Bazı canlıların anormal yaratılışının hikmeti nedir?

Bazı canlıların anormal yaratılışının hikmeti nedir?
Tarih: 14.05.2017 - 01:07 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Varlıkların yaratılışlarında bazı anormallikler mevcut. Yüce Allah'ın böylesi inanılması güç olan canlıları bu şekilde yaratmasındaki hikmetler nelerdir?
- Bu sonuçları nasıl değerlendirmek gerekir?
- Bu gibi olaylar beni düşündürüyor ve çok rahatsız ediyor.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kâinattaki bütün varlıklar Allah’ın eseridir. Allah onları yaratır ve her türlü rızkını verir. Belli bir süre yaşadıktan sonra onları bu dünyadan alır.

Yeryüzünde yüz binlerce bitki ve hayvan çeşidi vardır. Fert sayısı ise bilinemeyecek kadar fazladır. Mesela, bir gram orman toprağında spor ve bakterilerden meydana gelmiş bir milyon canlı varlık bulunur. Bunların yaratılış sebebini ve nasıl yaratılacağını, ne kadar yaşayacağını Allah bilir. Bilim adamları yapacakları araştırmalarla bunların varlığı, şekli ve yapısı ile ilgili bazı bilgileri ortaya koymaya çalışır.

Sizin gördüğünüz anormal yapıdaki canlılar, işte bu tespitlerden sadece çok az bir kısmıdır. Bilim adamları bu anormalliklerin sebeplerini ortaya koymaya çalışırlar. Bu araştırma işinin dışında olan insanlara düşen de Allah’ın istediğini istediği şekilde yarattığını düşünüp Onun işine karışmamaktır.

Allah’ın yarattığı özürlü veya sakat bir varlığa insan acır. Niçin? Çünkü o canlının emsalleri gibi normal yapıda olmasını arzu eder. Sakat yapıdaki canlının sıkıntılı bir hayat sürdüğünü düşünür.

Bu canlıyı yoktan yaratan Allah’tır. Rızkını veren Allah’tır. Onun sıkıntısını insandan çok daha iyi bilen Allah’tır. O halde o sakat ve özürlü canlıları insan Allah’a bırakmalı. Onlara sadece ibret nazarıyla bakmalıdır.

İnsan şöyle düşünmelidir:

“Cenab-ı Hak beni hiç yaratmayabilirdi veya taş olarak yaratırdı. Bitki olarak yaratabilirdi.  İnsan yaratırdı, fakat bazı azalarımı ve organlarımı noksan olarak yaratabilirdi. Beni böyle her azası tam yarattı. Bana akıl verdi. Sevgi, şefkat ve merhamet gibi his ve duygularla beni donattı. Dolayısıyla benim O’nun emir ve yasaklarına uymalıyım, ibadetlerimi yaparak sakat ve özürlü olmadığıma şükretmeliyim.”

Hiçbir varlığın Allah’tan bir varlık olarak yaratılma gibi bir alacağı yoktur. Dolayısıyla Allah ne yaratmışsa hep lütuf ve merhametinden dolayı yaratmıştır. Şimdi siz o sakat veya özürlü insana sorsanız;

- Sen hiç yaratılmamak mı isterdin? Ya da ağaç veya toprakta bir solucan veya herhangi bir böcek olarak mı yaratılmak isterdin?

Eğer aklı başında ise, size vereceği cevap;

- “Allah’a hamd olsun. Öyle bitki veya hayvan olarak yaratılmak veya hiç yaratılmamaktansa ben bu halimden memnunum.” şeklinde olacaktır.

Aslında bu dünya hayatı 70-80 senelik çok kısa bir ömürdür. Ahiret hayatı ise ebedîdir. O sakat ve özürlü kimse Allah’ını bilir, ibadetlerini yaparsa, Allah onu ebedî bir cennet hayatı ile mükâfatlandıracağını vaat ediyor. Şayet o sakat kimse çok yakışıklı, bütün azaları yerinde olsa, belki dünyada çok kısa bir hayatta Allah’ı ve peygamberi unutup zevk ve sefa peşinde koşacak ve ahrette ebedî bir cehennem ateşinde yanacaktı.

Akıllı bir insan bütün bunları düşünerek; “Allah ne yaparsa mutlaka bütün varlıklar için en iyisini yapar” deyip pencerelerden seyredip içlerine girmez ve bütün bu âlemdeki varlıkları ibret nazarıyla seyredip Allah’a şükreder.

Dünyadaki körlükten değil, ahirete kör olarak doğmaktan korkmak lazım.

Şeytan dünyada kör olanlar hakkında insana ağıt yaktırırken ahireti unutturur. Böylece dünyadaki sakat ve engelli insanlarla uğraşırken Allah’ı unutan kimse, ahirette kör olarak haşredilecektir.

Cenab-ı Hak Taha Suresinin 124, 125, 126 ve 127. ayetlerinde Kur'an'dan yüz çeviren kimselerin kıyamet günü kör olarak haşredileceklerini şöyle beyan buyuruyor:

 “Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz. O da şöyle der: 'Rabbim! Dünyada gören bir kimse olduğum hâlde, niçin beni kör olarak haşrettin?' Allah, 'Evet, öyle. Âyetlerimiz sana geldi de sen onları unuttun. Aynı şekilde bugün de sen unutuluyorsun.' der. Haddi aşan ve Rabbi’nin âyetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Şüphesiz ahiret azabı daha şiddetli ve daha kalıcıdır.” (Tâhâ, 20/124-127)

Şeytanın Bir Başka Oyunu

Şeytanın insana yaptığı bir başka oyun da, onu Allah’a düşman hale getirmektir. Şeytan sakat ve özürlü varlıkları insana göstererek bunları Allah’ın yaptığını telkin eder. İnsan da o varlıklara güya acıyarak Allah’a karşı kalbinde adavet ve düşmanlık meydana gelir. Son nefesinde böyle Allah’a düşman olarak ölen kimse de ahrete Allah düşmanı ve imansız gitmiş olur ve ebedî cehennemde kalır.

İşte şeytanın esas istediği de budur.

Bunları düşünüp, Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirip, “Ne yaratmışsa muhakkak en iyi şekilde yaratmıştır” deyip O’nun takdir ve yaratmasına karşı gelmemek lazımdır.

Kısacası İbrahim Hakkı gibi demek gerekir. O bu konuda şöyle der:

"Hak şerleri hayır eyler.
Zannetme ki gayır eyler.
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler."

"Deme 'Nedendir bu böyle?'
O yerindedir öyle,
Bak sonunu sabreyle,
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler."

Burada sabır edilip sonunun görüleceği yer ahrettir. Çünkü burada sıkıntı ve ızdırap çeken kimseye Cenab-ı Hak ahirette çok büyük mükâfat verecektir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun