İnsanlar primatlardan (maymunlardan) mı meydana gelmiştir?

İnsanlar primatlardan (maymunlardan) mı meydana gelmiştir?
Tarih: 18.06.2017 - 00:30 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Primatlardan meydana gelmediğimizin delilleri nelerdir; Bu tezi nasıl çürütürsünüz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İnsanlar, ilk insan Hz. Âdem babamızdan ve Hz. Havva annemizden gelmiştir. Hz. Âdem toraktan, Hz. Havva validemiz de Hz. Âdem’den yaratılmıştır. İnsanı yaratan Cenab-ı Hak’tır. Bu yaratılışın nasıl olduğunu Allah Kur’an’da böyle buyuruyor.

İlk insan Hz. Âdem babamızın topraktan yaratılışını laboratuvarda tekrar denemek mümkün olmadığına göre, bu konuda söz sahibi Allah’tır. Çünkü hem ilk insanı ve hem diğer insanları yaratan O’dur.  Bazıları, Allah’ın bu konudaki sözünü dikkate almıyorlar. Bazı felsefecilerin bu konuda ileriye sürdükleri bir takım iddiaların peşine düşüyorlar.

Şimdi burada insanın primatlardan meydana gelmediğinin delilleri soruluyor. Bu konuda biz Allah’ın sözüne inanıyor ve onu kabul ediyoruz. Bunun aksini iddia edenler iddialarını ispatla mükelleftirler. Yani, onlar ilk insanın topraktan değil, primatlardan meydana geldiğini ispatla mükelleftirler. Olmayan bir şey nasıl ispat edilecek? İnsan primatlardan meydana gelmemiş ki, ispat edilsin.

Onların bu sorusu şuna benziyor:

Onlar size babanızı soruyorlar. Siz diyorsunuz ki, benim babam Ali’dir veya Âdem’dir. Karşı taraftaki diyor ki, senin babanın Ali ya da Âdem olduğunu ispat et. Benim babam hakkında onların şüphesi varsa, onların bunu ispat etmesi gerekir.

Allah’a inanmayan felsefecilerin ilk insanı geçmişiyle ilgili iddiaları demeyeceğim, saçmalıkları yeni değildir. Çok eski çağlara dayanır. Bunlarda bir örnek vereceğim. Aneximander Milattan önce 400 yıllarından insanın balıktan meydana geldiğini ileri sürmüştür. Yani yaklaşık günümüzden 2.400-2.500 yıl önce.

Demek ki bunlar ilk insan Hz. Âdem’den beri kendilerine bir ata arıyorlar. Allah’ı kabul etmedikleri sürece, kıyamete kadar ilk yaratılışın nasıl meydana geldiğini anlamaları mümkün değildir.

Bu dünya imtihan dünyasıdır. İsteyen dinsiz felsefecilerin arkasına düşer ve onların görüşlerini kabul eder ve onların arkalarından cehennemi boylar, isteyen de Allah’ın ve 124.000 peygamberin ve 120.000.000 evliyanın söylediklerini kabul eder, onlarla beraber cennete girer. Cennet adam istediği gibi, cehennem de adam istiyor ve bekliyor.

Ateistlerin insanın atası ile ilgili olarak ileri sürdükleri deliller aşağıda özetlenmiştir.

İnsanın Geçmişi

İnsanın geçmişi ile ilgili ara form olarak ileriye sürülen fosillerin belli başlıları şunlardır:

1. Afrika Adamı (Australopithecus Africanus)

Evrimci Gould, Afrika maymunu Austrolopithecus afarensis’ in insanın atası olamayacağını belirtir. Afrika maymununa ait olduğu kabul edilen fosil parçalarının değişik organizmaların fosilleri olduğuna ve bunların yanlış birleştirilmiş olunduğuna dikkati çeker. (Gould, J. L. and Keeton, W. T. Biological Science. 6. baskı, New York: W. W. Norton, s. 347, 1996)

2. Nebraska Adamı (Hesperopıthecus Heroldcookii)

İnsanın atasına ait olduğu farz edilen bir azı dişine dayanılarak 1921 yılında Nebraska Adamı ileri sürülmüştür. Bu dişin sonradan bir domuza ait olduğu anlaşılmıştır. (Tatlı, Â. Evrim ve Yaratılış. Tuğra Ofset, Isparta, 2. baskı, 2016)

3. Java Adamı (Pithecanthropus Erectus)

Fizik doktoru Dubois, 1891 yılında, Java adalarında farklı alanlarda ve farklı tarihlerde, mahkûmların kazdığı alanlardan çıkan materyaller içerisinde; iki diş, yarım kafatası, bir uyluk kemiği buldu ve bunları birleştirerek buna Java Adamı (Pithecanthropus erectus) adını verdi. (Gish, D.T. Evolution: The Fossils Say No! 1981. Terc. Â. Tatlı,  Fosiller ve Evrim. Cihan Yayınları, İstanbul. 1984)

Dubois, otuz yıl sonra, bu kafatasının Orangutan maymununa, uyluk kemiğinin de insana ait olduğunu belirtmiştir.

Ayrıca, Java Adamı olarak ileriye sürdüğü varlığın, aslında büyük bir Gibbon maymunu olduğunu itiraf etmiştir. (Howells, W.  Mankind in the Making. Doubleday and CO. Garden City  N.Y.P. 1967, 155-156)

Dubois’in bu açıklamasına Arkeoloji Ansiklopedisi de şöyle yer vermiştir:

“Dubois, sonradan kendisi de fikrini değiştirip, bulduğu fosillerin iri yapılı büyük bir maymuna ait olduğunu söylemesine rağmen, bu kafatası, ders kitaplarında halen insanın atası olarak verilmektedir.”  (Cottrell, L. The Concise Encylopedia Archeology. Hawthorn. New  York. 1960, P. 394)

4. Piltdown Adamı (Eanthropus dawsoni)

İnsanın atası olarak kabul edilen bu fosilin çenesinin orangutan maymununa, kafatası ve dişlerin insana ait olduğu ve dişleri çeneye uydurmak için eğelendiği anlaşılmıştır. (Şekil 1)

1912 yılında Londra tabiat tarihi müzesi müdürü Arthur Smith Woodward ile tıp doktoru Charles Dawson tarafından, İngiltere’nin Piltdown yakınındaki bir çakıl çukurundan bir çene ile kafatası fosili, bir merasimle çıkarılır ve buna Piltdown Adamı (Eanthropus dawsoni) adı verildi.  Yaşı da 500 bin yıl olarak tespit edildi. 1950 yılında fosil üzerinde yapılan incelemede; eskiye ait olduğu görüntüsünü vermek için fosilin potasyum dikromat ile lekelendirildiği, çene kemiği üzerindeki dişlerin, yıpranmış ve aşınmış bir görüntü verecek tarzda eğelendiği, kafatasının insana, çenenin ve dişlerin de orangutan maymununa ait olduğu anlaşıldı. (Smith, G. S. Wood Word's Tony. New Scientist. 1979, 5 April, P.44)

Şekil 1. İnsan kafasına orangutan çenesi takılarak sergilenmiştir. (http://www.history.com/news/piltdown-man-hoax-100-years-ago)

5. Pekin Adamı (Sinanthropus Pekinensis)

Dr. Davidson Black tarafından Çin’in Pekin şehrine 40 km mesafede bir çukurda 1921 yılında iki azı dişi bulundu ve bunlar “Sinanthropus Pekinensis” olarak adlandırıldı.

1927 yılında W. C. Pei üçüncü azı dişini, 1928 yılında ise kafatası parçaları ile iki alt çene buldu. Black, bu fosillerin de Pekin Adamı’na ait olduğunu bildirdi. (Boule, M. And Valoıs, H.M. Fossil Man. The Dreyden  Press. New York. 1957,  P.118-123)

Pekin Adamı’na ait materyallerin, iki diş hariç, İkinci Dünya Harbinde Japonlar’ın burayı işgali sırasında kaybolduğu ileri sürülmektedir. O’cconel, o tarihlerde Çin’de bulunduğunu, Japonların buraya girmediğini, evrimcilerin, bu materyalleri, kendilerinin imha ettiklerini, böylece alçı modellerinin kendi evrimci düşüncelerine göre şekillendirdiklerini belirtir. (O'connel, P. Science of Today and the Problems of Genesis. Hawthome, CA. 1969)

        

Şekil 2. The Independent gazetesinin, 8 Eylül 2009'daki kapağında haber olan bir fosil Raporda, "İnsanlık tarihini yeniden yazan bir kafatası" başlığı altında, Gürcistan’ın Dmanisi bölgesinde bulunan birçok insanın fosil kalıntılarını ele aldı. Yaşları ve özellikleri sebebiyle bu fosilin tamamen insanın evrim senaryolarını alt üst ettiği belirtilmektedir.

Şekil 2’de görüldüğü gibi, gün geçmez ki, böyle bir fosilin bulunduğu ve daha önceki fosillerin geçersizliğini ve bu konudaki bütün bilgileri alt-üst ettiği belirtilmemiş olsun. Bu nasıl bir çalışmadır ki, evrime ait her şeyi ispat ettiği iddia edilen bir fosil, birkaç ay sonra, yine bunu reklam edenler tarafından çöpe atılmaktadır. Sizce bunda bir terslik yok mu?

İnsanın tek bir anneden geldiğini ifade eden bir makale Şekil 3’de sunulmuştur. Bu makalede insanın bir anneden geldiği ifade edilirken, bunun evrimle ilişkilendirilmesi bir çıkmazdır.

Şekil 3. İnsanoğlunun tek bir anneden geldiğini gösterir makaledir.

İnsanın Geçmişiyle İlgili Değerlendirme

Genetiğin babası sayılan evrimci T. Dobzhansky, ırklarla ilgili olarak şu ifadeyi kullanmıştır:

“Darwin’den bu yana bir buçuk asır geçtiği halde, insan türündeki farklı ırkların orijinine ait problemi çözemedik. Mesele hala bir asır önceki kadar karışık.” (T. Dobzhansky. Science. Vol.127, s. 1958, S.1091)

Ünlü paleontolog David Pilbeam, insanın geçmişiyle ilgili şunu söyler:

“Yayınlanan kitaplar şunu söylemeye çekiniyorlar ki, ben de dâhil olmak üzere, kuşaklar boyu insan evrimini araştıran kişiler karanlık içinde çırpınıyoruz. Elimizde olan bilgiler, teorilerimizi şekillendirmek için son derece güvenilmez ve yetersizdir. İnsanın geçmişiyle ilgili, içimize yerleşmiş bulunan ön kabullerin farkındayım. Bunları zihnimden çıkarmak için gerçekten çaba gösteriyorum. Geçmişteki teorilerimiz, elde olan gerçek bilgimizden çok, bizim o andaki ideolojimizi yansıtıyordu!(Pilbeam, D. American Scientist, sayı, 66,1978, s. 379; Pilbeam, D. Rearranging Our Family Tree. Nature, Haziran, 1978)

Arizona Devlet üniversitesi antropoloğu Geoffrey Clark, 1997 yılında yazdığı eserinde şöyle der:

“Bir asırdan fazla bir süredir bilim adamları, modern insanın kökenleri konusunda bir uzlaşmaya varmaya çalışıyorlar. Niçin başarılı olamadılar? Çünkü paleoantropologlar peşin ön yargılardan ve varsayımlardan yola çıkmaktadırlar. Bu nedenle insanın evrimini açıklayan modeller sırt sırta binmiş iskambil kâğıtlarına benzemektedirler. Bir kâğıdı hareket ettirdiğinizde, tüm yapı çökme tehlikesiyle karşı karşıya gelir.” (Clark, A.G. Thtough a Glass Darkly: Conceptual Issues in Modern Human Origins Research, s.60-76, 1997)

Henry Gee, insanın geçmişiyle ilgili eserinde şunu söyler:

“İnsan evrimine ilişkin tüm deliller küçük bir kutuya sığabilmektedir. Bir fosil dizisini alıp onun bir nesli temsil ettiğini savunmak, test edilebilir bilimsel bir hipotez değildir. Bu çocukları uyutmak için anlatılan masallara benzemektedir. Eğlendirici, hatta öğretici olabilir, ama ilmî değildir.” (Gee, H. In Search of Deep Time: Beyond the Fosil Record to a New History of life. New York: The Free Press,, s. 23, 32, 116-117, 202, 1999)

Schiller, insan soyunun, diğer canlılardan farklı olarak ortaya çıktığına dikkati çeker:

“İnsanın geçmişiyle ilgili fosiller, beklenen geçiş formlarını ortaya koyamadı... Bütün bunlardan sonra bizim, insandan aşağı bir varlıktan evrimleşmeyip, doğrudan kendi neslimizden geldiğimiz rahatlıkla söylenebilir.” (Schiller, R. New Findings On The Origin of  Man. Reader’s Digest, 1973, August, p.89-90)

Pensylvania State Üniversitesi Antropoloji Profesörü Robert Eckhardt, insanın geçmişiyle ilgili olarak şöyle der:

“Hominoidler serisinde, insanın hominid (insanımsı) atası olduğunu gösteren morfolojiye sahip bir fosil yoktur.” (Eckhardt, R. Population Genetics and Human Origins. Scientific American, number 226, p.94)

Sonuç

Evrimciler yaklaşık iki yüz yıldır insana ata arıyorlar. Bırakın ata bulmayı, ırkların farklılığını bile açıklığa kavuşturamadıklarından yakınıyorlar. Niye insanın aşağı yapılı bir atasını bulamadılar? Yok ki, bulunsun. Hangi fosile ata diye yapışmışlarsa, hepsi de ellerinde kaldı. Fosillerin noksanlarını alçı ile tamamlamaları da yetmedi. Zira, meşhur sözdür: “Bir dane-i hakikat bin harman yalanı yakar.”

İşte küçük bir hakikatin ifadesi, onların ciltlerce kitaplarda ortaya koymaya çalıştıkları insanın daha aşağı yapılı canlılardan evrimleştiği yalanını bir anda yakıp ortadan kaldırıyor...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun