"Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye: 'İsteyerek veya istemeyerek, gelin!' dedi. İkisi de 'İsteyerek geldik.' dediler." (Fussilet, 41/11) ifadesini açıklar mısınız; gelen iki şey nedir?
Değerli kardeşimiz,
Bu ayette muhatap yer ile göktür. “İkisi de isteyerek geldik.”den maksat da yer ile göktür. Allah yer ve göğe -bizim bilmediğimiz bir şekilde- onlarla konuştu ve “İsteyerek veya istemeyerek (bana itaat etmek üzere) buyruğuma gelin.” buyurdu. Onlar da “İsteyerek geldik.” dediler ve geldiler.
Bu ayette yer alan diyaloğu bir istintak sanatı çerçevesinde değerlendirebiliriz. Yani Cenab-ı Hak kudretinin karşısında hiçbir şeyin nazlanıp da emrine itaatsizlik edemeyeceğini, ezeli kudretin içine acizliğin sızamayacağını, dolayısıyla bir zerreyi yaratmak ile koca bir evreni yaratmak arasında hiçbir farkın olamayacağını beyan etmek üzere, hikmet lisanıyla yapılmış olan diyaloğu, istintak sanatı çerçevesinde tasvir etmek suretiyle, insanların zihnine kudretinin yansımalarını nakletmiştir.
Merhum Elmalılı Hamdi yazır, bu ayetin açıklamasında şunları kaydetmiştir:
“'İkiniz de ister istemez gelin. Tabiatınıza uygun gelse de gelmese de ikiniz birlikte, birbirinize uyarak, bir nizam üzere hareket edin.' dedi. Bütün gökyüzü içinde, yeryüzünün ve havasının birlikte hareket etmesini emreyledi. 'İkimiz de isteyerek geldik.' dediler. Bazıları bu emri ve isteyerek boyun eğmeyi şuurî mânâda anlamak istemişlerse de mutlak emre uyma ve boyun eğme manasına olması daha ağır basmaktadır. Yani verilen emirde, icra edilen tesirde her biri tabiatındakinin aksine bir fiil ve harekete dahi sevkedilseler, onlar onun kabulünü bir tabiat, bir huy edinmişlerdir. Onun için hareket ve hareketsizlik gibi çeşitli tabiatta tesirleri tabiî gibi kabul ederler. İlâhî emre karşı hiçbir muhalefetleri meydana gelmez.”(bk. ilgili ayetin tefsiri).
Taberi ayete şöyle bir yorum getirmiştir:
"Allah söz konusu emriyle şöyle demek istemiştir: 'Ey gök ve yerküresi! İkiniz de sizin içinizde yarattığım şeyleri açığa çıkarın; ey gök, sen sende yarattığım güneşi, ayı ve yıldızları ortaya çıkar... Ve ey yerküresi! Sen de sende yarattığım bitkileri, ağaçları, meyveleri, ırmakları ve denzileri ortaya çıkar!' Onlar da bu emri yerine getireceklerini söylemişler.”(Taberi, ilgili ayetin tefsiri).
Bu açıklamadan da anlaşılıyor ki, ayette gök ve yerin; her birisinin kendisine mahsus bir nizam ve intizama girmeleri, ilahi takdirce ön görülen amaçların tahakkukuna hizmet edecek şekilde bir huy ve tabiata bürünmeleri hikmet lisanıyla veya “Kün” ile emredilmiş ve onlar da “feyekun” olmuşlardır. Buna göre bu ayetteki ilahi kudretin gücü ve varlıkların bu kudrete boyun eğmelerinin zorunluluğunun tasviri yapılırken,
“Allah bir şeyi dilediğinde O’nun buyruğu, sadece 'Ol!..' demektir, hemen oluverir...”(Yasin, 36/82)
mealindeki ayetin bir nevi açıklaması yapılmıştır.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Yer ve gök, şuurlu varlıklar mıdır? Anlar, ister, seçer, cevap verir, emri yerine getirir mi?
- Allah canlı cansız her şey ile konuşur mu?
- Ayetteki “sümme”yi “rütb-i terâhî” ile tefsir etmek batıl mı?
- “Yer, gökleri ve arasındakileri altı günde yaratan” (Secde, 32/4) ayetinde geçen “Yer ve gök arasındakiler”den kasıt nedir? Hayvanlar ile bitkiler midir?
- Haşr suresi 1. Ayet ve Ahzab suresi 41. ayet arasındaki özgür irade farkı nedir?
- Fussilet suresi 9-12 ayetler ile Naziat suresi 27-33 ayetleri arasında çelişki var mıdır?
- Allah'ın haftanın günlerinde neler yarattığını açıklar mısınız?
- İnsan, neden kainatın yaratılmasından milyarlarca yıl sonra yaratılmıştır?
- Cansız varlıklar, Allah'ın kelam sıfatına muhatap olur mu?
- Araf suresi 173. ayet İslam’dan haberi olmayanın sorumlu olacağını mı gösterir?