Evrimcilerin insanın evrimi ile ilgili geliştirdikleri moleküler saat tezi ne kadar güvenilirdir; yüzde yüz doğru mu?

Tarih: 30.01.2012 - 09:35 | Güncelleme:

Soru Detayı
- Fosillerin mitokondrial analizi yapılmış mıdır? - Evrimcilerin homoditden başlayarak modern insana kadar eski homoditlerin fosilleri üzerinde yapılan genetik analizler yüzdü yüz gerçeği yansıtıyor mu? - Bu tür konular bana çok vesvese veriyor, nasıl kurtula bilirim?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

Soru 1:

Evrimcilerin insanın evrimi ile ilgili geliştirdikleri moleküler saat tezi ne kadar güvenilirdir? Yüz de yüz doğru mudur?”

Cevap 1:

Moleküler saat tezi 1962 yılında ileri sürüldü. Buna göre, bir genin veya bir proteinin ortalama evrimleşme hızı "moleküler saat" olarak adlandırılır. Bu hipotez aslında, mutasyonların farklı şekilde yorumuydu. Onlar, genlerin belirli bir süre içerisinde ve devamlı istenen yönde ve olumlu olarak mutasyonla değişebileceğini, bu değişikliklerin de zamanla bütün canlı çeşitlerini hâsıl edebileceğini ileri sürmektedirler. Bu tezi savunanlar şöyle diyordu:

“Mutasyonlar bir DNA parçasında belirli bir hızla birikebilirler, üstelik bu birikme milyonlarca yıl gibi uzun bir süre devam edebilir.”

Genlerin değişebileceği konusunda öyle ileri gittiler ki, bu değişiklikle “evrim hızı”nı hesaplayabileceklerini iddia ettiler. Hâlbuki mutasyonların milyonda bir oranında meydana geldiği ve genelde öldürücü olduğu, yine evrimi savunanlar tarafından ifade ediliyordu.

Bu moleküler saat tezine göre, bitkilerin ilkeli kabul edilen mısır ve buğday gibi tek çenekli bitkilerden elma, armut, fasulye ve kabak gibi çift çenekliler mutasyonla belli bir sürede meydana gelmiştir. Onlara göre çift çeneklilerden ağaçlar, otsu form olan kabak ve kavundan daha ilkeldir. Yani, buğdayın genetik yapısı, değişerek zaman içinde elma ve armut ağacına dönüşecek, elma ağacından da kavun, karpuz ve kabak meydana gelecektir.

Bu teze göre, hayvanlar âleminde de genlerdeki değişiklik devam edecek ve zamanla balık, kurbağa ve en nihayet insan hâsıl olacaktır.

Bilimsel bilgiyle hiç ilgisi olmayan bu felsefî düşünceler, ispat edilmiş hakikatler gibi takdim edilmekte ve konunun dışında olanları yanıltmaktadır.

Moleküler saat metodunun güvenilir olmadığı 1996 yılında Science dergisinde bir makalede verilmektedir. Bu yazıda, biyokimyacı Russell Doolittle ve arkadaşları, moleküler saat metodu ile çekirdekli tek hücreli canlıların (ökaryotların) bakteri gibi çekirdeksiz canlılardan (prokaryotlardan) iki milyar yıl önce ayrıldıklarını ileri sürmektedirler.

Ancak evrimci mikrobiyolog Norman Pace ise farklı bir saat kullanarak aynı olayın dört milyar yıl önce gerçekleştiğini öne sürmüştür. Hâlbuki bu değer, yeryüzünün yaşından daha fazladır. Yeryüzündeki hayatın 3.700.000.000. yıldan daha geriye gitmediği kabul edilmektedir.

Mikrofosil uzmanı William Schopf ise, her iki sonucu da reddetmiş ve en eski bakteri fosillerinin Doolitle'ın verdiği tarihten 1.500.000.000 yıl önce bulunduğunu belirtmiştir (Science, Vol. 271, 26 Ocak 1996, s. 448, 470-477).

Görüldüğü gibi moleküler saat kullanılarak elde edilen veriler, hem kendi içlerinde hem de fosil kayıtları ile açıkça çelişmektedirler.

Denton, evrim teorisini bu konuda şöyle eleştirmektedir:

“Evrimsel paradigmanın ön yargılı davranışı öylesine güçlüdür ki, ciddi bir yirminci yüzyıl bilimsel teorisinden çok Orta Çağa ait bir astroloji prensibine benzeyen bir düşünce, evrimsel biyologlar için bir gerçeklik haline gelmiştir.” (Michael Denton. Evolution: A Theory in Crisis. London: Burnett Books, 1985, s. 306)

Moleküler saate göre elde edilen sonuçların güvenilir olmadığını, evrimci araştırmacılar da kabul etmektedirler. Araştırmacılar moleküler saat hipotezinin tamamen terk edilmesini istemektedirler.

Münih Teknik Üniversitesi Mikrobiyoloji Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Siegfried Scherer ise moleküler saat görüşünün geçersizliğini şöyle dile getirir:

“Moleküler saat tezinin neden bu kadar uzun bir süre varlığını devam ettirdiğini anlamak güçtür. Bu tez, ne filogenetik ayırımların tarihinin tespitinde ve ne de herhangi bir belirli filogenetik hipotez için güvenilir destekleyici bir delil olarak kullanılabilir... Protein dizilimleri konusunda güvenilir bir moleküler saatin varlığı görülmemiştir.... Moleküler saat hipotezinin reddedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.” (S. Scherer, "The Protein Molecular Clock: Time For A Reevaluation" in Evolutionary Biology, Vol. 24, edited by hecht, Wallace, and Macintyre, Plenum Press 1990, s. 102-103).

Yukarıdaki soruda, moleküler saatin yüzde yüz doğru olup olmadığı soruluyor. Yüzde bir bile doğruluk payı yoktur. Bunlar, bir yaratıcıyı inkâr etmek adına uydurulmuş hayal mahsulü düşüncelerdir. Bu düşünceyi taşıyan ateist evrimcilerin bütün hedefi, canlıların meydana gelişini tesadüf ve sebeplerle açıklamaktır.

Soru 2:

Evrimcilerin Homonitten başlayarak modern insana kadar uzanan soy ağacındaki fosillerin teker teker mitokondrial analizi yapılmış mı? Yapılmışsa bu ne kadar güvenilir? Eski Homonitlerin fosilleri üzerinde yapılan genetik analizler yüz de yüz gerçeği yansıtıyor mu? Bu tür konular bana çok vesvese veriyor. Bundan nasıl kurtulabilirim?”

Cevap 2:

Homonitlerden insana kadar uzanan çizgide işe yarar tek bir fosil yok ki, bunların analizine güvenilsin. Bu silsilede ileri sürülen fosillerin hepsi bir kutuya sığabilecek kadardır.

Bu fosillerin her birisindeki fosil parçalarının, tek canlıya ait olmadığı, farklı varlıklara ait bulunduğu anlaşılmıştır.

Bu Homonit- Modern insan çizgisinde, geçiş formu olarak ileriye sürülen; Java Adamı, Pekin Adamı, Nebraska Adamı, Neanderthal Adamı ve Piltdown Adamı’nın uydurma fosiller olduğu ortaya konmuştur. Bu konuda daha geniş bilgi için www.sorularlaevrim.com sitemizin fosillerle ilgili bölümüne bakılabilir.

Bu konuların kendisine vesvese verdiği kimseler, bundan nasıl kurtulabilirler?

Bu konular, bu günün meselesi değildir. İnsanlık tarihi boyunca; "Kâinat nedir? İnsan nedir? Bu dünyaya niçin ve nasıl gelmiştir? Bundan sonra nereye gidecektir?" gibi sorulara felsefeciler tarafından cevap aranmış ve hiçbir felsefeci, yukarıdaki sorulara, herkesi tatmin edici bir cevap ortaya koyamamış ve insanlığa aydınlık yolu gösterememiştir. Felsefeciler, ortaya koydukları cevaplardan kendileri de tatmin olmamışlar, ömürlerinin sonuna doğru bunların bir kısmı ya intihar etmiş veya bunalıma girmişlerdir.

Şimdiye kadar insanları aydınlığa çıkaramayan ateizme inanan pozitivist felsefe taraftarları, bundan sonra da aklı kalbi ve ruhu tatmin edecek hakikatleri ortaya kayamayacaklardır.

Kâinatın yaratılışı, canlıların ve özellikle insanın ortaya çıkışı ile ilgili değerlendirmeler ve yorumlar, sadece biyoloji bölümlerinde ve canlılarla ilgili bütün dersleri alan son sınıf öğrencilerine son devrede verilir. Biyokimya, genetik, paleontoloji (fosil bilimi), antropoloji, karşılaştırmalı anatomi ve biyoloji gibi yaratılış konusunda temel bilgileri almayan kimselerin evrim konusunu, ateist evrimcilerin eserlerini okuyarak sıhhatli bilgi edinmesi mümkün değildir. Böyle kimselerin imanı sarsılır ve bunalıma girerler.

Kâinatın niçin ve nasıl yaratıldığı, insanın yaratılış gayesi, ölümünden sonra nereye gideceği gibi sorulara İslâmiyet; aklı, kalbi, ruhu ve hisleri tatmin edici cevaplar sunmaktadır. Bu konuda yüz defa felsefecileri dinleyenlerin, bir defa da Kur’an’ı ve Hz. Peygamberi dinlemesi gerekir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun