Cennette yasak ve kovulma olmayacağına göre, Hz. Adem ve Hz. Havva’ya neden yasak konulmuş ve neden kovulmuşlardır?

Tarih: 13.09.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

-  Bu durumda Hz. Adem (as) ve Havva ahir cennetten mi yoksa yeryüzündeki cennet isimli yerden mi kovulmuştur?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Yasaklar, bir mekânın kimliğiyle alakalı zorunlu bir durum değildir. Allah nereye ne zaman bir yasak koysa orada o yasak geçerlidir. Örneğin Hz. Musa (as) döneminde bazı şeyler yasaktı. Hz. İsa (as) döneminde serbest bırakıldı.(Al-i İmran, 3/50; Araf, 7/157).

Cennette yasağın olmadığını nereden biliyoruz? Hz. Âdem (as) cennete gitmeden zaten yasak diye bir şeyin olması söz konusu olamazdı. O cennete yerleşince -bir imtihan sırrı olarak- ona bir ağaçtan yemesi yasaklandı.

Ayrıca, “cennette yasak yok” hükmü, oranın bir mükâfat yeri olmasından kaynaklanıyor. Oysa, Hz. Âdem (as)’in bulunduğu dönemde cennet bir mükâfat yeri değildi. Ve Hz. Âdem (as) de kulluk yaparak hakkettiği için, bir mükâfat olarak cennete girmiş değildi. Bu sebeple, Hz. Âdem (as)’in bulunduğu o günkü cenneti, öldükten sonra iyi insanların bir mükâfat olarak yerleşeceği cennetle kıyaslamak, eskilerin eskimez ifadeleriyle “Kıyas maal farık”dır. Yani yanlış bir karşılaştırmadır.

Hz. Âdem (as) ve Hz. Havva’nın  bulunduğu cennetin bildiğimiz gerçek cennet mi, yoksa yeryüzündeki bir bahçe mi olduğu hususunda farklı görüşler vardır. Alimlerin büyük çoğunluğuna göre, o cennet gerçek cennettir. Kur’an’ın zahir ifadeleri ve hadislerin ifadeleri buna delalet etmektedir.

Söz konusu cennetin yeryüzünde bir bahçe olduğuna dair ayet veya hadislerden çıkarılacak bir delil yoktur. Buna mukabil Kur’an’ın ifadelerinde o cennetin hakikî cennet olduğuna işaret eden sözcükler vardır. Örneğin:

'Sana gelince Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşiniz, istediğiniz her tarafından yiyip içip yararlanınız. Yalnız sakın şu ağaca yaklaşmayın! Böyle yaparsanız zalimlerden olursunuz.' Fakat şeytan onlara, gözlerinden gizlenmiş olan edep yerlerini açığa çıkarmak için vesvese verdi. Onlara şöyle telkinde bulundu: 'Rabbinizin size bu ağacın meyvesini yasaklamasının tek sebebi, sizin meleklerden veya ölümsüz hayata kavuşanlardan olmanızı önlemektir.' diyerek, kendisinin onların iyiliğini istediğine dair yemin üstüne yemin etti.” (Araf, 7/19-21)

mealindeki ayetlerde bu konuda bazı ipuçlarını görmekteyiz:

a.  “Sen ve eşin cennete yerleşiniz” cümlesinin aslı Arapça metninde “el-Cennet” kelimesi kullanılmıştır. Kelimenin başında bulunan EL takısı belirlilik edatıdır. Yani başında bulunduğu kelimenin muhataplarca bilindiğini ifade eder. Bu da söz konusu “cennet”in bilinen gerçek cennet olduğuna işaret etmektedir.

b. “Cennete yerleşiniz” ifadesinden de ilk akla gelen husus, başka bir yerden gelip yerleşmektir. Bu da onların dünyadan gidip gerçek cennete yerleştiklerine işaret eder.

c. Şeytan ağacın yasaklanmasının sebebini anlatırken, bu yasağın “sizin meleklerden veya ölümsüz hayata kavuşanlardan olmanızı önleme” ye matuf olduğunu vurgulamıştır. Gerek “melekleşme” olsun, gerek orada “ebedî kalma” düşüncesi olsun, ancak hakikî cennette gerçekleşebilir. Çünkü meleklerin asıl yerleri göklerdir, bakî olan hayat da ancak cennette olur. Hz. Âdem (as)’in bu fani dünyada beka bulacağına kanması mantık açısından kabul edilemez.

d. “Ve dedik ki: Âdem! Eşinle birlikte cennete yerleşin, oradaki nimetlerden istediğiniz şekilde bol bol yiyin, sadece şu ağaca yaklaşmayın. Böyle yaparsanız zalimlerden olursunuz."

Derken Şeytan onların ayaklarını kaydırarak içinde bulundukları nimet yurdundan çıkardı. Biz de: “Haydi, dedik, birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin! Siz orada belirli bir süre ikamet edip yararlanacaksınız.”(Bakara, 2/35-36) mealindeki ayetlerde yer alan “oradaki nimetlerden istediğiniz şekilde bol bol yiyin” hakikî cennetin bir vasfı olarak görünüyor.

Keza, “yeryüzüne inin” ifadesi de yukarıdan aşağıya inmeyi ifade eder ki, bu da onların göklerin üstünde bulunan cennetten yere indiklerini göstermektedir. Çünkü, yerden yere inilmez, gökten yere inilir.

e. “Sen cennette asla açlık çekmeyecek, asla çıplak kalmayacaksın. Orada asla susuzluk çekmeyecek ve güneşin kavurucu sıcağına mâruz kalmayacaksın. Ama şeytan ona vesvese verip: “Âdem! dedi, “ister misin sana ebediyet (ölümsüzlük) ağacını, zamanın geçmesiyle zeval bulmayan bir devlet ve saltanatı göstereyim?" (Tâhâ, 20/118-120) mealindeki ayetlerde yer alan “Sen cennette asla açlık çekmeyecek, asla çıplak kalmayacaksın. Orada asla susuzluk çekmeyecek ve güneşin kavurucu sıcağına mâruz kalmayacaksın” ifadesinde vurgulanan bütün vasıflar hakikî cennetin özellikleridir.

f. Keza, meal olarak ayette geçen “zeval bulmayan bir devlet ve saltanat” tasviri de gerçek cennetten haber vermektedir.

Bu sebeple, bize düşen, cumhurun akidesine dahil olmak ve -hiçbir gereği yokken- ayetlerin zahirini incitecek -marjinal- yorumlardan uzak durmaktır.

İlave bilgi için tıklayınız:

Hz. Âdem'in asli vatanı neredir? Eğer Cennet ise, Allah Teala...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun