Deprem olacağından korkulur mu; mümin kulun korkması günah mıdır?

Deprem olacağından korkulur mu; mümin kulun korkması günah mıdır?
Tarih: 27.10.2006 - 18:48 | Güncelleme:

Soru Detayı

-  Cesaretin kaynağı nedir?  
- Allah inancım sonsuz ve fırsat buldukça gün içinde sık sık dua ediyorum. Fakat doğal afetleri düşündükçe aşırı korku sarıyor beni. Son olarak depremler yine bu korkularımı tetikledi. Daha önceleri "Allah ne yazdıysa takdir odur." derken, şimdi uyku bile uyuyamaz halde korkuyorum. Dua okusam da kendimi güvende hissedemiyorum.
- Bunun için tavsiye edebileceğiniz bir dua var mıdır?
- Bütün bunlar vesveseden mi kaynaklanır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ahiret kaygısına dayalı olarak biraz korku faydalı olur. Ama bunun vesvese şeklinde uykuları kaçıracak tarzda olması kişiyi ümitsizliğe sevkedebilir. Ümitsizlik ise caiz olmaz.

Bu gibi şeyler Allah'ın emrine ve hikmetine göre gerçekleşir. Onun hikmetine ve rahmetine itimat etmeli ve ecelin bir olup değişmeyeceğini düşünmeli, ama devamlı da hazırlıklı olmaya çalışarak ümit ve korku arasında olmalıdır.

Bediüzzaman bu konuda şöyle demiştir:

"İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakiki imanı elde eden adam, kainata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre hadisatın tazyikatından (olayların sıkıntısından) kurtulabilir." (Risale-i Nur Külliyatı, Yirmi Üçüncü Söz)

İman ve Allah'a kulluk, her türlü iyiliğin kaynağı olduğu gibi, cesaretin dahi kaynağıdır. Her türlü kötülük, küfür ve dalaletten geldiği gibi, korkaklık da aynı kaynaktan çıkmaktadır. Müminlerin cesareti, kâfirlerin korkaklığı, özellikle savaşlarda çok açık bir şekilde görülmektedir. Mümini cesur yapan, temelde şu iki esastır:

1. "Onların ecelleri geldiğinde, bir an geri kalmazlar, öne de geçmezler." ayetinin bildirdiği "ecel birdir, değişmez" gerçeği. (bk. A'raf, 7/34; Yunus, 10/49; Nahl, 16/61) Savaşta ön cephede olanla, arka cephedeki, ölüme aynı uzaklıktadır. Hatta cephede olanla, evinde istirahat eden arasında, ölüme uzaklık-yakınlık farkı yoktur. Niceleri vardır, pek çok savaşa girer, yatağında vefat eder. Niceleri de vardır, ilk defa girdiği savaşta hayatını kaybeder.

Halid b. Velîd'in durumu, buna güzel bir örnektir. Yatağında ömrünün son dakikalarını geçirirken, etrafındakilere şöyle der:

"Şu kadar savaşa katıldım. Vücudumda ok-mızrak yarası veya bir darbe izi olmayan hiçbir uzvum yok. Ama gördüğünüz gibi, yatağımda vefat ediyorum. Korkakların kulakları çınlasın!.."

2. Mümin için, savaşta iki güzelden biri vardır (Tevbe, 9/52): Ya şehitlik, ya zafer. "Ölürsem şehidim, kalırsam gazi." diyen bir mümin, böyle beklentileri olmayan bir kâfirden, elbette daha cesur olacaktır.

Nur Külliyatı'nda imanın bir intisap olduğu ders verilir. “Sultan-ı Ezeliye iman ile intisap eden ve ubudiyetle hizmetine giren bir mümin” cesaretin en büyük kaynağına ulaşmış demektir. 

“İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakiki imanı elde eden adam kainata meydan okuyabilir...”

İlave bilgi için tıkayınız:

- Korku için dua tavsiye eder misiniz?.. 

- Deprem gibi afetler bir tesadüf mü, yoksa kaderimiz midir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun