Firavun kavmine gönderilen "kan"ın ve diğer mucizelerin mahiyeti nedir?

Tarih: 07.11.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“Biz de onların üzerine ayrı ayrı mucizeler olarak tufan, çekirge, kımıl (haşereler), kurbağalar ve kan gönderdik. Yine de büyüklük tasladılar. Ve suçlu bir topluluk oldular."

"Üzerlerine azap çökünce: 'Ey Musa! Sana verdiği söz hürmetine bizim için Rabbine duâ et. Eğer bu azabı bizden kaldırırsan, sana kesinlikle inanacağız ve İsrailoğullarını mutlaka seninle göndereceğiz.'"

"Biz, geçirecekleri bir süreye kadar onlardan azabı kaldırınca, hemen yeminlerini bozdular.” (Araf, 7/133-135)

Alimler ayette geçen (musibet dolu) mucizelerden “Tufan”ı farklı şekilde anlamışlardır. Diğerlerini ise bildiğimiz şekilde açıklamışlardır. Buna göre;

Tufan: Su / sel, veba hastalığı, ölüm, ziraat ve ürünlere zararlı olan bol yağmur, beklenmeyen bela manasında algılanmıştır.

Çekirge: Bilinen çekirge afeti. Günümüzde de bu afetin insanlar için ne kadar zararlı düştüğünü görüyoruz. Fakat kimse bunun ilahî uyarı manasına almaya yanaşmıyor.

Kımıl: Tahılları içten yiyip bitiren sus böceğidir. Ambarlara koydukları her şeylerini bitirip tüketiyordu.

Kurbağa: Evleri, yiyecekleri, içecekleri ve her tarafı kurbağalar sarıyor ve hayatı yaşanmaz hale getiriyordu.

Kan: Irmaklardan, kuyulardan getirdikleri suların arasına kan karıştığını görüyorlardı.(bk. İbn Kesir, ilgili ayetlerin tefsiri).

Alimlerin bildirdiğine göre, bu musibetler hep birlikte değil, ayrı zamanlarda gelmiştir. Ayetteki sıraya göre; her bir musibet gelince “Ey Musa! Sana verdiği söz hürmetine bizim için Rabbine duâ et. Eğer bu azabı bizden kaldırırsan, sana kesinlikle inanacağız ve İsrailoğullarını mutlaka seninle göndereceğiz” diyorlardı.  “Onlardan azabı kaldırınca, hemen yeminlerini bozuyorlardı”. Ardından diğer bir musibet devreye giriyordu...

Ortaya  çıkan felâket ve musibetlerin her biri  görünürde tabii  birer olaydır; birtakım zahirî sebeplere dayandığı kesindir. Ancak bildiğimiz sebepleri o ölçüde oluşturan veya harekete geçiren bir kudret vardır; işte onu görmememiz mümkün değildir. Örneğin Nuh Tufanı’nın zahiri sebepleri, şiddetli ve aralıksız yağmurun kırk gün, kırk gece testiden boşalırcasına yağması ve bazı yeraltı su kaynaklarının yerüstüne çıkması ve bir kısmının mecra değiştirmesidir. Ama bulutları böylesine yağmur yüklü hale getiren ve onu kırk gün gibi uzun bir süre aralıksız devam ettiren ve ayrıca yeraltı sularını harekete geçiren bir kudret söz konusudur. Biz ancak olayın dış görünümünü ve zahirî sebeplerini bilebiliyor ve görebiliyoruz. Perde arkasında ilâhî program gereği görevli melekler bulunmaktadır.

O halde bir azap şeklinde ortaya çıkan felâket hep aynı değildir; çok çeşitlidir; onu hak eden toplulukların  veya milletlerin küfür, günah, azgınlık ve zulümlerine göre tezahür eder.

Ayetler şu konulara işaret ediyor:

1. Şiddet ve darlık anında, fıtrî iman duygusuyla Musa'ya başvurmaları. Sıkıntı zamanında Allah'tan başka bir sığınak ve dayanak bulamayan insanların durumu çoğunlukla böyledir.

2. Firavun topluluğunun özelliği: Sürekli verdikleri sözlerden dönmeleri, ahidlerine riayet etmemeleri, cezalarının da belirli bir vakte kadar geciktirilmesi.

3. Firavun kavminin kesin cezası, denizde boğulmak şeklinde oldu.

4. Bu ayetlerin (mucizeler) sebepleri ve sonuçlan hakkında düşünülmesinin gerekliliği, bunlardan habersiz davranmanın ve taklidin kötü bir yol olduğu belirtiliyor. (Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, ilgili ayetlerin tefsiri)

İlave bilgi için tıklayınız:

Kur'an'da Mısır’a "on bela" verildiği anlatılır mı?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun