Ayette geçen sultan kelimesi, Ay'a, Mars’a gitmek anlamına mı gelir?
- Rahman suresinde ''ey cin ve insan toplulukları göklerin ve yerin çevresini aşıp geçmeye gücünüz yetiyorsa hadi geçin'' deniyor, ama insanoğlu uzaya gitmeyi başardı, aya ayak bastı, hatta Marsa mekik gönderdi.
- Bu durumu izah eder misiniz ayette ne demek isteniyor?
Değerli kardeşimiz,
İlgili ayetlerim mealleri şöyledir:
“Ey insan ve cin toplulukları! Sizin de hesabınızı ele alacağız. O halde Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz? Ey cin ve ins cemaati! Eğer göklerin ve yerin hududundan çıkıp gitmeğe gücünüz yeterse gidiniz. Halbuki,bir kuvvet olmadıkça çıkıp gidemezsiniz. O halde Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz? İkinizin de üzerine yalın bir alev ve (bakır gibi erimiş) kıpkızıl bir duman salıverilir de kurtulup-başaramazsınız.”(Rahman, 55/31-35)
Burada geçen “sultan” kelimesini bazılarının anladığı gibi, bilimsel güç, bilgi manasında ele alarak, âyette bu bilgi sayesinde insanların yerin ve göklerin sınırlarını aşacaklarını, aya ulaşacaklarına, yerin ve göklerin derinliklerine dalacaklarına işaret edildiğini söylemek –her ne kadar okuyucunun zihninde böyle bir çağrışım oluşsa da- siyak ve sibak açısından tutarlı görünmemektedir. Çünkü bu âyetlerin öncesinde Cenab-ı Hak her şeyin fani, ancak kendisinin Bâki olduğunu bildirmekte, herkesin ona muhtaç olduğunu dile getirmekte ve onları hesaba çekeceğini bildirmektedir.
Ardından, böyle bir hesaptan kimsenin kurtuluşu olmadığını, “Eğer göklerin ve yerin hududundan çıkıp gitmeğe gücünüz yeterse gidiniz. Halbuki, bir kuvvet olmadıkça çıkıp gidemezsiniz” şeklinde ifade etmektedir. Bediüzzaman’ın ifadesiyle sanki âyet şöyle diyor:
"Ey acz ve hakâreti içinde mağrur ve mütemerrid ve zaaf ve fakrı içinde serkeş ve muannid olan ins ve cin! Emirlerime itaat etmezseniz, haydi elinizden gelirse hudud-u mülkümden çıkınız. Nasıl cesâret edersiniz ki, öyle bir Sultanın emirlerine karşı gelirsiniz; yıldızlar, aylar, güneşler, emirber neferleri gibi emirlerine itaat ederler?”
“Hem, tuğyânınızla öyle bir Hâkim-i Zülcelâle karşı mübâreze ediyorsunuz ki, öyle azametli mutî askerleri var, farazâ şeytanlarınız dayanabilseler, onları dağ gibi güllelerle recm edebilirler.”
“Hem, küfrânınızla öyle bir Mâlik-i Zülcelâlin memleketinde isyan ediyorsunuz ki, cünûdundan öyleleri var, değil sizin gibi küçük âciz mahlûklar, belki farz-ı muhâl olarak dağ ve arz büyüklüğünde birer adüvv-ü kâfir olsaydınız, arz ve dağ büyüklüğünde yıldızları, ateşli demirleri size atabilirler, sizi dağıtırlar.”
“Hem, öyle bir kanunu kırıyorsunuz ki, onunla öyleler bağlıdır, eğer lüzum olsa arzınızı yüzünüze çarpar, gülleler gibi, küreler misillü yıldızları üstünüze Allah'ın izniyle yağdırabilirler.” (Nursî, Sözler, s. 373)
Nitekim âyetteki “aktâr” kelimesi, etrâf manasındadır. Yani cin ve ins göklerin ve yerin etrafını (sınırlarını) aşıp dışına çıkamazlar demektir. Ay ve diğer gezegenler ise semavatın dışında değil, içindedirler. Oralara gitmek semavatın aktarından çıkmak sayılmaz.
Ayetteki “sultan”dan maksat ise, Allah’ın mutlak iradesini bildirmektir. Yani eğer Allah insanların göklerin ve yerin hududunu aşıp kaçmaları için bir fırsat vermek isteseydi bunu yapardı. Fakat kimseye böyle bir fırsat vermeyecektir manasındadır. Cenab-ı Hak bu ayette ve
“… De ki: Eğer Allah Meryem’in oğlu Mesih’i, annesini ve dünyada bulunanların hepsini imha etmek istese, O’na karşı kimin elinden bir şey gelir? Kim O’nu engelleyebilir?..” (Mâide, 5/17),
“Eğer dileseydik sana vahyettiğimiz Kuran’ı giderirdik.” (İsrâ, 17/86)
gibi âyetlerde kudretine ve iradesine dikkat çekerek kâinâta koymuş olduğu kanunlarla mahkum ve sınırlı olmadığını, istediği takdirde o kanunları bozabileceğini ifade etmektedir.
el-Fendî de “Limâzâ Ene Mu’minun” adlı eserinde bu âyette aya gitmeye işaret ettiğini söylemiş, ancak daha sonra bu görüşünden vazgeçtiğini şöyle açıklamıştır:
Pek çok kimse bir hata olarak –ki ben de onlardandım- “Eğer göklerin ve yerin hududundan çıkıp gitmeğe gücünüz yeterse gidiniz. Halbuki, bir kuvvet olmadıkça çıkıp gidemezsiniz.” âyetinin insanın uzaya yükselişine delalet ettiğini zannetmektedir. Fakat, “aktâr” kelimesinin manasını tam olarak anladığımızda, gerçeğin bu kelimenin açık bir şekilde ta’cîz’e (aciz kılmaya) işaret ettiğini görürüz. Aya, Mars’a veya başka bir gezegene ulaşmak hiçbir surette semâvât ve arzın aktarından çıkmak değildir.
İlave bilgi için tıklayınız:
- "Göklerin ve yerin sınırlarını aşıp öteye geçebilirseniz haydi geçin ..
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Haccac bin İlât (r.a.)
- Kuran'da diğer gezegenlere giriş var mı?
- Bir ayette cinlerin gaybı öğrenmek için semaya oturdukları yazar; fakat başka bir ayette insanların ve cinlerin göğe çıkması için büyük bir güç olmadan çıkamazlar, diyor. Bunun açıklaması nedir?
- "Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin sınırlarını aşıp öteye geçebilirseniz haydi geçin!.." Devamıyla açıklar mısınız?
- Gök Kubbesi aşılamaz mı?
- Yaratılış ve Delilleri
- Evrenin sonunun, Kur'an'ın dediği gibi big crunch (büyük büzülme çöküş) şeklinde mi olacaktır?
- -Göklerin ve yerin sınırlarını aşıp öteye geçebilirseniz haydi geçin! (33)- İşte o gün insana da cine de günahı hakkında soru sorulmaz.(39) Rahman suresinin 33-45 ayetlerini açıklar mısınız?
- Allah beni niye böyle yarattı?
- İnsanın Acizliği