Bir kimse, babasına yaptığı kötülükten dolayı çocuğundan aynı kötülüğü görüyorsa, çocuk neden mesul oluyor?

Tarih: 27.12.2006 - 22:00 | Güncelleme:

Soru Detayı
Bir babanın, babasına yaptığı kötülükten dolayı ileride oğul da aynı kötülğü babasına yapar (baba ektiğini biçer) mı? Yani oğul babası yüzünden günah işler mi?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu durum her zaman geçerli olan bir durum değildir. Yani "her babasına kötülük eden oğlundan kötülük görür" diye bir şey yoktur. Ancak bazı insanlar bu tarzda bir cezaya maruz kalmış olabilirler.

Çocuk babası günah işledi diye günah işlemez, çocuk üzerinde herhangi bir baskı zorlama olmadan kendi iradesiyle günahı seçmiştir. Bazı babalar çok zalim olduğu halde çocukları tam aksine iyi olabilmektedirler. Burada çocuk illa babası gibi zalim olacak diye bir kaide yoktur. Baba yaptığının cezasını ya bu dünyada aynen görür, ya başka bir tarzda görür, ya da ahirette görür.

Hz. Peygamberin (a.s.m), “Her doğan İslam fıtratı üzere doğar.” sözü ne demektir?

Sahih bir hadiste, “Her doğan, İslam fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.” (Günümüzde de falan ...izm'den yapar) buyurulmaktadır.

a. Her insan yaratılış itibariyle lekesiz, tertemiz, iman ve İslam'a en müsait bir hüviyettedir. Fıtrat, yani yaratılıştaki mahiyeti itibariyle her insan lekesiz, tertemiz ve iman ve İslam'a en müsait bir hüviyettedir; lekesiz, bembeyaz, üzerine her şey yazılabilecek bir kağıt veya, üzerine hiç ses kaydedilmemiş bir bant, şekil verilmeye müsait bir macun, kalıplara dökülmeyi bekleyen maden cevheri veya eğilmeye müsait bir fidan gibi... Nasıl dupduru, saf ve berrak bir pınar suyu, esas kaynağı ve mahiyeti itibariyle tertemiz olup, en faydalı ve şifalı bir hal almaya müsaittir. -Ya da üzerine toz toprak saçmak suretiyle bulandırılıp başka bir mahiyete sokulabilir- aynı şekilde yeni doğan bir çocuk da fıtrat ve kainat kanunlarına göre hakikatleri kabule, bulanıklık ve dalaleti ise reddetmeye muvafık ve müsait bir haldedir. Bu sebeple, 5-15 yaş grubu çocuklara ne anlatırsanız, onlar hemen onu hafızalarına kaydedip, kalp dünyalarına iman ve İslam adına yerleştirirler. Söz gelimi, “Bir köy muhtarsız, bir iğne ustasız olmaz; öyleyse, şu koca kainat da sahipsiz olmaz; onun sahibi Allah'tır (c.c.)” dediğinizde, karşınızdaki alıcı o kadar lekesiz ve bu tür mesajların öylesine frekansındadır ki, hiç parazitsiz söylediklerinizi kaydediverir. Yaratılış vakumu, fıtratın manyetik sahası, mesajı hemen çeker.

Öyle simalar görürüz ki, aşinası bulunduğumuz mana ve ölçülere binaen “temiz fıtratlı, iyi ahlaklı, çok müsait ve müspet bir insan” deriz.

b. Temiz ve selim fıtrat, küfür ve günahlarla kirletilip, köreltilebilir. İnsan, küfür ve inkarla, kainat çapındaki delillere gözlerini yummuş, kulaklarını tıkamış, vicdanını söndürmüş ve fıtratını köreltmiş; kendini bütün ışık kaynaklarından mahrum bırakıp, karanlıklar içine gömmüş ve haddizatında baştan temiz olan fıtratının üzerine Allah'ın (c.c.) sevmediği kara lekeler sürmüş olur. Buna karşılık, insan iman ve amelle, aslında temiz olan fıtratını muhafaza eder ve saffetini korur.

O halde; İman asli, küfür ise arızi bir husustur. Yaratılışta temiz olan fıtrat, sonradan kirletilir. Fıtratın ilk baştaki hali korunmaz, imdadına koşulmaz ve bu yolda gerekli tedbirler alınmazsa, insanın ya Hristiyan, ya Yahudi, ya da Mecusi olması veya aklınıza gelebilecek küfür cereyanlarından birisine yem olup gitmesi mümkün ve muhtemeldir.

c. Temiz fıtrat kirletilip bozulunca, insan ikinci bir fıtrat kazanmış demektir. Yumurtadan çıkan yavru kuş, uçamasa da yine “kuştur”. O, yaratılıştan uçmaya müheyya ve elverişlidir. Palazlanma döneminde koşup sıçradığını, düşe kalka uçmaya çalıştığını görür, “bu kuş, uçacak” deriz. Ancak harici bir sebep devreye girer de, kuşun uçma kabiliyetini götürürse, o zaman ne kadar kuş da olsa, uçamaz. İşte küfür de böyledir; uçmaya müsait bir kuşun kanatlarını kırma, güdük bırakma ve kümeslerde bu kabiliyetlerini öldürme, önceki ilk fıtratı köreltip, ikinci bir fıtrat ile uçamayacak hale getirmedir.

İradenin suistimaline ve dış sebep ve saiklere binaen fıtratı köreltilen bir insan, ikinci bir fıtrat kazanmış, temiz ve selim yaratılışını kirletmiş olur. Nasıl kuşun ilk haline bakıp da, kuştur bu, uçar diyorsak, aynı şekilde yeni doğan bir çocuğa da “Müslüman bu” veya “Müslüman olur bu” deriz. Ne var ki, zamanla o yavrunun üzerinde muhalif sam yelleri eser ve o da iradesini suistimalle bunların üzerine tuz biber ekerse, işte o zaman kolu kanadı kırılır ve fıtrat çekirdeği küfür toprağının karanlıklarında gömülü ve örtülü kalıp, çimlenip filiz çıkarmak ve neticede her mevsim meyve veren bir ağaç olmak için gerekli ısı, ışık ve yağmuru alamaz duruma düşer. O artık karanlıklar içinde, kara bir yeni fıtrat kazanmıştır.

d. Tahşidatta bulunduğumuz bütün bu meselelerde kader mevzuuyla alakalı iki husus her zaman karşımıza çıkacaktır: Dış sebepler ve irade. Evet, her doğan İslam fıtratı üzerine doğar; fakat, anne-baba, arkadaş, muhit, toplum ve okul gibi dış tesirlerle, bunları lehinde veya aleyhinde değerlendirecek olan irade, fıtrata müspet veya menfi yönde müdahalede bulunur. Kaderde ise, bütün bunlar hesaba katılarak, bu insan, ya fıtratını temiz tutup said olacak ya da fıtratını köreltip küfre batacak ve şaki olacak diye yazılır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun