Eşime ısınamadım, itici geliyor, ne yapmalıyım?

Tarih: 12.02.2016 - 06:42 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Rum suresi 21. ayette Allah cc. evlenen eşler arasında sevgi ve kalplerin birbirine ısındırdığını buyuruyor. Ben yeni evliyim hanımıma bir türlü ısınamadım. Çok itici geliyor. Ta baştan beri bu böyle. Neden bende bu ayette buyurulduğu gibi bir hal olmadı?
- Yanlış evlilik mi yaptım?. (görücü usulu olarak evlendim)
- Kalbimin ısınması için ne yapmalıyım?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Geçen sene bir haber çıkmıştı. Bir Arap ülkesinde evleneceği kimseyi görmeden evlenen bir kişi, nikâhtan sonra kendisini gördüğünde, "Benim evlenmek istediğim kişi sen değilsin." diyerek derhal boşamış diyordu haberde.

Erkeğin akrabaları onu vazgeçirmeye çalışmış, ancak o kararından dönmemiş, henüz yeni nikâhlandığı eşini kendisine dokunmaksızın boşamıştı.

Haydi gelin, bize ilginç görünen bu meseleyi bir tahlil edelim:

Allah Resulü buyuruyor;

"Sizden biriniz evlenmek niyetiyle bir kimseye talip olduğunda, onu nikâhlamasına kendisini sevkedecek, rağbet ettirecek hususlarda imkan bulduğunca baksın, göz gezdirsin." (bk. Ebu Davud, Nikâh, 17 ve 18)

Zira, "Kadınlar sizin örtünüzdür, siz de onlar için örtüsünüz." buyurulan ayette (Bakara, 2/187) "Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı." da denilerek, örtünün ne anlama geldiği izah edilmiş olmaktadır.

Eşler birbirini günaha düşmekten koruyan koruyucu örtülerdir. Fıtrattan gelen zaruri ihtiyaçların meşru ve helal yoldan giderilmesini sağlayan nikâh vasıtasıyla, Allah'ın izni ve müsaadesi ile birbirlerinde sükûnete ererler, teskin olurlar ve haram yollara düşmekten korunurlar.

İşte evlilik öylesine önemlidir ki, bu niyetle yola çıkıldığında, nikâhlamayı düşündüğünüz kimsenin elbette yüzünü ve boyunu-posunu görecek, kendisi hakkında bazı bilgileri bizzat müşahede edecek ve öğreneceksiniz. Meşru daire çerçevesinde evleneceğiniz kimseyi tanıyacaksınız, zira kendisiyle bir ömür değil iki ömür birlikte olacaksınız.

Velhasıl, iki cihanda beraber olacağınız koruyucu örtünüzü bilecek ve tanıyacaksınız. Bu, evlilikte şart ve gerekli olandır.

Eğer bunu böyle yapmayarak, bilmeyerek ve tanımayarak hatta görmeyerek evlilik yapacak olursanız, işte bu Arap kardeşimizin yaptığı duruma düşebilirsiniz. Yine bu kardeşimiz doğru olanı yapmış, eşine henüz dokunmadan boşamış. Eğer kendisinin iddiası ve kabulü yerinde ise -ki bunu ancak o bilebilirdi- yapmış olduğu hareket tarzını isabetli bulmaktayız. Eğer eşini görerek evlenmiş olsa idi, böyle davranmaya hakkı olamazdı.

Size gelince; siz eşinizi görmeksizin evlenmiş değilsinizdir. Zira bizim kültürümüzde böyle bir şey -hemen hemen- yok gibidir. Eğer kısmen varsa bile, olmaması gerekir. Zira bunun yanlış olduğu açıktır.

Madem ki siz eşinizi görerek ve baskı altında kalmaksızın evlendiniz ve madem ki birlikte zifafa girdiniz, o halde böyle sonradan vazcazmaya (vazgeçip caymaya) hakkınız olmasa gerektir. Zira böyle bir tavır hiç kimse için yakışık almayacaktır. Hem gör, bak, beğen, al, kabul et, evlen, nikâhlan; hem zifafa gir, kendisinde huzur ve sükûnet bul, kendisinden istifade et, tatmin ol, hâcât ve ihtiyâcâtını gider; hem de sonradan dön bak ve bu bana itici geliyor de. Böyle Müslümanlık olmaz, böyle erkeklik de olmaz, olamaz. Böyle bir tavır insanlığa bile sığmaz, sığamaz.

Allah'ın Rum Suresinde 21. ayette yukarıda bahsettiğiniz şekilde buyurması açıkça ortada duruyorken, insanların evliliklerinde sevgi ve muhabbetin, merhametin bulunmaması, eksik ve noksan olması tamamen insanların kusurlarındandır. Yoksa o evliliklerin yanlış ve yanlış kişilerle olmasından değildir.

Zira, değil mi ki iki kişi evlenerek aile kurmuşlar, zifafa girmişler, birlikte olmuşlar, beraberce bir hayatı ortak yaşamaya başlamışlardır. Ve bunların her hususta birbirlerinden istifade etmesi devam ede gelip durmaktadır. Yani birbirlerinde sükûnete ermekte ve birbirleri için örtü olmaktadırlar.

O halde bunların yapmaları ve takınmaları gereken tavır birbirlerini sevip saymaları, birbirlerine karşı şefkat ve merhametli davranıp, birbirlerini mazur görmeleri gerektiğidir. Zira, madem ki Allah bu kişiyi bana eş olarak ihsan etti, o halde yine Allah'ın en büyük emaneti olarak kabul etmem ve eşimi sevmem gerekmektedir, demeleri gerekir.

Allah’ın emri insanın eşini sevmesidir. Allah bize kimi eş olarak verdi ise artık onu sevmemiz gerektiğidir. Aramızda bizi birbirimize Allah’ın emri ve müsaadesiyle helal kılacak olan nikâh bulunduğundan dolayı, artık sevmem gereken kişi yalnızca bu sahip olduğum eşimdir, demek gerekir. Mutlak doğru olan tavır işte budur. Böyle yapmamız gerekir.

Bize göre, evliliğin yanlışı olmaz. Bizatihi evlenmek en güzel ve en doğru bir eylemdir. Evlenmeden önce seçmek ve tercihte bulunmak hakkına elbette sahibizdir. Ancak artık evlendikten sonra ve hele hele zifafa girdikten sonra bu işten caymak mümkün değildir. Bundan sonra ise artık Allah'ın size takdir buyurduğu bu eşinizi sevmek zorundasınızdır.

Hem zaten eşiniz size örtü olmakta değil midir? Sizi günahlardan korumakta, sükûnete ermenizi sağlamakta değil midir? Peki daha istediğiniz nedir? Allah, kendisinde meşru yoldan sükûnete erecek bir eş verdikten sonra, insanın artık kaşınmaması gerekir. Zira tercihlerimiz ve yapıp ettiklerimiz bizim kader ağımızı örmektedir.

Malum, her erkek askere gitmektedir. Oradaki komutanımızı kendimiz seçmekte değiliz. Bize bir komutan verilir ve biz de ona itaat etmek zorundayızdır. Yani komutanımızı kendimiz seçmediğimiz halde itaat etmek ve ona uymak zorundayız. Bunun yadırganacak bir tarafı da bulunmamaktadır. Nitekim bunu sorun edinen hiç kimseyi de görmemişizdir.

İşte aynen bunun gibi, Allah da bize bir eş takdir etmiştir, ancak bunun tayini hususunda bizim de söz hakkımız bulunmaktadır. Yani hiç kimse asla istemediği bir kimse ile evleniyor değildir. En azından bakmış, görmüş, beğenmiş ve evlenmeye karar vermiştir. Evlendikten sonra ise yine eşiyle birlikte -her hususta- yol almaya başlamıştır. Artık yolun bir noktasında durup, "Ben seni beğenmiyorum, bana itici geliyorsun." demeye hakkı yoktur.

Eğer aralarında birtakım sorunlar varsa bile, bunların akıl ve ilim yoluyla çözülmesi yolunu aramak gerektir. Bize göre, çözülemeyecek sorun yoktur. Eğer başka hiçbir yol kalmamış olsa, ancak o zaman boşanma yoluna gidilebilecektir. Aileyi bozan ve dağıtan taraf Allah indinde çok büyük sorumludur. Zira, bunun meşru olması için çok büyük gerekçeler gerekmektedir.

Ezcümle, sonuç olarak; eşinizden istifade etmeyi biliyorsunuz ve o da size hizmet etmekte, kadınlığının gereklerini yerine getirmektedir. Sizin de artık onu sevmek zorunda olduğunuzu nefsinize kabul ettirmeniz gerekir.

Bu hususta şeytanların ve nefsin aldatmalarına uymamanız, Allah'a ve dediklerine tabi olmanız gerekiyor. Lütfen bunu yapınız...

İlave bilgi için tıklayınız:

Evlilik kader midir? Kaderimizde kim varsa onunla mı evlenmek zorundayız?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun