Her peygamberin kendi ümmetine verdiği bir şey varmış bunlar nelerdir? Peygamberimiz (asv) bunu ahirete bırakmış. Diğer peygamberlerin ümmetlerine verdiği şeyler nelerdir?

Tarih: 10.11.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Rivayetlerde, diğer peygamberlerden farklı olarak Peygamberimize (asv) “Umumî şefaat hakkının verildiği” ifadesi vardır. Kıyamet günü, makam-ı mahmuda sahip olan Hz. Peygamber (asv)’den başka kimseye “umumî şefaat” hakkı verilmemiştir.

Hadis rivayetlerinde, her peygambere müstecab / makbul bir dua hakkının verildiği bildirilmiştir.
Nitekim, Hz. Enes’ten nakledilen rivayete göre, Peygamberimiz (a.s.m) şöyle buyurmuştur:

“Her peygamberin hususî bir duası var ki, onunla ümmetiyle ilgili olarak dua etmiş ve duası kabul edilmiştir. Ben ise, duamı kıyamet gününde ümmetim için şefaat kıldım / ümmetim için erteledim, şefaat etmeye ayırdım.”(Buharî, Daavat, 1, Müslim, İman, 340).

Hz. Ebu Hureyre’nin bildirdiğine göre, Peygamberimiz (a.s.m) şöyle buyurmuştur:

“Her peygamberin -yapacağı- müstecab (Allah tarafından kabul edileceğine dair söz verilen) bir duası vardır. Ben ise, o duamı ahirette ümmetim için şefaat olarak saklamayı arzu ediyorum / saklıyorum / sakladım.”(Buharî, Daavat, 1; Tevhid,31, Müslim, İman, 334,335).

Bu hadis üzerinde yapılan farklı yorumlar vardır. Bütün bunları burada zikretmemiz düşünülemez. Ancak sizin sorunuza cevap teşkil edecek bazı bilgileri şöyle verebiliriz.

Aslında her peygamberin pek çok duaları makbul olmuştur. Fakat bu hadiste, ifade edilen dualardan maksat, bir peygamberin kesin kabul gürmüş veya kabul olacağına dair söz verilmiş dualarıdır. Bu dualar, o peygamberin kendi şahsı veya ümmeti hakkında olabilir. Hatta bunlar, müspet anlamda bir dua olduğu gibi, menfi anlamda bir beddua da olabilir.

Bunlardan biri,

“Nuh: ‘Ya Rabbî, dedi, yeryüzünde dolaşan bir tek kâfir bile bırakma!’ " (Nuh, 71/26)

mealindeki ayette söz konusu edilen Nuh (as)’ın yaptığı bedduadır.

Bir diğeri,

“Doğrusu ben arkamdan yerime geçecek akrabamdan ötürü endişeliyim. Eşim de kısır! Bana lütf-u kereminden öyle bir vâris nasib et ki bana da, Yâkub hanedanına da vâris olsun. Onu, razı olacağın bir insan eyle ya Rabbî!” (Meryem, 19/6)

mealindeki ayette söz konusu edilen Hz. Zekariya (as)’ın kendisi için yaptığı hususî duasıdır.

Bir başka misal ise,

“Ya Rabbî!” dedi, “affet beni ve bana, benden sonra hiç kimseye nasip olmayacak bir hakimiyet lütfet. Çünkü Sen, lütufları son derece bol olan Vehhab’sın!” (Sad, 38/35)

mealindeki ayette mevzu bahis edilen Hz. Süleyman (as)’ın kendisi için yaptığı duadır.(bk. İbn Hacer, Fethu’l-Barî, ilgili hadisin şerhi).

İlave bilgi için tıklayınız:

Mahşerde peygamberler de mi kendini düşünecek ve kendi derdine düşecek? "Peygamberleri bile kendi derdine düşüren mahşer gününde Resulullah (asv)'ın şefaatine layık eyle" şeklinde bir duada bulunmak uygun mudur?

Peygamberimiz (asv)'in şefaati konusunda bilgi verir misiniz?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun