Hz. Muhammed’in, Ümmü Hani’nin evinde kalması, boy abdesti alması nasıl açıklanabilir?

Tarih: 22.03.2019 - 20:02 | Güncelleme:

Soru Detayı

- ​İbn Sad'ın Tabakat’ında Efendimiz'in (sav) yirmili yaşlarda Ebu Talib’in kızıyla evlenmek istediği ve Ebu Talibin de onaylamadığı geçiyor. Bu rivayet doğru mudur?
- Eğer doğruysa hadis kitaplarında Efendimizin Ümmü Hâni'yi arada ziyaret ettiği geçiyor ve bazı hadis kitaplarında da (Müslim de) Efendimiz (sav)'in miraç gecesi onun evinde olduğu ve bazı yerlerde de Efendimizin (sav) Ümmü Hani'nin evinde yıkandığı, Efendimiz (sav)’in ona evlenme teklifi ettiği geçiyor ve Ümmü Hani'nin kabul etmediği geçiyor.
- Bu rivayetleri yanlış anlamaya mahal vermeden nasıl anlamamız gerekiyor?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ümmü Hani hakkında bilgi verdikten sonra, bazı konulara kısa kısa işaret etmek istiyoruz:

Ümmü Hani

Ümmü Hâni, Fâhite (Hind) bint Ebî Tâlib el-Kureşiyye el-Hâşimiyye (ö. 50/670’ten sonra), Hz. Ali’nin kız kardeşidir, sahâbîdir.

Adı tam olarak tesbit edilememiş, Fâhite, Hind veya Fâtıma olabileceği zikredilmiştir. Kureyş kabilesi şairlerinden eski kocası Hübeyre’nin bir şiirinde ona Hind diye hitap ettiği kaydedilmektedir. (İbn Hişâm, IV, 62-63)

Babası Ebû Tâlib İslâmiyet’i kabul etmemekle birlikte, annesi Fâtıma bint Esed, Ebû Tâlib’in ölümünden hemen sonra hicretten yaklaşık iki yıl önce Müslüman oldu. Fatıma bint Esed, Hz. Peygamber (asm)’in sekiz yaşlarında amcasının himayesine girdiği günden itibaren altı veya sekiz çocuğu ile birlikte kendisine de annelik yapmıştı.

Ümmü Hânî, İslâmiyet’ten önce Hübeyre b. Amr b. Âiz el-Mahzûmî ile evlendi. Hübeyre’nin ona tâlip olduğu sırada Resûl-i Ekrem, Ebû Tâlib’e Ümmü Hânî ile evlenmek istediğini söylediyse de amcası onu anne tarafından akrabası olan Hübeyre ile evlendirmeyi ve onlarla akrabalığı yenilemeyi uygun gördü. (İbn Sa‘d, VIII, 152)

Ümmü Hânî’nin bu evlilikten Hânî, Yûsuf, Ömer ve Ca‘de adlı çocukları doğdu. Mekke fethedilince Hübeyre Necran’a kaçtı; onun İslâmiyet’i kabul etmeden orada öldüğü belirtilmektedir.

Mekke’nin fethedildiği gün Ümmü Hânî Müslümanlığı kabul etti. Kendisinin belirttiğine göre Resûl-i Ekrem (asm) o gün onun evine gelerek boy abdesti alıp sekiz rekat namaz kılmıştı. (Müsned, VI, 342-343; Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 83)

İbn Kayyim el-Cevziyye, Hz. Peygamber (asm) bu namazı kuşluk vaktinde kıldığı için kuşluk namazı sanıldığını, fakat bu namazın fetih ve şükür namazı olduğunu belirtmiştir.

Bazı rivayetlere göre ise Ümmü Hânî fetih günü Resûl-i Ekrem henüz şehrin üst taraflarında iken yanına gitmiş ve onun boy abdesti alarak sekiz rekat namaz kıldığını görmüştür. Bu sırada Resûlullah kendisine iltifat ederek niçin geldiğini sordu. Ümmü Hânî kocasının yakınlarından kendisine sığınan iki kişiye eman verdiğini, fakat kardeşi Ali’nin onları öldürmek istediğini bildirdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “Ümmü Hânî! Senin eman verdiğin kimseye biz de eman verdik.” dedi. (Müsned, VI, 341, 343; Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 82)

Ümmü Hânî’nin eman verdiği kişilerin Ebû Cehil’in kardeşi Hâris b. Hişâm ile Uhud Gazvesi’nde 100 müşrik okçusuna kumandanlık yapan Abdullah b. Ebû Rebîa veya Ümmü Seleme’nin kardeşi Züheyr b. Ebû Ümeyye olduğu zikredilmektedir.

Mi‘rac hadisesini nakleden sahâbîler arasında yer alan Ümmü Hânî mi‘rac gecesi Resûlullah’ın kendi evlerinde bulunduğunu, o gece yatsı namazını kılıp yattığını, sabah namazından biraz önce kendilerini uyandırıp beraber namaz kıldıklarını belirtmiş, Resûl-i Ekrem (asm)’in ona yatsı namazını kendileriyle birlikte Mekke’de kıldıktan sonra Beytülmakdis’e gidip orada namaz kıldığını ve sabah namazından önce tekrar Mekke’ye döndüğünü anlattığını nakletmiştir. (İbn Hişâm, II, 43; İbn Sa‘d, I, 215)

Bu rivayet Ümmü Hânî’nin Mekke fethinden önce Müslüman olduğunu, fakat kocası Hübeyre’den korktuğu için bunu gizlemek zorunda kaldığını göstermektedir.

Ümmü Hânî, Hz. Peygamber (asm) ile birlikte Hayber Gazvesi’ne katıldı, Resûlullah ona ganimetten pay verdi. Eski kocasıyla bir ilgisi kalmayan Ümmü Hânî’ye Resûl-i Ekrem evlenme teklif etti. Bu teklife çok sevinen Ümmü Hânî çok sayıda küçük çocuğu bulunduğunu, onlarla uğraşırken kendisine karşı görevlerini yerine getiremeyeceğinden veya çocukların onu rahatsız etmesinden endişe ettiğini söyledi. Hz. Peygamber de çocuklarına olan düşkünlükleri sebebiyle Kureyşli kadınların Arap kadınlarının en hayırlısı olduğunu belirtti. (İbn Sa‘d, VIII, 152; Hâkim, IV, 58)

Sonraları Ümmü Hânî’nin Resûl-i Ekrem’den kendisini nikâhına almasını istediği, Hz. Peygamber (asm)’in de “Seninle beraber hicret eden amca kızlarını sana helâl kıldık.” ayetinin (Ahzâb, 33/50) Ümmü Hânî’nin Mekke’den hicret etmemiş olması yüzünden bu nikaha imkân vermediğini kendisine söylediği rivayet edilmektedir. (İbn Sa‘d, VIII, 153)

Kureyş kabilesine mensup kadınlar arasında isabetli görüşleri ve babası Ebû Tâlib gibi fasih konuşmasıyla tanınan Ümmü Hânî, Resûlullah’tan kırk altı hadis rivayet etmiş, rivayetleri Kütüb-i Sitte’de ve diğer hadis kitaplarında yer almıştır. (bk. TDV İslam Ansiklopedisi, Ümmü Hani md.)

Değerlendirme

a) İbn Sad’ın Tabakat’ında geçen bilgilerin doğru olup olmadıklarını bilmiyoruz. Bu gibi önemli konularda verilen zayıf bilgilerle bir hükme varmak doğru değildir. Yani; biz Hz. Peygamber (asm)’in ara sıra Ümmü Hani’nin evine gittiğini bilemiyoruz.

b) Şayet Efendimiz (asm), Ümmü Hani’nin evine ara-sıra gittiyse, onun tek başına gidip gitmediği, Ümmü Hani’nin evinde başka insanların bulunup bulunmadığını da bilemiyoruz. Halvet (kapalı bir alanda baş başa kalmak) durumu olmadığı sürece, bu gidişlerde bir beis yoktur.

c) Farzımuhal, Hz Peygamber (asm) tek başına, Ümmü Hani’nin de tek başına evde olduğu bir zamanda da gitmiş olsa, mümin olarak bunun Hz. Peygambere mahsus bir durum olduğunu söylemek iman şuurunun gereğidir. Kuran’ın ve binden fazla gösterdiği diğer -hissi- mucizelerin şehadetiyle peygamber olduğu ispat edilen ve ilmi kriterler bakımından bunda asla şüphe olmayan bir peygamberin özellikle dini konularda yaptığı (Bedir ganimetleri taksimi konusunda, ABESE suresinin iniş sebebi olan hadiseler gibi, istisnai olan ve sonradan Allah tarafından düzeltilen olaylar dışında) her şey doğrudur. Özellikle bu yapılanların Allah tarafından bir düzeltme ve uyarı görmemeleri durumunda, bunların doğruluğunda şüphe olmaz. Bir mümin için olmaz ve olamaz...

d) Miraç gecesinde Ümmü Hani’nin evinde olduğu konusu ise, hadis rivayetlerinin bir çelişkisidir. Zira, Ümmü Hani, Mekke fethi sırasında İslam’a girdi ise, onun miraç gecesinin sabahında namaz kılması düşünülemez.

e) Müslim’in bir rivayetine göre, Ümmü Hani şöyle demiş:

“Ben Mekke fethedildiği yıl Hz. Peygamber (asm)’in yanına gittim. O sırada kendisi yıkanıyordu ve Kızı Fatıma da ona bir settare / örtü tutmuştu." (Buharî, Gusl, 21, Salat, 4, Edeb, 94; Müslim, Hayz, 70)

Diğer bir rivayette “Mekke’nin yukarısına gidip orada gördüm.” şeklinde bir yer tayini de vardır. (Müslim, a.y)

f. Hz. Peygamber (asm) Mekke fethi sırasında Ümmü Hani’nin evinde kalmıyordu. Onun çadırı başka yerde idi. Oraya sırf yıkanmak ve kuşluk namazını kılmak için gitmiştir. Daha sonra tekrar çadırına dönmüştür. (bk. İbn Hacer, Fethu’l-Bari, 8/19)

g) Hz. Peygamber (asm)’in Ümmü Hani’ye evlenmeyi teklif ettiğine dair rivayet sahihtir. (bk. Müslim, 201; Taberani, Evsat, 4242)

Değişik kaynaklarda yer alan bu hadis rivayeti sahihtir. (bk. İbn Hacer, 9/512; Mecmau’z-Zevaid, 7428)

h) Hz. Peygamber (asm)’in miraca çıktığı gece Ümmü Hani’nin evinde olduğuna dair İbn İshak’ın yaptığı rivayet (Siretü İbn Hişam) zayıftır. Doğrusu Buhari ve Müslim’in belirttiği gibi, Beytullah’ın bitişiğindeki "Hatîm”de yahut (Müslim’e göre) Mescid-i haramda yatarken miraç davetini aldı. (bk. Buhari, h. no: 3887; Müslim, 262)

Müslim’in rivayetindeki Mescid-i Haram ifadesi, İsra suresinin ilk ayetine de uygundur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun