Beşeri hukuk ile ilahi hukuk farkı ne?
Değerli kardeşimiz,
Hukuk kurallarının insan üzerindeki etkisiyle, ilahi hükümlerin insan üzerindeki etkisi aynı değildir. İlahi hükümler, beşeri kanunlara göre çok adil ve çok daha ileri düzeyde yaptırım gücüne sahiptir. Bunu takoz ve fren misaliyle kolayca anlayabiliriz. Beşeri kanunlar boşa alınmış bir arabayı durdurmak için konulan takoza, ilahi hükümler ise aynı arabadaki fren sistemine benzer.(1)
Birkaç misalle konuyu anlayama çalışalım:
Zina
Hemen her zamanda ve hemen her toplumda görülebilen zina olayına bakalım. Zina, dinen günah, ahlaken kötü ve kanunen de suçtur.(2)
İnsan nefis itibarıyla zina gibi fiillere meyillidir. Kanunlar ceza vermek suretiyle bu meyli kırmaya çalışır. İlahî kanunda da bunun cezası vardır. Ama bunun dışında “Allah’ın emrine muhalefet etmiş olmak, diğer âlemde bu yüzden azap çekmek…” gibi başka müeyyideler de vardır.
Borç
Alacaklı kimsenin vadesi gelen borcunu tahsiline bakabiliriz. Alacaklı kimse, borçlu kimse borcunu zamanında vermediğinde mahkemeye müracaat edebilir ve haciz yoluyla alacağını alabilir. Bu, tamamen kanunidir, dinen de meşrudur. Ancak din böyle durumlarda başka alternatifler de sunar. Mesela, konuyla alakalı şu ayete bakalım:
“Eğer borçlu darlık içindeyse, ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin. (Borcu) sadaka olarak bağışlamanız ise, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.”(3)
Bu ayeti bilen bir kişi, alacağını tahsil etmediğinde gönül rahatlığıyla “Haydi, alacağımdan vazgeçtim, sadakam olsun.” diyebilir. Böylece ayetin “-eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır” kısmının müjdesine nail olmaya çalışır.
Kısas
Kısas, kasten işlenen adam öldürme ve yaralamalarda suçlunun kendi işlediği fiil cinsinden ve ona denk bir ceza ile cezalandırılmasıdır. Kasten öldüren biri devlet eliyle öldürülür, kasten yaralayan biri benzeri bir şekilde ceza görür. Kur'an, kısasın önemini şöyle bildirir:
“Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır...”(4)
Kur'an, haksız yere cana kıyan katil için “cana can” prensibini getirir:
“Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı...”(5)
Masum bir cana kıyan kimsenin öldürülmesi nice faydalar sağlar. Şöyle ki:
- Başkasını öldürmeyi düşünen nice katil adayı, cezanın ağırlığı sebebiyle öldürmeye cesaret edemez, böylece hem muhatabı ölmemiş olur hem de kendisi.
- Masumu öldürenin öldürülmesi, kan davalarını önler. Katile hapis cezası verilip sonra çıktığında, masumun yakınları onu veya o sülaleden birisini veya birilerini öldürmeye çalışır. Bu ise zincirleme olarak kan davalarına yol açar. Ama katil, devlet eliyle öldürüldüğünde, maktulün yakınları rahat eder ve iş orada biter.
- İdam cezası, kangren olmuş bir uzvu kesmeye benzer. Halkımız arasında “Merhametten maraz doğar.” tabiri vardır. Her zaman için değilse bile, en azından bazı durumlar için bunun doğru olduğunda şüphe yoktur. İslam’da esas olan merhamettir ve insanlara şefkatle muamele etmektir. Ama kangren olmuş bir uzuv haline gelen bir katile merhamet edip idama karşı çıkmak, mağdur durumda olan nice insanın haklarını nazara almamak anlamına gelir.
- Günümüzde Avrupa Birliği örneğinde görüldüğü gibi bazı ülkelerde idam cezası kaldırılmıştır. Avrupa birliğine aday bir ülke olarak bizde de idam cezası uygulanmamaktadır. Ama kamu vicdanı bu meselede -tabir yerindeyse- idamı özlemektedir. Çünkü mevcut sistemde binlerce kişinin katiline bile idam cezası verilememektedir. Onlarca çocuğa tecavüzde bulunup öldüren, toplum için tam bir felaket olan psikolojik deli ve sapık kimseler yakalandığında hapishanede beslenmektedir. Bugün Amerika gibi nice ülkede idam cezası varken, Kur'an'da yer alan bir hükmün uygulanmayışı, kendi köklerimize ters düşmenin bir görüntüsüdür. Bu, bize yakışmamaktadır. Suç varsa ceza da olmalıdır. Bazı suçların cezası ise, idamdır.
Avrupa, kendi dinine ve örfüne göre kısas uygulamayabilir, bu onların meselesidir. Ama İslam Dininde kısasla ilgili açık hükümlere rağmen, bunu göz ardı etmek Müslüman olmanın izzetiyle bağdaşmamaktadır.
İslam Dini hayatı mukaddes tanır, haksız yere bir cana kıymayı bütün insanları öldürmeye eş tutar:
“…Kim bir canı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir...”(6)
Beşer hukuku, en azından uygulamalar yönüyle cüzi hakları göz ardı edebildiğinden, tarih boyu adalet görünümü altında nice zulümler işlenmiştir. Kur'an ise, -velev bütün beşer için de olsa- bir masumun kanını heder etmemektedir.
Dipnotlar:
1. bk. Saffet Köse, İslam Hukukuna Giriş, Hikmetevi Yay. İst. 2020, s. 45.
2) bk. Köse, İslam Hukukuna Giriş, s. 46.
3) Bakara, 2/280.
4) Bakara, 2/179.
5) Bakara, 2/178.
6) Maide, 5/32.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Kısası anlatır mısınız?
- Karısını kasten öldüren kocaya, kısasa kısas cezası uygulanır mı?
- İdam Cezası...
- Karısını veya çocuğunu terbiye ederken öldürene kısas yapılır mı?
- Modern hukukun, İslam hukukundan daha insani olduğunu savunan birine nasıl cevap verilebilir?
- "Birisini öldüren insana verilecek en adil ceza, onun öldürülmesidir." Bunu izah eder misiniz?
- Meşru müdafaa hangi hallerde gerekir?
- "Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir nefsin yaşamasına sebep olursa,.."(Maide suresi, 5/32) ayeti ne demektir, açıklar mısınız?
- Katli, (öldürülmesi) vacip olanlar kimlerdir?
- İnsan öldürmenin caiz olduğu durumlar nelerdir?