Dünyada ne kadar kalındı?

Tarih: 10.01.2023 - 16:14 | Güncelleme:

Soru Detayı

“Onları yeniden diriltip hepsini bir araya toplayacağı gün, sanki gündüzün bir saatinden başka kalmamışlar (yeni ayrılmışlar) gibi, aralarında tanışırlar.” (Yunus, 10/45 46).
“Kıyameti gördükleri gün onlar, sanki dünyada ancak bir akşam yahut bir kuşluk vakti kadar kalmış gibidirler.” (Naziat, 79/46)
Onlar, "Bir gün ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor." derler. (Müminun, 23/113)
- Burada her ayette başka bir vakit söyleniyor, ne zaman süre dünyada kalındığı ile ilgili nasıl anlayalım bunu?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Soruda yer alan “Ne zaman (doğrusu: ne kadar) süre dünyada kalındığı ile ilgili nasıl anlayalım bunu?” şeklindeki suale şunu diyebiliriz:

Her insanın ömrü bellidir, yaşadığı süre bellidir, ne zaman öldüğü bellidir. Bu sebeple bu sualin cevabı açıktır: Dünyada kim ne kadar kaldıysa, ömrü de o kadardır.

Ayetlerin farklı ifadelerine gelince:

a) “Allah onları mahşerde topladığı vakit, sanki (dünyada) sadece günün bir saatinde, aralarında tanışacak kadar kısa bir süre kaldıklarını sanacaklardır. (İşte o vakit) Allah’ın huzuruna çıkarılacakları uyarısını asılsız sayanlar ve doğru yolda yaşamamış olanlar hüsrana uğramış olacaklar.” (Yunus, 10/45) mealindeki ayet hakkında yapılan yorumların en sahih olan şudur:

Bu ayette özellikle kâfirlerin durumu bildirilmiştir. Çünkü dünyadaki ömürlerinden istifade etmedikleri için, onlara göre koca bir ömür bir saat kadar hemen gelip geçti. Ayette “sanacaklardır” mealindeki cümleden de anlaşıldığı üzere, bu bir gerçeğin değil, bir hayalin tasviridir, bir pişmanlığın verdiği reflekstir, hüsrana uğramanın verdiği bir sersemlik hezeyanıdır. (krş. Zemahşeri, Razi, Maverdi, ilgili yer)

b) “Kıyamet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti veya onun kuşluğu kadar kaldıklarını sanırlar.” (Naziat, 79/46) mealindeki ayette yine bir hayal kırıklığının verdiği bir sersemlik refleksi olarak görünmektedir. Çünkü şimdiye kadar inkâr edip durdukları kıyametin, dirilişin, sorgulamanın etkisinde kaldıkları için ahiret hayatının ebedi olduğuna kanaat getirdikleri anda, dünyadaki geçmiş hayatlarını çok değersiz, pek kısa bir vakit olduğunun zehabına kapıldılar. (krş. Razi, ilgili yer)

c) “Allah, 'Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?' diye sorar. 'Bir gün veya günün bir bölümü kadar kaldık; işte, saymakla görevli olanlara sor.' derler.  Allah buyurur: 'Pek kısa bir süre kaldınız; keşke bunu (dünyada iken) bilmiş olsaydınız!'.” (Müminun, 23/112-114) mealindeki ayette de kâfirlerin kabirlerinden çıktıktan sonra girdikleri perişan hâllerinin bir tasviridir.

Fani dünyanın fenalığını bütün benliğiyle hisseden inkârcı kimseler dünya hayatlarının “bir varmış-bir yokmuş” olduğunu düşünmeye başlar. Kâr zannettikleri dünya işlerinin zararlı akıbetini gözle gördükten sonra, bütün o hayat bir sıfıra müncer olmaya başlamıştır. Aslında dünyada kalma süreçlerini çok kısa olarak tarif ederken, ortaya çıkan ahiret zararının ağırlığı altında öyle ezilmişler ki, kâr-zarar ölçülerini dahi kaybetmişler.

Nitekim Allah onlara (aslında bu söylediklerinizden daha) kısa bir süre kaldınız; keşke bunu (dünyada iken) bilmiş olsaydınız!” diye buyuracak olması, onların sersemlik ile bir cinnet-i muvakkata içinde olduklarının bir sinyalidir. 

Not:

- Ayetlerde bu zaman dilimlerinin farklı telaffuz edilmesi, farklı kişi veya gruplar tarafından seslendirilmiş olabilir.

- Ayrıca, psikolojik olarak suçlu insanların tasavvurları farklı olabilir. Suçu ağır olanların tasavvurunda kaybettikleri dünya hayatlarının süresi örneğin üç gün iken, suçu daha hafif olanların düşüncesinde bu ziyana uğramış dünya hayatlarının süresi de o nispette bir gün gibi daha az olabilir. 

Demek ki, değişik ayetlerde kötü akıbetlerini görenlerin psikolojik buhranlarının ortak paydasına işaret edilmiştir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun