Ayette geçen "suların karışmadığı" mucizesinin, daha önceden bilindiği iddiasına ne dersiniz?

Tarih: 15.09.2013 - 00:37 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Tatlı ve tuzlu suyun birbirinden ayrılması mucizesi:
- Ateistler, Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm)'den 550 yıl önce yaşamış olan Romalı bilgin Gaius Secundus (M.S. 23- 79)'ın "Naturalis Historia" adlı eserindeki varsayımından bahsediyorlar. Denize bir borudan akar gibi karışan tatlı suyun özellikleri daha da ilginç ve harikadır. Çünkü suda hayret edilecek özellikler vardır. Kendisi daha ağır olan deniz suyu, kendisinden daha hafif olan tatlı suyu üzerinde taşır. Dolayısıyla tatlı su, deniz suyundan hafif olduğu için, deniz suyuna karışmaz ve denizin üzerinde yüzer. (Gaius Plinius Secundus, Naturalis Historiae II, CVI 224)
- Buradan, Kur'an'daki mucizeler sanki daha önceden biliniyor anlamı çıkarmaya çalışıyorlar. Bizler nasıl düşünmeli ve cevaplamalıyız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Bu tür iddiaların önemli bir kısmı dayanaksızdır, aslı yoktur. Bunların bir kısmı daha önce bize geldiği için, bunların doğru olmadıkları tespit ettik.

Bir kısmı da eften-püften bahanelerle bazı ifadeleri eğip bükerek, bir şekilde kendi yorumuyla meseleye bir açıklama getiriyorlar. Çin’de parmak izlerinin daha önce bilindiği, Hz. İsmail’in Mekke’ye gelmediğini işleyen bazı makaleler, bu tür hayali ve küfri hezeyanlarla doludur.

- Bütün maksat, Kur’an’ın Allah’ın kelamı olmadığı, Hz. Peygamber (asm)'in hak peygamber olmadığını lanse etmektir. Farz edelim ki, bu dedikleri konular daha önce biliniyor olduğundan Kur’an'ın bir mucizesi değildir. Peki Kur’an’da onlarca gaybi haberler, binlerce erişilemez belagat ve edebiyat mucizeleri, onlarca ilmi mucizeler, yüzlerce evrensel ahlaki ve hukuki değerlerin on beş asır önce varlığı ve on beş asırdan beri Kur’an’ın bir tek suresine benzer bir surenin getirilemeyeceğine dair meydan okuma… Evet bütün bunlar dinsizlerin yüzünü kızartmıyor mu?

- Kaldı ki, farz edelim ki, Gaius Plinius Secundus ismindeki bir adam İslam’dan çok önceden böyle bir şeyi keşfetmiştir. Acaba, 2.563 yıl sonra bile bizim gibi ilimle uğraşan insanların yüzde 99’u bu adamın ismini dahi duymamışken, bundan on beş asır önce Hz. Peygamber (asm)'in bu bilgiyi bu adamın eserinden öğrendiğine dair, hangi namuslu bir bilgiye ve hangi şeref taşıyan bir delile dayandırabilirler?

- Bununla beraber, -eğer internetteki bilgi ve de tercüme doğru ise-, konuyla ilgili bilgi şöyledir.

“Denize bir borudan akar gibi karışan tatlı suyun özellikleri daha da ilginç ve harikadır. Çünkü suda hayret edilecek özellikler vardır. Kendisi daha ağır olan deniz suyu, kendisinden daha hafif olan tatlı suyu üzerinde taşır. Dolayısıyla tatlı su, deniz suyundan hafif olduğu için deniz suyuna karışmaz ve denizin üzerinde yüzer." (Gaius Plinius Secundus, Naturalis Historiae II, CVI 224)

- Biz bu adamın ne söyleyip ne söylemediğini şu anda tartışacak durumda değiliz. Ancak, bazı ateistlerin internette dedikleri gibi tatlı-tuzlu su konusu yalnız Basra körfezinden ibaret değildir. Nitekim, İslam alimleri ilgili konuyu çok geniş bir perspektiften ele almışlar. (bk. Niyazi Beki, Rahman suresinin tefsiri)

Bediüzzaman Said Nursî, söz konusu Rahman suresindeki ayetin açıklamasını yaparken adı geçen görüşlere bazı ilaveler yaparak özetle şöyle demektedir:

“Vücup ve imkân dairesindeki rububiyet ve ubudiyet dairesinden tut, dünya ve ahiret denizlerine, gayp ve şa¬hadet âlemi denizlerine, doğu-batı ile kuzey-güney okyanuslarına.. Rum ve Fars Denizlerine, Akdeniz-Karadeniz ve boğazına -ki mercan denilen balık ondan çıkıyor-; tâ Akdeniz ve Kızıldeniz’e ve Süveyş Kanalına, tâ tatlı ve tuzlu sular denizlerine, tâ toprak tabakası altındaki tatlı ve müteferrik su denizleri ile üstündeki tuzlu ve biti-şik su denizlerine, tâ Nil ve Dicle ve Fırat gibi 'büyük ırmaklar' denilen küçük tatlı denizler ile onların karıştığı büyük denizlere kadar, manasındaki cüz'iyatı var. Bunların hepsi kastedilmiş olabilir; ve onun hakikî ve mecazî manalarıdır.” (bk. Nursî, Mektubat, -Envar, s. 328-329)

- Bu geniş kapasiteye, tefekküre, açıklamaya bakın, bir de Gaius Plinius Secundus’un -eğer doğruysa- açıklamalarına bakın!.. Aradaki fark dağlar kadar…

Şimdi Kur’an’ın bir talebesinin ilmi, aklı, bakış açısı bu Romalı adamdan bu kadar geniş ve bu kadar farklı ise, Kur’an’ın ondan esinlenerek tatlı-tuzlu su denizlerinden bahsettiğini veya onun  daha önce bu konuyu Kur’an gibi işlediğini söylemek ne derece insaflı olur?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun