Gazali'nin metodolojik şüphesi nedir ve bu metodoloji nasıldır?

Tarih: 02.09.2014 - 01:10 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İmam Gazali’nin “şüpheciliği”nde iman problemi asla olmamıştır. Onun çabası, aklı putlaştırarak etraflarına şüphe ve küfür tohumları saçan bazı felsefecilere, onların anladığı dilden cevap verme gayreti ile girdiği bir “fikir savaşı”dır. Veya felsefecileri bir şey sanarak onların tuzağına düşme ve bu nedenle vesvese ve şüpheye kapılma ihtimali olan insanlara şefkat ve acıma neticesi, onların yapamayacağı bir fikir savaşına fedakârca kendini atmasıdır. Nitekim İmam Gazali bu hâle iradesiyle giriş sebebini şöyle anlatır:

“Halktaki gevşekliğin ve iman zayıflığının nedenlerini araştırdığımda şu dört esasa dayandığını gördüm:

1. Felsefe ilimleri ile meşgul olanlara dayanan sebep.

2. Tasavvuf yoluna girenlere dayanan sebep.

3. Tâlim (her şeyin manası, hak ile kaim olan masum imamdan öğrenilir) iddiasına mensup olanlara dayanan sebep.

4. Halk arasında "ulema" diye tanınmış kimselere dayanan sebep.

Saydığımız sebeplerden dolayı halkın imanının bu derece zayıfladığını tespit edip bu şüpheleri gidermeye kendimi yeterli gördüm. 'Bu vazifeyi yerine getirmek farz oldu.' dedim.”

İşte bir taraftan İslam akidesini ve Ehl-i sünnet inancını savunma gayreti, bir taraftan zayıf fikirli ve zayıf akıllı insanlara acıma ve yardım etme duygusu gibi değişik saiklerle girdiği fikir savaşı, daha sonra çok yıpratıcı bir fikir çilesine dönüşür. O, bu yıpratıcı çileden Allah’ın yardımı ve kalbine attığı bir nur ile kurtulur.

Böylece, apaçık hakikatleri aklın, akıl yürütmenin ve mantığın yardımı olmaksızın yani delilsiz ve ispatsız bir şekilde birdenbire kavraması mümkün olur. Bu fikir çilesinin ardından şu önemli tespiti yapar:

“Hakikatlere ermek daima delil ile olur zannedenler, Allah’ın geniş ve sonsuz rahmetini daraltmış olurlar.” Bu konuda da şu ayeti zikreder: “Allah kime hidayet etmek dilerse, onun göğsünü İslam’a açar...” (En’am, 6/125)

Bu çile dönemi bereketli sonuçlar doğurur. Bütün endişesi İslam inancını ve Ehl-i Sünnet akidesini savunup yaymak olan Gazali, bu zorlu dönemde İslam inancına ve Ehl-i Sünnet akidesine alternatif gibi duran kendi dönemindeki bütün görüş ve düşünceleri öğrenme ve onların zayıf ve hatalı taraflarını görme imkânı bulur.

İmam Gazali, bu zorlu yılların ardından günümüz Müslümanlarına da ışık tutacak birçok temel ilkeler tespit eder. Mesela;

- Felsefecilerin düştüğü yanılgıyı dile getirerek,

 “Aklın, bütün meseleleri kavramada müstakil ve bütün müşkilleri halledecek durumda olmadığını anladım.” der.

- Felsefe ilmini tamamen inkâr etmek yerine yanlışını tenkit eder.

“Kimi cahil Müslümanlar, felsefecilerden ne gelirse inkâr ederler. Felsefeye dair sözler, haddi zatında makûl ve bürhan ile sabit ise, Kur’an’a ve hadise muhalif değilse, niçin terk ve inkâr edilmek icap etsin ki? Böyle kimseler İslam dinini cahil gösterirler.” der.

Gazali’nin bir felsefe tenkitçisi olarak “Şüphe, hakkı götürür.” prensibiyle Fransız düşünürü Descartes’e; “Sebep ile sonuç arasında zorunlu bir bağlılık yoktur.” düsturu ile David Hume’ye; “aklın bütün meseleleri kavrayamadığını” ileri süren ilkesiyle de Alman düşünür Kant’a öncülük ettiği söylenir.

Kaynaklar:

- Cavid Sunar, İslam Felsefesi Dersleri, Ankara, 1967, s. 115.
- Mehmet Ayman, Gazali’de Bilgi Sistemi ve Şüphe, İnsan Y., 1997.
- Aykut Küçükparmak, Gazali’nin Bilgi Sisteminde Hadsi Bilgi, Muş Alparslan Üni̇versi̇tesi̇ Sosyal Bi̇li̇mler Dergisi Cilt: 1 Sayı: 2 Aralık: 2013.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun