Genetik kopyalama hakkında bilgi verir misiniz?

Tarih: 06.08.2006 - 09:28 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Genetik kopyalamada ortaya çıkan varlık nasıl yasayabilir; Allah ona da ruh mu veriyor?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Temmuz 1996’da Edinburg, Iskoçya’da Dolly adı verilen bir kuzu dünyaya geldi. Bu bir çok açıdan farklı doğumdu. Dolly’nin teorik olarak üç annesi vardı ve baba ortalarda görünmüyordu.

Aslında her şey çok değil çeyrek asır önce başlamıştı. 60’lı yıllarda Watson ve Creek tarafından DNA yapısının anlaşılması genetik üzerine çalışan araştırmacılara büyük bir itici güç olmuştu. Daha sonraları bilim adamları bir hücre DNA’sını başka bir hücreye nakledip onu çoğaltmayı başardılar. Bunlar özellikle tek hücreli canlılarda belirgin faydalar sağlamayı amaçlıyordu. Nitekim şeker hastalığının tedavisinde kullanılan insulin hormonunun, uygun genin bir bakteriye aktarılarak seri halde üretimi gerçekleştirilmişti. Bu şekilde seri, ucuz ve kolay elde edilen insulin, şeker hastaları için müjdeli bir haber oldu.

Tabii ki bilim adamları bununla yetinmediler; klonlama işlemi tek hücrelilerden daha gelişmiş canlılara doğru uygulama alanları buldu. Bu noktada biraz durup klon nedir, klonlama nasıl yapılır sorularını cevaplamaya çalışalım. Klon, genetik olarak başka bir organizmanın aynısı olan organizma veya hücredir. Birçok basit organizma mitoz bölünme sırasında DNA’sını kopyalar; sonra hücre de ikiye bölünür ve yeni DNA’lar iki yeni hücreye gönderilir. Bu hücreler birbirinin klonudur, çünkü genetik yapı tıpatıp aynıdır. Yüksek yapılı canlılarda ise seksuel çoğalma görülür. Babadan gelen sperm DNA’sı annenin yumurta hücresine girerek annenin DNA’sı ile birleşir. Böylelikle oluşan yeni birey anne ve baba ile aynı genetik yapıyı taşımamaktadır. Klonlama terimi ise vücut hücrelerinden birinin DNA’sını, DNA’sı boşaltılmış yumurtaya (oosit) aktarma işlemine denir. Bu teknikle dana, kurbağa, fare ve maymun klonlama çalışmaları yapılmıştır. Hepsinde de embriyonel yaşamın ilk hücreleri olan blastositler kullanılıyordu. Bunlar özelleşmemiş, çok bölünmeye programlanmış embriyo hücreleriydi.

Fakat Dolly tüm bu hayvanlardan farklıydı; çünkü temel genetik kökeni 6 yaşındaki hamile bir koyunun meme hücresinden geliyordu. Iskoçya’da Roslin Enstitüsü araştırmacılarından Ian Wilmut ve arkadaşlarının bu hücre DNA’sını bir şekilde seri bölünmeler için âdeta uyandırmaları gerekiyordu. Uyarıcı faktör olarak elektrik ve kimyasal ajanlar kullandılar. Bu DNA’yı başka bir koyundan aldıkları, döllenmeye hazır yumurta hücresine aktardılar. Bu entegrasyonu sağlamak için elektrik akımı kullanıldı. DNA’nın hücreye yerleşmesi sırasında hâlâ tam anlaşılamayan bir seri kimyasal olay meydana geldi. Normalde yumurta hücresi diğerlerinden farklı olarak embriyonun oluşmasını sağlayan bölünmeyi indukleyen birtakım sitoplazmik proteinler içerir. Bunu bilen Iskoçyalı bilim adamları yumurta hücresindeki bu özel proteinleri ayırarak memeden alınan DNA’ya aktardılar. DNA’nın yumurtaya yerleşmesi tamamlandıktan sonra tüp bebek tekniğinde olduğu gibi embriyo uygun ortamda bölünmeye bırakıldı. Birkaç kez bölünmeden sonra blastosit evresinde alınarak yeni bir koyunun rahmine yerleştirildi. Hamileliğin sonunda doğan kuzuya Dolly ismi verildi.Yapılan testlerle Dolly’nin DNA’sının meme hücresi alınan koyun ile aynı olduğu görüldü. Resmî açıklama 6 ay sonra yapıldı; Dolly’nin büyümesi ve ergenlige doğru adım atması beklendi.

Klonlanan kuzunun hikayesi böyle. Dolly dünyanın en ünlü kuzusu olarak beraberinde birçok tartışma getirdi. Bazı araştırmacılar teknik olarak açıklanamayan noktalar olmasına dikkat çekiyor. Örneğin temel biyoloji bilgilerine göre özelleşmiş vücut hücreleri yeni bir canlı meydana getirmek üzere çoğalamazlar. Yani herhangi bir vücut hücre DNA’sı ancak kendisinin benzerini oluşturacak şekilde ayarlanmıştır. Mesela, deri hücresi seri bölünmelerle yine deri hücresi meydana getirir. Ancak embriyodaki ilk hücreler farklılaşma ve özelleşmeden önce birbirinden çok ayrı faaliyet gösteren hücrelere dönüşebilirler. Dolly bu noktada bir devrim gibi gösteriliyor, bu temel kuralı yıktığı kabul ediliyordu. Halbuki Dolly’nin DNA’sı hamile bir koyundan alınmıştı. Tüm hamile hayvanlarda meme dokusu normale göre çok daha fazla gelişme ve büyümeye açık olur. Bu nedenle bazı araştırıcılar tarafından döllenmiş yumurta hücresine çok yakın özellikte kabul edilip, Dolly’nin yeni bir konsept getirdiğine inanılmıyor. Tüp bebek yöntemi gibi olduğu öne sürülüyor.

Ayrıca klonlamanın ciddi sağlık problemlerini beraberinde getirdiğini söyleyenler de mevcut. Mayıs 1999’da Washington Post gazetesinde çıkan bir yazıda klonlanan hayvanlarda plasenta, umblikal kordon anomalileri, immunolojik yetersizliklerin normale göre 3-4 kat fazla görüldüğü açıklandı. Yazıda canlıların anne ve babadan meydana gelmesinin bir hikmeti olduğu, bir ebeveyn eksikliğinin etkili olacağı belirtiliyor. Klonlanan gelişmiş hayvanların yaklaşık yarısı çeşitli nedenlerle kaybedilmiş. Bunlarda büyük kalp akciğer defektleri gözlenmiş. Anomalilerin sebebi tam olarak anlaşılmasa da "imprinting’’ adı verilen bir mekanizmaya bağlanıyor. Yaklaşık 10 yıl önce farkedilen bu mekanizmada embriyoya gelen genler anneye mi babaya mı ait olduğuna işaretler taşır. Bu işaretler bir düğme gibi hangi ebeveynin geninin aktif olacağına karar verir. Klonlanan hayvanlarda bu birbirini dengede tutma fonksiyonunun bozulduğu gözlenir.

Amerika’da son klonlanan 13 danada doğum öncesi plasentanın anormal biçimde su tuttuğu ve kalp yetersizliği oluşturduğu gözlendi. Bu hayvanların bir kısmı anne karnında bir kısmı da doğumdan hemen sonra kaybedildi. Yapılan otopside metabolik bir bozukluğu düşündüren ileri karaciğer yağlanmasını ortaya koydu. Bu yayınlardan birkaç hafta sonra Lancet adlı dergide klonlanan bir ineğin doğumundan yedi hafta sonra bağışıklık sistemi yetersizliğine bağlı olarak öldüğü bildirildi.

Tüm bu anormalliklerin ve ölümlerin nedeni tam olarak anlaşılamıyor. Araştımacılar genin yumurta hücresine entegrasyonu sırasında kullanılan elektrik akımının ve kimyasal maddelerin etkili olabileceğini bildiriyorlar. Bu aşamada meydana gelen mutasyonlar ölümler ve organ anormalliklerinden sorumlu tutuluyor. Nitekim İskoçyalı araştırmacılar 277 başarısız denemeden sonra Dolly’yi klonlamayı başardılar.

Klonlanan hayvanlarda ortaya çıkan diğer bir sorun da yaş. Mesela Dolly’nin şu anda bulunduğu yaş mı yoksa annesinin yaşı mı temel alınacağı bilinmiyor.

Hayvanlar üzerine klonlama çalışmaları, dikkatleri, üzerine bilim kurgu hikayeleri yazılan insan kopyalama fikrine çekti. Amerika’da insan klonlama çalışmaları yasaklandı. Clinton tarafından etik açıdan bu konunun değerlendirilmesi için çalışmalar başlatıldı. Şu anda İngiltere ve birçok Avrupa ülkesinde insan klonlama yasaktır. Hayvanlardan çok farklı sorunları doğuran insan klonlama hakkında etik tartışmalar birçok merkezde devam ediyor. Bazı otoriteler klonlamanın tek yumurta ikizlerinden pek farklı olmadığını savunurken, bazıları önemli sakıncalar ileri sürüyor.

Klonlama ile oluşabilecek sağlık sorunları yanında bu teknik hem alıcı hem de verici birey üzerine şimdiden tahmin edilemeyen etkilere sahip olabilir. Bazı merkezlerde klonlama yöntemi ile laboratuvar ortamında transplantasyon için organ üretme; ölümcül bir hastalığa yakalanan bir kimse için o kişinin klonlanmasıyla uygun organ ve dokuları elde etme fikirleri tartışılmaya başlandı bile.

Genetik mühendisliğindeki gelişmeler son yıllarda gerçekten başdöndürücü bir hıza ulaştı. İnsan fıtratındaki hırs ve zaaflar nedeniyle bu tip çalışmaların adım adım her aşamasının takip edilmesi ve bir takım etik değerler üzerine oturtulması gereğini ortaya koyuyor.

BÜTÜN AŞAMALARI İLE KOPYAMALA İŞLEMİ:

1. Koyunun meme dokusundan alınan hücre.
2. Bu hücrenin DNA'sı hücre içinden çıkarılıyor.
3. Meme hücre DNA' sı bu aşamada özel bir işlemden geçiriliyor
4. Başka bir koyunun yumurtalık hücresi çıkarılıyor.
5. Bu hücrenin DNA'sı boşaltılıyor
6/7. DNA'sı boşaltılmış yumurta hücresine diğer koyunun meme hücresinden alınan DNA elektrik akımı yardımı ile yerleştiriliyor.
8. Yeni hücre özel ortamda bölünmeye bırakılıyor.
9. Bölünen hücreler 16-20 hücre sayısına ulaşınca 3. bir koyunun rahmine yerleştiriliyor.
10. Normal hamilelik sonucunda Dolly dünyaya geliyor.

Dolly, bazılarının zannettiği gibi bilim adamlarının ‘yarattıkları’ bir canlı değildir. Çünkü bu işlem sırasında kullanılan bütün biyolojik maddeler; hücre, hücre çekirdeği, hücre zarı, mitokondri, DNA gibi canlılığın hayatî bütün parçaları, hazır bir şekilde bir canlıdan alınıp diğer canlıya nakledilmiştir. Bu, canlılığın cansız maddelerden ortaya çıkması değil, canlı bir varlığın canlılık özelliklerinin başka bir canlı varlığa teknolojik imkânlar kullanılarak aktarılmasıyla başka bir canlı üretilmesidir.

Klonlama prosedüründe, yetişkin bir koyunun memesinden alınan hücreler durgun faza ulaşıncaya kadar kültürde kalır ve büyümesi veya bölünmesi durdurulur. Kültürden bir hücre alınır ve başka bir koyundan alınan, çekirdeği çıkarılmış bir yumurtayla birleştirilir. Böylece ilk yetişkin koyunun genomunu, yani genetik materyallerinin toplamını taşıyan hücrenin çekirdeği ile yumurtanın genomunun değiştirilmesi sağlanır. Sonra yumurta laboratuvar ortamında gelişmeye başlar; ve gelişmenin normal olduğu anlaşıldıktan sonra, taşıyıcı olan anne koyunun rahmine aktarılır.

Üstelik kopyalanmış bu canlılarda gizli genetik kusurların varlığı görülmüştür. Dolly ise şişmanlık dışında arterite, yani atardamar iltihabına yakalanmıştır. Ayrıca dizinde ve sol kalçasında eklem iltihabı başlamıştır. Dolly erkenden yaşlanmıştır. Çünkü o sıfır yaşındaki sperm hücresinden değil yetişkin koyunun yaşlı meme hücresinden geliştirildiği için, kendi yaşıtlarına göre çok hızlı yaşlanmaktadır. Daha 3 yaşında iken 6 yaşındaki bir koyunun yapısına sahiptir.

Evet, hayvan kopyalama çabalarının yüzde 98’i başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Başarı diye sunulan Dolly’nin akıbeti ise insanlığı düşündürmektedir.

Son yıllarda populer olan genetik klonlama yani kopyalama ile ilgili medyada çıkan haberlere rağmen, genetik biliminde yolun çok başında sayılırız. Henüz genetik yukarıda özetlenen bazı temel kavramları bile açıklamaktan çok uzaktır. Tabii bu bunların birgün açığa çıkmayacağını da göstermez.

Burada vurgulanması gereken husus “Bir koyunun kopyasını yarattık.” diye ortaya çıkan bazı bilim adamlarının aslında ne kadar büyük bir gaf yaptıklarıdır. Rabbimizin bize verdiği akıl, göz gibi daha nice nimetlerin hikmetini anlamaktan âciz olan bazı insanların, âdeta isyankâr bir tavırla bu ifadeleri kullanması gerçekten üzücüdür. Bize düşen görev Rabbimizin emrettiği gibi ilimde ilerlerken, bunu tefekkür, takdir, hayranlık, ve şükür duygusu içinde yapmaktır.

Ayrıca genetik şifreler ile Cenab-ı Hakk'ın izin verdiği ölçüde tasarruf yapmak mümkündür. Bu da Allah’ın insana verdiği şerefin bir göstergesidir. Ama bir canlının genetik şifrelerinde tasarruf etmek mahlukun şahsiyeti ve inancı ile bağlı olmayıp, tamamıyla beden ve biyolojik yapısıyla ilgili bir durumdur. Bir bebeğin erkek veya kız olmayı da bu yolla tayin etmek mümkündür. Bu durum kadere ters değil, Allah’ın ilmi içerisinde olan bir şeyi yapmak demektir. Yani bir insan yolunu değiştirmekle ben kaderimi değiştirdim diyemez. Sadece ben yolumu değiştirdim diyebilir. Yoksa gittiği yol hangisi olursa olsun hepsi kader içerisinde mütalaa edilir. Aynen öylede, bir insanın kız mı-erkek mi olacağının tayin ve tespiti, belirli bir seviyeye kadar Allah’ın müsaadesi dahilindedir. Bu sadece fiili değiştirmektir, yoksa kaderi veya Allah’ın iradesini değiştirmek değildir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun