmak üzere diğer farz namazlarına ilâveten bir de gece namazı kıl!” şeklinde anlarlar. Yani âyetteki nâfile kelimesi bu namazın diğer Müslümanlara farz kılınanlara ilâveten Hz. Peygamber (asm)’e farz kılındığına işaret etmektedir.

Onların bir diğer delili Hz. Âişe’den rivayet edilen, “Size nâfile olan üç şey bana farzdır: Vitir, misvak ve gece namazı.” hadisinde Resûlullah’ın bunu bizzat ifade etmiş olmasıdır. (bk. Taberânî, III, 315; Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī, VII, 39)

Bu görüş sahiplerine göre teheccüdün farz kılınması Hz. Peygamber (asm)’e özgü hükümlerdendir (hasâisü’n-Nebî).

Teheccüdün Resûl-i Ekrem açısından farz veya nâfile diye nitelenmesinin sonucu hakkında İbnü’l-Hümâm şöyle bir açıklama yapar:

Bu namazın Hz. Peygamber (asm)’e farz kılınması ümmetine mendup (müekked sünnet), onun için nâfile sayılması ümmetine sünnet (müstehap) olduğu anlamına gelir. (Fetĥu’l-ķadîr, I, 391)

Öte yandan Hasan-ı Basrî ve İbn Sîrîn gibi tâbiîn âlimlerine göre ümmet açısından da teheccüd namazı farzdır ve az da olsa kılınması gerekir; ancak bu gruptaki âlimler arasında vitir namazının kılınmasıyla bu emrin yerine getirilmiş olacağı kanaatini taşıyanlar vardır. (İbn Cüzey, IV, 300)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun